İzmir Barosu, İzmir Diş hekimleri Odası, İzmir Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, İzmir Tabip Odası, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, KESK İzmir Şubeler Platformu tarafından yerel yönetim seçimlerine birkaç ay kala aday belirleme süreçlerine ilişkin öneri ve beklentiler konusunda basın toplantısı düzenlendi. İzmir Barosu'ndaki toplantıya, KESK adına Fatih Sürenkök, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına Melih Yalçın, Mali Müşavirler ve Serbest Muhasebiciler Odası Başkanı Vedat Adak, İzmir Tabip Odası Başkanı Funda Obuz, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mübeccel İlhan, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım Kayadelen katıldı. Rant ve yağma politikalarıyla mücadele edecek katılımcı bir yerel yönetim beklentisinin vurgulandığı toplantıda, kamucu, demokratik, halkçı ve sosyal belediyecilik anlayışını en iyi yerine getirebilecek adayların seçilebilmesine yönelik talepler dile getirildi.

'KENTE İLİŞKİN YATIRIMLARDA MESLEK ODALARINDAN GÖRÜŞ ALINMALI'
Katılanlar adına açıklama yapan İzmir Barosu Genel Sekreteri Av. Perihan Çağrışım Kayadelen, "Şeffaf ve denetlenebilir bir yönetim anlayışı gereği, belediyenin yaptığı ve yapacağı faaliyetleri, ilgili meslek odalarının görüş, öneri ve denetimine açık hale getirecek belediye başkan adayları belirlenmelidir. Sosyal demokrat bir kent yönetimi, kentin her kesiminin mümkün olduğunca karar mekanizmalarına katılmasıyla mümkündür. Bu nedenle kent adına verilecek kararlarda kentlinin görüş ve önerileri mümkün olan en geniş biçimde alınmalıdır. Kente ilişkin yapılacak her türlü alt ve üst yapı yatırımlarında, öncelikle uzman meslek odalarından görüş alınmalı, büyük projelerde halkın ve demokratik kitle örgütlerinin görüşüne başvurulmalıdır. Sermaye kesimi yerine kentin önemli bir kesimini oluşturan yoksullara, emekçilere, dezavantajlı kesimlere yönelik politikalar gözetilmelidir. Su kaynaklarının, havanın kirlenmesine yol açacak, halkın sağlığını olumsuz yönde etkileyecek, kentin doğal hayatını yok edecek projelere izin verilmemelidir. Belediye emekçilerinin kadrolu, güvenceli istihdamını esas almalı, liyakattan taviz verilmemeli, sendikaları tahakküm altına almaya çalışmadan eşit ilişki kurabilmelidir. Sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin İzmir'de yerel demokrasinin gelişiminin bir parçası olduğu bilinmelidir. Seçildiğinde, bulunduğu makamı kendi siyasi çıkarları için kullanmayacak, belediyeyi şirket gibi görmeyecek, yargı kararlarına uyacak donanımlı kişiler aday gösterilmelidir" dedi.

YEREL YÖNETİCİLERDEN DESTEK ALAMIYORUZ
İzmir'deki mevcut yerel yöneticilerden yeterince destek alamadıklarını öne süren Kayadelen, "Yerel yöneticilerin İzmir'i yaşanmaz hale getirerek, yok edecek bu tür politikalara itiraz etmemesi gerçekten çok düşündürücü ve hatta kaygı vericidir. Ayrıca bu politik kararlara karşı çıkılmadığı gibi kentleşme politikalarında demokratik yöntemlerden uzak, bilimden ve hukuktan yana olmayan proje ve planlarla karşı karşıya kaldığımızı da üzülerek eklemek zorundayız. Mevcut siyasal atmosfer koşullarında sadece 'adayın kimliği' üzerinden seçim kazanmak olanaksız hale gelmiştir. Dolayısıyla, bu seçim sürecini, sadece adayın 'şahsiyeti' üzerinden değil, aksine, katılımcı, kamucu ve demokratik, halkçı ve sosyal belediyecilik anlayışının savunulması ve uygulanması üzerinden, bu anlayış ve uygulamayı en iyi yerine getirebilecek adayların seçilebilmesini esas alarak yürütmek gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.

KENT DOKUSU KORUNMALI
Kent kültürünün gelecek kuşaklara aktarılacak biçimde korunması için demokrasi ve hukuk çerçevesinde mücadele verdiklerini söyleyen Kayadelen, "Bilindiği gibi AKP iktidarının 16 yıllık geçmişi süresince ele alınması gereken en önemli konuların içerisinde ekonomi politik kararlar yer almaktadır. Bu süreç içerisinde hepimizin bildiği gibi sürdürülebilir olmayan rant politikaları esas alınmış, günü kurtaran ülkenin geleceğini düşünmeyen bir savurganlıkla uygulanagelmiştir. Günümüzde yaşadığımız derin krizin esas nedeni budur. Yakın zamanda İzmir ve çevresine ilişkin rant projeleriyle, İzmir'in doğal yaşam alanları yapılaşmaya açılarak, kent ve çevresinde paraya dönüştürülecek ne kadar alan varsa, sonuçlarına bakılmaksızın enerji yatırımları ve madencilik çalışmalarıyla plansız bir şekilde yok edilmeye çalışılıyor. Bizler meslek odaları ve emek örgütleri olarak kentlerin, doğal yaşam ve tarım alanlarının, ormanların yanı sıra kent dokusunun ve Kent Kültürünün de gelecek kuşaklara aktarılacak biçimde korunmasının önemli olduğunu biliyor ve bunu her ortamda dile getiriyoruz" diye konuştu.