Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Depremin ardından konteyner kente yerleştirilen depremzedeler, kendilerine "21 gün içinde konteynerleri boşaltın" yazan tebligatlar geldiğini iddia etti. Depremzedeler, yaşanan depremde evlerini ve işlerini kaybettiklerini dile getirerek, fahiş rakamlara ulaşan ev kiralarına dikkat çekti. Depremzedeler, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "konteyner kentten çıkartılırsak sokakta kalacağız" dedi. 

Gündeme Bakış Depremzedelerle görüştü.

BOZKURT: "ÇÖPTEN EKMEK TOPLUYORUM"
Sevgi Bozkurt: Kiracı olarak mağdurum, eşimden de ayrıldım, buradayım. Hiçbir haber vermeden aniden çıkarılacağımızı söylediler. Ben yeni işe başladım, temizlik işine gidiyorum, 1 hafta oldu, şu an benim değil ev tutma 1 oda tutacak param yok. Çocuklarımla yaşıyorum, eşimden ayrılmışım, burada mağdurum. Yeri gelince hurdacılık yapıyorum, burada yaşayan herkes biliyor. Bazen ekmek topluyorum, yiyecek topluyorum, geçim o kadar zor ki. Bir kira olmuş 3-4 bin lira, ben eşimden ayrılıp mağdur bir durumda devletime sığınmışım. Kalkıp da devlet beni mağdur edecekse biz nereye gidelim, biz buraya sığınmışız. Bize çare bulmadan çık diyemez, çık dedikleri anda bizim gidecek gerçekten yerimiz yok. O kadar mağduruz ki, olmasam zaten hurda toplamam, ekmek toplamam, çöplerden yiyecek toplamam. Marketlerin çıktığı yiyecekler var onlarla geçiniyoruz, 1 haftadır da temizlik işi buldum ona gidiyorum. Bize çare bulmalarını istiyorum. Maddi olarak ya da TOKİ olarak çare bulsunlar, mağdur edilmemek istiyorum ben. 

KAHYA: "TUVALET VERSİNLER ORADA KALIRIM"
Nurettin Kahya: Ben çocuğumu kaybettim, işyerlerimi kaybettim, paralarım çalındı, zengindim. Bu duruma gelince kaymakamlığa başvurdum, kaymakamlık beni aldı AFAD'a, oradan da buraya aldılar. Hiçbir şeyim kalmadı, borçlarım çok. Yaşadıklarımı anlatsam bitmez. Biz buraya geldik, şimdi de burayı bize çok mu gördüler? Biz nerede yaşayacağız, bizi çıkardıklarında nereye gideceğim, nerede yaşayacağım, ne yapacağım, çocuğum özürlü, ben hastayım, çalışamıyorum. Ben çok mağdurum, ne yapacağım, nereye gideceğim, nereye başvuracağım. Sayın Cumhurbaşkanım bize yardımcı olsun. Ben buradan çıkamam, nereye gideyim, ben intihar edeceğim en sonunda! Çocuğum böyle gözümün önünde çekecek, ben onun için intihar edeceğim. Benim çocuğumu yetiştirmem, ona bakmam lazım. Ben ne yapacağım, artık hayat bitsin. Benim durumum çok vahim, benim dolapta yiyeceğim, ekmeğim yok, biz buna şükür ediyoruz ama bunu da bırakmıyorlar bize ya! Ben nereye gideyim, ben vatandaşım, ben Osmanlı çocuğuyum. 178 tane şehidim var öz akrabamdan, anıtımız var. Ben böyle şeylere tenezzül etmezdim, mecburiyetten oldu hepsi. Ben çok acı çektim, oğlum öldü, her şeyim kayboldu, sıfıra düştüm, borçlandım. Evim yok, barkım yok,, kalacak yerim yok, nereye gideyim. Bize 1 tuvalet versinler  orada kalırım. Ben bu çocuğu okutayım, bitsin ondan sonra ben çıkar giderim, ben gözüm açık ölmek istemiyorum. Devletin bana sahip çıkması lazım. Benim maaşım yok ki, sadece oğlumun özürlü maaşı var 800 lira, çok kötü durumdayım. 

YUMLU: "SOKAĞA MAHKUM EDİLİYORUZ"
Meryem Tülin Yumlu: Yapabilecek hiçbir şeyimiz yok, sokakta oturup bekleyeceğiz. 21 gün süre için çıkmazsak polis zoruyla çıkarılacağımız söyleniyor. Ben o şartlarda değilim 4-5 bin TL kira veremem. Benim gibi de birçok mağdur var burada, hiç kimse keyfi kalmıyor. Biz buraya girerken kağıtlar imzaladık, sözleşmede Kasım'a kadar oturma hakkımız var. Kasım'da ne yapacağız diye düşünürken şimdi bayramın son günü bitiyor süremiz. Herkes sokakta, çoluğu, çocuğu olanlar var, herkes mağdur. İmkansız çıkmamız, bizi polis zoruyla madem çıkartıyorlar kapının önüne oturacağız, ben kendi adıma kesin oturacağım, arkamda da bir sürü arkadaşım var oturacak olan. Oturup bekleyeceğiz, sokakta, sokağa mahkum ediliyoruz şu an. İnsan haklarına aykırı bir davranış olduğunu düşünüyorum bize yapılanın. Polis zoruyla hiçbir depremzede çıkarılamaz. 

ZAKAY: "ORTADA KALDIM ÇARESİZ KALDIM"
Nuriye Zakay: Dün AFAD'tan geldiler görevliler, bana kağıt imzalatmak istediler, ben imzalamadım. "15 gün içinde çıkacaksın" dediler, ben de "Ev bulamadım, evler pahalı, tek başıma yaşıyorum, çıkamam, 1-2 ay daha müsaade edin" dedim. "Veremeyiz, çıkacaksınız" diyorlar. Ben ortada kaldım, şaşırdım. Buradan çıkarıp atacaklarmış çıkmayanı, zorla çıkarıp atacaklarmış. Atarlarsa atsınlar, ben bankaya kredi için başvurdum. Ben rahmetli annemin maaşını alıyorum, onunla geçiniyorum. Kredi çekip ucuz bir ev bulayım diyorum ama evlere bakıyorum en ucuz ev 2-3 bin lira. Benim aldığım aylık ne, bir de bankaya kredi borcum var daha önceden. Tek başıma ben baş edemedim, kafam karıştı, ortada kaldım, çaresiz kaldım, tek başımayım. Zorla atarlarsa ben de dışarıda kalırım artık. 

DİNÇER: "NEDEN KİMSE SÖZÜNDE DURMUYOR"
Fadime Dinçer: Ben devlet büyüklerine seslenmek istiyorum, konteyner kentte yaşayan bir vatandaşım. Ekonomik durumumuz çok düşük. 3 çocuk annesiyim, burada bazı ailelere, 20 Temmuz'a kadar çıkması emredildi. Burası Türkiye, biz kendi ülkemizde kiracıyız, mağdur durumdayız, zor durumdayız. Madem ki burası Türkiye ise, neden devlet büyükleri bizim yanımızda değil, neden zor zamanımızda yanımızda değiller? Biz kime sığınacağız, kime güveneceğiz? Bize en başta 2 yıl burada kalacağımızı söylediler, şu an bu hesaplandığında Kasım ayına kadar kalmamız gerekiyorken 'En geç Temmuz'un sonuna kadar herkes burayı terk edecek' diyorlar. Neden hiç kimse sözünde durmuyor, herkesi vicdana davet ediyorum. 

ERKASLAN: "GECE UYKULARIMIZ KAÇIYOR, UYUYAMIYORUZ"
Nurşen Erkaslan: ne yapacağımı hiç bilemiyorum. Benim evim yıkıldı, şu anda arsa durumunda. Bir yandan onlara para yetiştirmek, bir yandan kira vermek zor. 2 yıl diye geldik, ona göre hazırladık kendimizi, böyle olunca çok büyük bir şok yaşadık, ne yaparız, ne ederiz gece uykularımız kaçıyor, uyuyamıyoruz. 15 gün çok kısa bir süre, ne yapacağımızı şaşırdık, çok zor durumdayız. Biraz daha mühlet istiyoruz. Kiralık ev yok, ancak çok yüksek fiyatlarda var, ona da bizim gücümüz yetmiyor. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız, psikolojimiz bozuk. 

ÇAKMAK: "SOSYAL DEVLETÇİLİK BU MUDUR?"
Salih Çakmak: Van ve Elazığ'daki depremde konteyner kentte kalanların hepsine ev verdiler. Buradakilerin ne ayrıcalığı var. Ben yüzde 79 engelliyim, yalnız yaşıyorum, beni buradan attıklarında ben nasıl geçineceğim? 3 bin 200 lira emekli maaşı alıyorum, ev kiralarından kimsenin haberi yok galiba! 2 aylık peşinat istiyorlar, depozito istiyorlar. Sosyal devletçilik bu mudur? Ben buradan Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum, rezerv alandan bedavaya değil ücretiyle bizlere de ev verilsin. 

ÇİMEN: "KAYGI YARATIYOR"
Şenay Çimen: Eşim işten çıkarıldı, çalışmıyor, günlük bulursa gidiyor. Süremizin bize verilen aya kadar uzatılmasını istiyoruz, başak bir talebimiz yok. Buranın geçici olduğu zaten belli. Zaten kapıda da yazıyor. Biz farklı bir şey istemiyoruz. Kasım ayına kadar olan süremizi bize versinler. Ev kiraları çok pahalı, taşınmaya gücümüz yok. Polis zoruyla atılır demeleri insanda kaygı yaratıyor. Sağlıklı düşünemiyoruz. 2 çocuğum var.  

OK: "DEVLETİMİN DİLİ BU OLAMAZ"
Miray Ok: benim 1 kızım var, 1 kedim var. Depremden sonra çok ciddi travma tedavisi gördük kızımla birlikte. Bize tebligat çektiler aniden, "21 gün içinde boşaltın, süre bitiminde boşaltmadığınız takdirde eşyalarınız depoya kaldırılacaktır" yani üstü kapalı bu şekilde bir tehdit var. Bu benim devletimin dili olamaz. Ben inanmak istemiyorum o cümleye. Ev bakıyoruz, ev yok! Taşınma, nakliye, ev ortalama 20 bin lira ve hiçbirimizim o kadar gücü yok. Zaten evimizi, işimizi kaybettik, biz burada seve seve oturmuyoruz, zaten burada bir dünya sorun yaşıyoruz. Yine Allah devletimizden razı olsun baktı bize, kapısını açtı ama biz millet olarak devletimizin kapısına sığındık, devletimiz o cümleyi nasıl yazdı tartışılır, inanması güç.