Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Süt üreticileri yem ve gübre fiyatlarındaki artışın ardından hayvanlarını kesmeye başladı. Maliyetleri karşılamayan üreticiler, daha fazla zarar etmemek için hayvanlarını yok pahasına kesime gönderiyor. Cumhuriyet Halk Partisi Kınık İlçe Başkanı, Kınık Ziraat Odası Meclis Başkanı Ahmet Kanat, işlerin gün geçtikçe çıkmaza doğru sürüklendiğini belirterek, “Yem fiyatlarının süt fiyatlarına orantısı, süt üretimini engelliyor. 50 kiloluk yem çuvalı geçen yıl 80 lirayken, bu yıl 180 liranın üzerine çıktı. Süt fiyatında ise kayda değer yükselme olmadı. Vatandaş, genç ineklerini dahi sütünü sağmak yerine bıçağa veriyor, kestiriyor. Bir an evvel kestirirse daha fazla zarar etmekten kurtuluyor. İnsanlar düvelerini bile kestiriyor. İthal spermalar kullanılıyor. Bunlar da ciddi şekilde yükseldi. Hayvanların kullanması gereken ilaçlar, ithal ya da dövize endeksli. Bunların fiyatları da 3-4 katına çıktı. İnsanlar hayvanlarını para kazanmak için kestirmiyor, daha fazla para kaybetmemek için kestiriyor. ‘Zararın neresinden dönersem kardır, bir an evvel hayvanımı elden çıkartayım, ete döndüreyim, daha fazla zarar etmeyeyim’ diyor. Çünkü her geçen gün, işler daha çıkmaz boyuta gidiyor” açıklamasında bulundu. 

“GİRDİ MALİYETLERİ DÖVİZ ARTTIKÇA ARTIYOR”

Tarımsal girdi maliyetlerinin büyük bölümünün ithal olduğuna dikkat çeken Kanat, “Önümüzdeki günlerde süt kriziyle karşılaşabiliriz. Yemin ham maddesini, buğdayı üretemiyoruz. Bugün Rusya bize buğday vermese, bırakın inekleri doyurmayı, insanı doyuracak ekmeği yapamayız. İyi anlamamız gereken bir nokta var; petrolünüz olmadan yaşayabilirsiniz, enerjiniz, elektriğiniz, doğalgazınız olmadan yaşayabilirsiniz ancak gıdaya alternatif yok. Şu anda bence dünyada petrol savaşlarından ziyade gıda savaşı var. Türkiye’de bundan payına düşen olumsuzluğu fazlasıyla alıyor. Yem hammaddesinin üretin maliyeti arttı, gübre, tarla kirası, sulama bedeli, elektrik bedeli gibi ücretlerin yüksek olmasından dolayı otomatikman tahılın yani yemin hammaddesinin fiyatı artıyor. İnsanlar üretimden kaçmaya başladılar. Türkiye’deki hayvan yemi gıdasının yüzde 50’si dışarıdan ithal geliyor. Buğday, mısır, soya fasulyesi, arpa, çavdar, Ayçiçek şu anda ithal ediliyor. Kur farkından dolayı da maliyetler çok yüksek. İthal alınan emtianın da maliyeti çok yüksek” ifadelerini kullandı. 

“FABRİKA YEMİYLE HAYVANCILIK YAPILMAZ”

Türkiye genelinde meraların tamamına yakının atıl vaziyette olduğunu kaydeden Ahmet Kanat, “Köye ve beldelere bırakılan meralar da yıllardan beri atıl durumda. Türkiye genelinde meraların yüzde 17’si ıslah edilmiş yüzde 83’ü ise devlet tarafından kaderine terk edilmiş vaziyette. Herhangi bir ıslah çalışması yapılmamış, buralara tohum bırakılmamış ve sulamaları yapılmıyor. Hayvanlar da doğal olarak meralar bakımsız olduğu için kalitesi yüksek otu yiyor, kalitesi düşük otu bırakıyor. Bu sayede kalitesi düşük ot, merayı ele geçiriyor. Lezzetli ve kaliteli otun hayvanlar tarafından tercih edilmesi, otlar arasında orantısız bir rekabete sebep oluyor. Yem kalitesi bozuk olan otlar meraların neredeyse tamamını şu anda kaplamış vaziyette. Meralarımız atıl vaziyette. Kaba yem olmadan hayvancılık olmaz. Fabrika yemiyle hayvancılık yapılmaz” açıklamasında bulundu. 

“YEMİN KAÇ PARA OLACAĞINI BAKAN DA BİLMİYOR”

Çiftçinin, üreticinin para kazanamadığını belirten Kanat, “Yemciler, müstahsili esir alıyorlar. Süt üreticisine, ‘Bana aylık 20 bin liralık süt ver ama ben sana 20 bin lira para veremem, 10 bin lira para veririm, 10 bin lirasına da benden fabrika yemi almak zorundasın’ diyor. Vatandaş parasını alıp, hangi bayi ucuzsa ondan da alışveriş yapamaz hale geldi. Sütünü döktüğü kişiden mecburen yemini almak zorunda kalıyor. Sütü kaça sattığını doğru düzgün bilmiyor, yeminin bir daha ay, bir daha ki hafta kaç para olacağını da bilmiyor. Ne aldığını ne sattığını biliyor şu anda üretici. Ticaret, para kazanıyorsanız yapılır. Tarımda para kazanma şansınız yok. Ertesi gün yemin kaça para olacağını Tarım Bakanı da bilmiyor” diye konuştu. 

BIÇAK KEMİĞE DAYANDI

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, “Türkiye’de hiçbir çiftçi zarar etmedi” sözlerinin hatırlatılması üzerine konuşan Kanat, “Rakamları tersinden okumak konusunda AKP’nin tüm Bakanları ellerinden geleni yapıyor. Zarar etmeyen çiftçi yok. Çiftçi borç batağında. Tohumculuk bitmiş durumda. Diyorlar ki, ‘Tohum üretiyoruz’ bu tohumu biz mi üretiyoruz, yoksa yabancı firmalara fason taşeronluk yapıyoruz çiftçiler olarak. Yabancı firmalar burada üretim yapıyor, hamaliyesini burada bizim çiftçimize yaptırıyor. Çünkü o maliyetlerle kendisinin üretme şansı yok. Bakan ise çıkıp, ‘Tohum üretiminde Türkiye ihracat rekorları kırıyor’ diyor. Rekoru Türkiye ye da çiftçi kırmıyor, yabancı şirketler kırıyor. Kredi alan çiftçilerimiz bankaların kucağına bırakılmış vaziyette. A bankasına olan borcunu B bankasından kredi alarak kapatıyor, B bankasının ödemesini de C bankasından kredi çekerek yapıyor. Böylelikle borcu da çığ gibi büyüyor. Ziraat Bankası zaten amacının dışında çalışıyor. Demirören2e, 5’li çeteye kredi veriyor. Vatandaşa, çiftçiye kredi vermek için ise bin bir dereden su getiriyor. ‘Tarsim’ diye bir kuruluş var, Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi, burası da zaten çiftçinin başına bir doğal afet geldiğinde, para ödememek için elinden geleni yapıyor. Çiftçinin bankalarla yaptığı sözleşmeler de, firmalarla yaptığı sözleşmeler de tamamen tek taraflı. Çiftçi örgütsüz bir topluluk halinde. Başı boş bırakılmış, gemisini kurtaran kaptan şeklinde yürümeye çalışıyor. Ben de çiftçilik yapıyorum, seneye ne ekeceğim, kaça mal edeceğim, kaça satacağım hiçbir fikrim yok. Gübre fiyatları 5 katına çıktı, biz şu anda 10 katına çıkabileceğinden dolayı endişe duyuyoruz. Bununla ilgili de hükümetin herhangi bir önlemi yok. Yapmaya da niyeti yok. Gerçekten bir piyasayı bu kadar kötüleştirmek herkesin harcı değil, bunu ancak zaten AKP yapardı. Artık bıçak çiftçinin kemiğine dayandı” dedi.