Öncelikle Enver Olgunsoy kimdir? Kendinizi tanıtabilir misiniz? 

 Aslında Edirneliyim hatta Edirne lisesinden yetişenler derneği İzmir şube başkanlığını uzun yıllardır sürdürüyorum,  ama hayatımın büyük çoğunluğu İzmir’de geçti. 1971 yılından beri İzmir’de yaşıyorum.  İstanbul  Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. 1971 yılında mezun olduktan sonra hocam bana ‘İzmir’e götürüyorum seni’ dedi. Mezun oldum. Edirne’ye gidip eczane açacaktım. Ama böyle bir teklif geldi. Cazip geldi, kabul ettim.  Başasistan olarak o dönemde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı Eczacılık Yüksekokulu’nda çalışma hayatına adım attım. O dönemde özel yüksek okullar vardı. Biz 3 tane eczacılık yüksek okulunu  birleştirerek İnciraltı’ndaki okulumuzda başladık. Bu okulun kurulmasında benim de imzam vardı. Sonradan eczacılık fakültesi olarak Ege Üniversitesi Kampüsü içine taşındık. Şu anda aynı binalar dahada geliştirilerek 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak çalışıyor.

Akademisyen olarak kaç yıl hizmet verdiniz? 

11 yıl görev yaptım. Sonrasında 12 Eylül darbesinden sonra YÖK kurulunca üniversiteden ayrılmak zorunda kaldım Ayrılınca şirket kurarak ilaç ve kozmetik yapmaya başladık. 1983 yılında firmamızı kurduk. Bu dönemde hem imalat yaptık, hem de bu alanda eksik olan kozmetik yasalarının oluşturulmasında katkı sunduk. Bu yıllarda İzmir Eczacı Odası’nda da etkin görevlerde yer alarak hizmet ettim. 

Ege Bölgesi Sanayi Odası’na girişiniz nasıl oldu? 

O tarihte sekiz yıllık eğitim meselesi çıkmıştı.  Okul yetersizliği vardı. Bu yetersizliği giderme adına İzmir Eczacı Odası’ndayken para toplamaya çalıştım. Kiraz’daki okul için İzmir Eczacı   Odası kanalı ile para topladık. Yeterli olmamıştı. Daha sonra Sanayi Odası’nın katkısı ile bu okulu tamamladık. Bu vesile ile ben Sanayi Odası’nda önce meslek komitesi sonrasında meclis üyesi olarak görev aldım.  8 yıllık süreçte EBSO’da 3 okul daha yaptırdık. 

Ege Bölgesi Sanayi Odası’ndaki diğer çalışmaların ne oldu?

İlk projeler bu okullar oldu. Bergama’da Kiraz’da, Seferihisar’da hatta aracılık ederek bir tane de Bayındır’da… Bizim gibi sosyal düşünenlere bu tarz şeyler düşer. Biz işin doğallıkla mutfağında çalışırız. Düşüncelerimizle ortaya çıkarsak, meclise de ters düşme olasılığı vardır. Buna da gerek yok. Biz orada sosyal faaliyetlere devam ediyoruz. 2000 yılında kurulan Türk akreditasyon Kurumu’nun (TÜRKAK) kurucu üyeliğini yaptık. Bugün çok önemli bir işleve sahip bir kurum. Bu da bir sosyal projedir. Burada bir lira bile kazancınız yoksa bana göre sosyal projedir. Kimse işini bırakıp akreditasyon sistemini öğrenmek üzere  her hafta Almanya’ya gitmez.  

Sosyal projelere ağırlık vermeniz işinizde kayıplara neden oldu mu? Bu durumdan mutlu musunuz? 

Gayet tabi… Onu da çalışanlarımız söylüyordu. ‘Enver Bey, işinize daha fazla zaman ayırsaydınız, burası uçardı’ diyorlardı. İşimizde belki istediğimiz noktalara gelemedik ama çok da önemli değil. Bu durum beni son derece mutlu ediyor. Şuan okulları, TÜRKAK’ı görüyorum. Hala TÜRKAK’ın yönlendirme ve danışma kurulu üyesiyim. 21 yıl oldu. Mutlu olmamak elde değil.  

Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde bir meslek lisesi kurulması fikri de size ait sanırım. Biraz anlatır mısınız o süreci ? 

Bu düşünce bana ait. Şöyle ki, Ben o dönemde CHP’nin Bilim Yönetim Kültür Platformu (BYKP) yer alıyordum. Buradaki komitelerden toplanan projeler, önce ile daha sonra genel merkeze gönderilir. Sonrasında da uygun görülen projeler CHP’nin genel programı içerisinde yer alır. Bu benim  övündüğüm  bir projedir. CHP’nin genel programına “her organize sanayi bölgesinde o organizenin yöneteceği bir teknik meslek lisesi” meydana getirilmesi girdi. İlk uygulamalardan olan Manisa OSB ve Atatürk OSB’deki Teknik meslek liselerimiz hizmete girdi.. Bugün öğrenciler bu Lisede okumak için birbirleriyle yarışıyorlar. Şükürler olsun, bu okullar çoğaldı. Bugün KOSBİ’de var, Manisa’da var. Şu anda da Aliağa’da TOBB’un desteğiyle bir tane daha okul yapılıyor. Sonuç olarak dört okulda bir anlamda fikren emeğimiz var. İlginçtir, Atatürk organize bölgemizdeki okulumuza  gittiğimde o ideal şartları görünce gözlerim yaşarıyor.  

Ülke istihdamına büyük katkı sağlayan OSB projelerinizde var. Biraz da bunlardan bahseder misiniz?  

Bugün Kınık karma OSB, gayet başarılı bir proje haline geldi. İzmir- İstanbul oto yolu buna büyük katkı sundu. Bu aslında çok ciddi bir sosyal projedir. Bir zamanlar İzmir’de ekonomisi en kötü üç K vardı. Kınık, Kiraz Karaburun…Buralar en geri kalmış ve kimsenin gitmek istemediği yerlerdi. Kınık OSB’nin özel idare tarafından altyapısı yapılmış, parselasyonu tamamdı.Zira sosyal bir organize olarak düzenlenmişti.Ama araziyi alıp sonradan vazgeçiyorlardı. Şuanda sattığımız arazilerin altıncı, yedinci sahipleri.  Ama İzmir - İstanbul otoyolu’nun bu bölgeden geçmesi ile Kınık OSB’nin doluluk sorunu kalmadı. Kınık’ta yapılacak başka bir organize için çalışmalar var. O proje de benim hayal projemdir. Bu diğerleri gibi Sanayi bakanlığına değil, Tarım Bakanlığı’na bağlı. Üstelik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi…

İzmirli Bekir Pakdemirli Tarım Bakanı olduktan sonra kentte dört tane organize tarım bölgesi yapılacağını söyledi. bütün organizeleri yapan EBSO’dur. Bu kez Tarım Bakanlığı; İhracatçılar birliği, Ticaret Borsası, Ticaret odası ve EBSO’yu sorumlu tuttu., Yani dört kuruluşumuz bu tarıma dayalı dört organizenin meydana getirilmesinde ortak çalışıyor. Ben de EBSO adına Kınık tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi oluşturulmasında görev yapıyorum.

Bildiğiniz üzere Türkiye’nin florası çok güçlü. Ama salep bitti, kekik bitmek üzere… Türkiye’de vahşi hasatla bunlar toplanıyor. Halbuki bunların kültüre alınması lazım. Yurt dışına ham gönderiyor, işlenip bize geri satılıyor. İzmir özellikle bu konuda bir çok tıbbi aromatik bitkiyi böyle ihraç ediyor ve katma değerinden ülkemiz yararlanamıyor. Şimdi bu OSB bunu önleyecek. Ben yıllardır böyle bir organizenin yapılmasını savunuyorum. Tarım Orman Bakanlığımızın da böyle düşündüğünü tahmin ediyorum. İstanbul otoyolu  Kınık bağlantı yollarının açılış töreninde  Kınık tarıma dayalı ihtisas OSB’nin kurulacağı talimatını Sayın Cumhurbaşkanımız bir yıl önce yaptığı açıklamada söylemişti. Bir anlamda 30 yıllık hayalim.

Yeni kurulan bu Tarım organizesi ile  ilgili bilgi verir misiniz?   

Kınık Tıbbi ve Aromatik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, kısa bir süre önce faaliyete geçti. Görevlendirmeler yapıldı. Biraz daha genel bir isimle başladı ama ağırlığı tıbbi aromatik bitkiler yönünde gitti. OSB’nin toplam bin 600 dönümlük bir alanı var. Yatırım yapılacak alan takriben bin küsür dönüm olacak. OSB ile ilgili bir ay önceden ön talep toplamaya başladık. Bir aylık süre zarfında yerimizin yüzde 175’ine ön talep olarak aldık. OSB’ye büyük bir ilgi  var. Burada katma değeri yüksek ürünler yetiştirilecek.. Türkiye’de yetişen tıbbi aromatik ürünlerin yüzde 70-80’i burada yapılabilir. Bu konuda yapılan araştırmalar var. Bunlardan yararlanarak katma değeri en yüksek tıbbı ve aromatik bitkileri yetiştirerek dünyaya ihraç edeceğiz. Burada parseller 25 dönüm ve katları şeklinde. Bunun 5/4 ünü sera yapabiliyorsunuz. Bunlar tarım yapılacak alanlar. Ayrıca bu bitkilerin etken maddelerini elde etmek üzere sanayi parselleride var. Bu parseller en az 3 dönüm olabiliyor. Her bitkinin özel bölümleri ayrıştırılacak. Sabit yağ, uçucu yağ,extraksiyon ve kurutma tesisleri olacak.Mesela tıbbi nane üretmek isteyenler var. Nane esansı çıkarmak istiyor. Ciddi bir talep var. Türkiye bunun tamamını ithal ediyor. Böylesi bir organize dünyada bir ilk. Tarımın en önemli ülkesi Hollanda’da bile yok. Tıbbi aromatik bitki yetiştirme ve işleme Odaklar var ama böyle bir organize yok.. Hatta Tarım OrmanBakanlığımız bu organizemizde bir tıbbi aromatik bitkiler araştırma merkezi kurmayı planlıyor. Hangi bitkilerin yetiştirilebileceği, etken maddesinin nasıl arttırılabileceği araştırılacak.  

Katma değerli üretim dediniz. Bu OSB’nin ülke ekonomisine sağladığı katma değer ne olacak?  

Bakanlığın bir hesabı var. Bakanlık diğer organizelerle kıyas yapmış. Bir değerden ziyade oranı söyleyeyim. Diğer organizelerde bire üçe kadar katma değer çıkartılıyor. Biz de bire dokuz katma değer oranı veriliyor. Zaten Tarım Bakanlığı’nı da cezbeden de budur.  En önemli de bu katma değer ülkemizde kalacak. Bizim insanımız bu katma değerden fayda sağlayacak.

İzmir’de katma değerli üretimin artırılması için sizce başka neler yapılmalı? 

İzmir’de yıllardır süren ‘Hangi alanda öne çıksın’ diye bir tartışma var. Bana göre İzmir tek bir cümle tarım kentidir. Sanayi kenti değildir. Büyükşehir Belediyemiz de daha önce bunu görmüş ve  ‘İzmir Modeli’  ismiyle bir çalışma yapmıştır. Şuan ki yönetim de bu izden gidiyor. Bizim buradaki yapacağımız organizenin konusudur bu. Bizim organizemiz İzmir’in katma değerini çok çok yukarılara taşıyacaktır. Bu tür üretimler yapmamız gerekiyor. Konvansiyonel tarımdan İzmir’in kurtulması lazım. Yani hala patates ekiyoruz. Konvansiyonel tarımın azaltılması gerekiyor. Çin’in talebi kuru maydanoz var. ‘Ne kadar ekerseniz hepsini alırız’ diyorlar. Tamam, ekiliyor ama ne kadar ekiliyor. Katma değeri yüksek ürünlere gidilirse, fiyat dengesizliği de ortadan kalkacak. Türkiye’nin tohum hafızası Menemen tarımsal araştırma merkezinde. Türkiye’de ne kadar tohum varsa orada saklanıyor. Gelecekte gıda sıkıntısı yaşanacağı belli. İzmir de bunun merkezinde. Bunun üzerinde çalışmalar yapılmalı. 

Bunu destekliyorlar mı?  

Tarım Bakanlığı bunu destekliyor. Tarım Bakanlığı buraya Araştırma Merkezi kuruyor. Altyapı ile ilgili destek sözü de var. Kınık Belediye Başkanı Sadık Doğruer de çok destek veriyor. Eczacılar Birliği ile de çalışma yürütülebilir. Onlara da davet gönderdik. Umarım Eczacılar Birliği bu tarihsel görevi atlamaz. Bunun bir numaralı sahibi Eczacılar Birliği olmalıdır. Kınık’tan tüm Türkiye’deki eczanelerimize ilaç yapmak üzere drog üretip dağıtabilir.

Son olarak diğer projeleriniz hakkında da kısaca bilgi verir misiniz? 

İzmir’e sağlık müzesi kazandırmak gibi 2015 EXPO’sundan beri bir çabam var. Çünkü dünyanın tıp merkezinde yaşıyoruz. Tıp adamı olarak bilinen Galenos da buralı, Hipokrates de buralı. Milattan önceki hastanelerin çoğu bizim bölgemizdedir.  İzmir bir sağlık müzesini hak ediyor. Bunun en ideal yeri ise Konak’taki eski Devlet Hastanesi’dir. Bir süre o konuda çalıştık. Sağlık Müdürlüğü’nde zemin katına bir müze yapma talebim var. Detaylı bir çalışmamız var. Materyalimiz de var.  Zemin katın müze projesine   tahsis edilmesi gayet uygun olacaktır. Ayrıca kendi firmamın da 40. Yılına ithafen bir kolonya ürettik. İzmir çiçeklerinden oluşan bir çalışma gerçekleştirdik. İzmir markalı tescilli ürünle kentimizin tanıtımını yapmaya başladık. Burada da amacım İzmir’e katkı sağlamak. Bu anlamda kurumlarımızdan İzmir kolonyasına bir coğrafi işaret alınması talebimiz var.