“28 Temmuz’da Azra’ya, ‘COVID-19 olmuşsun, geçmiş olsun, bir şeye ihtiyacın var mı? Bakanın var mı?’ diye mesaj attım. ‘Bakanım yok, ilaçlarımı da alamadım, her yerim çok acıyor, ölmek istiyorum’ diye sesli mesaj attı. ‘Ölecek ne var? ilaçların alınacaksa ben yardımcı olurum’ diye mesaj atınca, konum attı. Arabam ile gidip Azra’yı aldım, Konyaaltı’nda paçacıya giderek yemek yedik. Araç ile sahilde dolaştık, aracı park edip sahil kenarına indik. Azra, burada deniz suyu ile elini yüzünü yıkadı, hasta olduğunu söyleyince çok durmadık. Gece saat 00.40’te nöbetçi eczaneden Azra’nın ilaçlarını aldık. Azra eve gideceğini söyleyince gündüzden bana attığı konumdaki adrese gittik. Kübra isimli arkadaşını aradı, cevap vermeyince ‘Kübra galiba uyumuş, telefonunu duymuyor’ deyince, ‘Evine bırakayım’ dedim. Azra’nın ‘Ablam ile kalmak istemiyorum’ demesi üzerine ‘Bende kalabilirsin, evim müsait’ teklifinde bulundum. O da ‘Rahatsızlık vermezsem sende kalırım’ dedi. Benim evime doğru gittiğimizde arayan ablasına ‘Eve dönmeyeceğim, bahsettiğim arkadaşımda kalacağım, beni merak etme’ diye konuştu. Gece saat 01.30 sıralarında benim evime gittik.

ALKOL VE UYUŞTURUCU KULLANMIŞ

Eve girdiğimizde oğlumun odasını göstererek ‘Burada kalabilirsin’ dedim. Azra, COVID-19 olduğu için salonda yatmak istediğini söyleyince salondaki kanepeyi açtım, ben de odama geçtim. Alkol almaya başladım, alkol ile birlikte bir de uyuşturucu hap aldım. Gece 04.00’e kadar odamda tek başıma alkol almaya devam ettim. 2 saat uyumuşum, saat 06.00’da uyandığımda Azra salondaki kanepede uyuyordu. Gece eve geldiğimizde Azra ilaçlarını içerken ağrı kesici ilacını arabada düşürdüğünü söylediği aklıma geldi. Gidip arabadan ağrı kesici ilacı aldım, diğer ilaçlarının yanına koydum. Azra’nın ateşi var mı diye alnına dokundum, uyandı ‘İyiyim, sen dışarı mı çıktın? Kapı sesini duydum’ dedi. İlacını almaya gittiğimi söyledim. Tekrar odama çıktım, alkol almaya devam ettim.

ELİ YANLIŞLIKLA DEĞMİŞ

Saat 13.00 gibi odamdan çıktığımda Azra’nın üzerinin açık olduğunu gördüm, üzerini örtmek için yanına oturdum. Üzerini örttüğüm sırada elim yanlışlıkla kalçasına değdi. Azra, panikle uyanıp ‘Sen ne yapıyorsun?’ diyerek yüzümü tırmalayınca, ‘Sus ne bağırıyorsun’ diyerek iki elimle Azra’nın boğazını sıkmaya başladım. Azra, hareketsiz kalana kadar boğazını sıkmaya devam ettim. Azra’nın nefes almadığını, nabzının atmadığını görünce öldüğünü anladım.”

BUNU YAPAN İNSAN OLAMAZ
'CİNAYETTEN NASIL SIYRILACAĞIMI DÜŞÜNDÜM'

Cinayetten sonra ne yapacağını en ince ayrıntısına kadar planlayan Mustafa Murat Ayhan, “Bir süre Azra’nın başında bekledim. Daha sonra odamdaki içki şişelerini, Azra’nın cep telefonunu, Azra’ya ait terlikleri küçük boy çekmeli el valizine doldurup evden çıktım. Aracımla giderken, içki şişeleri ve Azra’nın terliklerini ayrı ayrı çöp kutularına attım. Azra’ya ait telefonu ise kırarak Boğaçay’a attım. Azra’nın cesedini ne yapacağımı, olaydan nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım. Evimin bulunduğu sitede kameralar olduğu için cesedi parçalayarak, valizlerle çıkarmaya karar verdim. Cesedi parçalarken lazım olur diyerek markete gidip ağaç kesmede kullanılan testere alarak eve döndüm. Aracıma binip, Kepez üstüne gittim. Uçurum gibi yüksek bir yerde Azra’nın başını çantadan çıkararak attım. Azra’nın başını keserken tanınmaması için kaş ve burnunu da kestim” dedi.

Katilin ifadeleri kan dondurdu Caninin 96 saati

Mustafa Murat Ayhan, savcılıktaki ifadesinde inşaat mühendisi ve aylık gelirinin de 7 bin 500 TL olduğunu söyledi. Bir emlak şirketi sahibi olan Ayhan, kullandığı BMW marka aracın da şirket üzerine kayıtlı olduğunu söyledi. Ayhan, eşinden boşandığını, bir oğlu olduğunu da belirtti.

DELİLLERİ BÖYLE YOK ETTİ

Soğukkanlılıkla cinayeti anlatmaya devam eden Mustafa Murat Ayhan, “30 Temmuz’da sabah uyandığımda banyoya giderek küvet içindeki Azra’nın cesedini parçalamaya başladım. Parçalama işlemi yaparken kıyafetlerini de çıkartıp, kan lekesi bırakmamak için çamaşır suyu doldurduğum kovaya koyuyordum. Daha sonra ceset parçalarını askılı spor çantasına koyup, çantayı boynuma asarak evden çıktım. Çantayı aracın bagajına koydum, Kirişçiler köyü yakınındaki ormanlık alana giderek her ceset parçasını ayrı ayrı yerlere, çalılıklar içine attım. Tekrar eve döndüm, o gün hiç evden çıkmadım. Birgün sonra 31 Temmuz’da Azra’nın elbiselerini, cesedini parçalamada kullandığım bıçak ve testereyi çantaya koyup Boğaçay’a attım. Olay anlattığım gibi oldu. Azra’ya kesinlikle cinsel istismarda bulunmadım, bende kaldığı sürece cinsel birlikteliğimiz de olmadı” diye konuştu.

VAHŞİCE ÖLDÜRÜLEN AZRA’NIN BABASI İLK KEZ KONUŞTU: KATİLİN EVLADI YANIMDA OLSA BAŞINI OKŞARIM

Kanal D’de yayınlanan, sunuculuğunu Hakan Ural ile Nur Tuğba Namlı’nın yaptığı “Neler Oluyor Hayatta”ya bağlanan Azra Gülendam Haytaoğlu’nun babası Mustafa Haytaoğlu ilk kez konuştu. Acımasızca katledilen Azra’nın acılı babası Mustafa Haytaoğlu, “O adamın bir oğlu varmış 9 yaşında. Şu an benim yanımda olsa ben ne yaparım biliyor musunuz? Onun saçını okşarım” dedi.

‘ADAM SOĞUKKANLI BİR AVCI’

Katil zanlısı ile Azra’nın daha önceden tanıştığı iddialarının doğru olmadığını ifade eden acılı baba, “Daha önce bir tanışıklıkları yok. Kızım kafede çalışırken oraya gelip tanışıyor, adam bir nevi avcı. Adam geliyor arabayla. Kızımı ‘Gel sana çorba içireyim, hastaneye gidelim’ diyerek yoldan çıkarıyor. Bu adam soğukkanlı ve profesyonel” dedi.

Acılı baba Mustafa Haytaoğlu, cesedin kime ait olduğunun tam tespiti için DNA örneği de verdi.

Katilin ifadeleri kan dondurdu Caninin 96 saati
Azra Gülendam Haytaoğlu’nun vücudunun kayıp parçaları, katilinin ifadesinde “Kafasını uçurumdan attım” dediği bölgede, Özel Harekât ve Cinayet Bürosu ekipleri tarafından aranıyor.

İŞTE O APARTMAN

Azra Gülendam Haytaoğlu’nun vahşice öldürüldüğü Antalya’ya bağlı Konyaaltı ilçesindeki daire de tespit edildi. Komşuları, 12 katlı apartmanın 5’inci katındaki dairede yaşayan Mustafa Murat Ayhan’ın eve sürekli alkollü geldiğini söyledi. Otomobilini park ederken de çevresine sıkıntı yaşatan bir profile sahip olduğunu belirten komşuları, Ayhan’ın eve sürekli farklı kadınlar getirdiğini kaydetti.

Katilin ifadeleri kan dondurdu Caninin 96 saati

‘3 GÜNDÜR KÖTÜ KOKU VARDI’

Ayhan’ın alt katında oturan Funda-Lütfü Eroğlan çifti, geçen hafta perşembe, cuma ve cumartesi günleri kokudan rahatsız olduklarını, banyoya çamaşır suyu döktüklerini belirterek şunları söyledi:

“Hiçbir zaman böyle bir koku olmadı. Çamurumsu su ve kahverengi bir koku vardı. Ama kimseye konduramadık. Böyle bir şey olduğunu düşünemedik. Cumartesi günü biz temizlik yaptık. Eğilip süzgeci kokladığımızda kokunun yukarıdan geldiğini fark ettik. Fare ölüsü mü, diye düşündük. Daha sonra poşetin içine karton koyarak giderleri kapattık. Koku kesildi. Pazar günü ise polisler geldi. Keşke olayı duyup müdahale edebilseydik. Hiç kimse bu şekilde olsun istemezdi. Böyle insanları apartmanda barındırmamak gerekiyor. Söyleye söyleye usandık. Kadın cinayetlerine bir çözüm bulunmuyor. Umarım bu son olur ve lütfen size yalvarıyorum. Bu adamı 6 ay, 1 yıl sonra bırakmasınlar. Ben bu adamın geçmişinin de iyi olmadığına inanıyorum. Bunu yapan bir insan başkalarının da canını yakmıştır.”

Katilin ifadeleri kan dondurdu Caninin 96 saati

Funda Eroğlan ile Lütfü Eroğlan

‘BAĞRIŞMA SESİNİ DUYDUM’

Adının açıklanmasını istemeyen bir komşusu ise Mustafa Murat Ayhan’ın 29 Temmuz akşamı saat 01.30’da yanında bir kızla geldiğini, bunu da kameralardan tespit ettiklerini belirterek, “Ben içeriden gelen bağrışma sesini duydum. Hatta birkaç kez kapının önünden geçerken evde garip bir durum olduğunu hissettim. Ancak bu adam eve sürekli farklı kadınlarla geldiği için ‘özel hayatıdır’ diyerek kapıyı çalmadım. Sonradan öğrendim ki, meğerse o an zavallı kızı boğuyormuş. Aracını sürekli anayola bırakırdı. O gün arka tarafa bırakmıştı ancak şüphelenmedik. Kamera kayıtlarını polisle birlikte izlediğimizde, Mustafa Murat Ayhan’ın her seferinde farklı kıyafetle, ancak aynı valizle evden çıkıp arkaya park ettiği aracına gittiğini gördük. Meğerse cesedi taşıyormuş” diye konuştu.