İzmir Körfezi’nde halk arasında 'deniz marulu' olarak bilinen 'ulva lactuca' adlı yeşil renkli yosunların görülmesinin ardından, Marmara Denizi’ni tehdit eden deniz salyasına (müsilaj) da rastlanmaya başlandı. Uzmanlar insan sağlığı açısından bir risk oluşturmasa da denizler için büyük tehlike arz eden bu oluşumların nüfus artışına bağlı olarak son yıllarda arttığını ifade etti. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Müsilaj sebebiyle deniz oksijensiz kalıyor. Denizde oksijen yoksa yaşam yoktur. Bu tür olaylar tüm canlılara zarar verir. Müsilaj ve planktom patlamaları, deniz maruluna göre daha risklidir. Zehirli türleri ciddi balık ölümlerine neden olur. Bu oluşumların tarımda kullanılabilmesi gündemde yer alıyor. Bu bir insanı öldürüp, organlarını bağışlamaya benzer. Önce denizimizi kurtarmalıyız" dedi.

'NÜFUS ARTTIKÇA RİSK ARTIYOR'

Deniz salyasının bir çeşit plankton patlaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yaşar, "Her bir litre deniz suyunda yaklaşık olarak 1 milyon civarında canlı yaşar ancak havanın ısınmasıyla bunların sayısı 2 milyona çıkar. Bir anda ortamdaki oksijeni çekerler ve ardından ölürler. Beyaz, kahverengi ve kırmızı gibi farklı renklerde görülebilirler. Deniz marulu da salyası da aynı sebeple ortaya çıkar. Denizdeki besin veya nütrientlerin aşırı oranda artması nedeniyle oluşurlar. İzmir’de nüfus az olduğunda hiç sorun yaşanmıyordu. Nüfus arttıkça insanların atıkları denizlere karışıyor ve denizler doygunluğa ulaşıyor. Bu yüzden her an patlıyor. Son 10 yılda her yıl plankton patlaması yaşıyoruz" diye konuştu.

'DENİZİN RAHATSIZLIĞINI İFADE EDİYOR'

Deniz marulu ve salyasının denizin rahatsızlığını ifade ettiğini anlatan Prof. Dr. Yaşar, "Bir tarlaya fazla gübre verilirse tarla yanar. Olay buna benzetilebilir. Bizim görevimiz müsilajların bu denli sık olmasının önüne geçmektir. Yerel yöneticilerin yapması gereken arıtma tesislerini düzgün biçimde çalıştırıp kontrol altında tutmaktır" diye konuştu.