Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) kurucusu olan ve geçtiğimiz günlerde yapılan olağanüstü kongrede tekrar başkan seçilen Haydar Özkan, depremzedeler için verdiği mücadeleyi anlattı. Kendisine yönelik eleştirileri de değerlendiren Özkan, "Haydar Özkan bir depremzede, ağır hasarlı binadan çıkmış bir depremzede. 42 tane dairesi olan bir sitede yöneticilik yapıyordu. Emekli bir astsubay, 2 tane çocuğu var. 2004 yılında İzmir'e tayin oldu ve burada kaldı. Depremin ardından devlet yöneticileri aradı, burada kaymakamımızla görüşürken, hasarla ilgili Çevre Şehircilik ile görüşürken, yardımlarla ilgili AFAD ile görüşürken herkes yaşlı olduğu için ben bu işleri hallederim dedim. Çünkü pandemi var, sıkıntılar çok fazla. Bayraklı Belediye Başkanımız Sayın Serdar Sandal'ın kurmuş olduğu kapıcılar ve yöneticiler whatsapp grubu vardı, o grupta derdi olan, evi yıkılan, yıkılacak olan, orta hasar verilmiş olan insanlar çare arayarak 'Devlet nerede, belediyemiz bize neden yardım etmiyor' diye soruyorlardı. Ben de orada, 'Biz kendi kendimize yardım etmeliyiz, gelin ayrı bir whatsapp gurubu kuralım ve grupta herkes bildiğini paylaşsın' dedim. Çünkü o kadar enteresan durumlarla karşılaştık ki; biz evimizi kaybetmişiz, evi ile ilgili sıkıntısı olmayan apartman yöneticisi 'Bizim çöplerimiz toplanmıyor, köpekler havlıyor' yazıyor. Doğal olarak insanın zoruna gidiyor bu. Ben ayrı bir whatsapp gurubu kurdum ve herkes birbirini eklemeye başlayınca biz büyümeye başladık. Manavkuyu muhtarlığının önünde her gün buluşup, nasıl bir hareket izlememiz lazım, yeni bir haber var mı diye toplantılar yapmaya başladık. Birisinin burada lider olması gerekiyordu, herkes geri çekiliyordu, bizim genlerimizde var herhalde, ben atıldım. Ben zaten insanları dinlemeyi çok severim, hep antenlerim açık oldu hayatta. Yardım etmeyi çok severim, maddi konuda belki çok gücüm yetmeyebilir ama manevi olarak yardım ederim" dedi. 

"KISKANDILAR, TİCARİ BEKLENTİLERİNE ÇOMAK SOKTUM"
Özkan açıklamasını şöyle sürdürdü:
Ben askeri lise okudum ardından açık öğretim fakültesinden üniversiteyi bitirdim, insanları dinleyip, sorunlarına çözüm aramayı sevmek gibi bir özelliğim var ve bunun etkisi oldu, lider olarak çıkınca 'Ben yaparım, birlikte yapalım' diye çıkınca, arkanızda herkes oluyor. Çünkü sorumluluğu alan yok. Sorumluluk o kadar ağır bir şey ki... İnsanlar konuşurken çok güzel konuşurlar ama iş sorumluluğa geldiği zaman hiç kimseyi bulamazsınız. Bizim millet olarak en iyi yaptığımız şey muhalefettir, çok iyi yerer, yol gösterir, beğenmez, kötüler, dedikodu yaparız. Bunları çok severiz, birisi yukarı doğru çıkıyorsa onun hakkında hemen enteresan şeyler düşünürüz. Bunlarla da karşılaştım ama daha çok şuaradan kazandığımı düşünüyorum, evini kaybeden anneler benim samimiyetimi, doğruluğumu gördüler ve yanımda oldular, onlar tutunca eşleri de mecburen tuttu. Beni tutmayan insanlar vardı. Apartman yönetiminden meslektaşım olanlar tutmadı, onların bir kısmı kıskançlıktan dolayı tutmadı, bazı apartman yönetimlerinin kusura bakmasınlar ama ticari yönden beklentilerine çomak soktuğum için tutmadılar, hatta apartmanlarını yanlış yönlendirdiler. Tam olarak derneğe üye olan apartman yok. Çoğu apartmanın yöneticileri buraya üye değildir, yüzde 80 üye derneğe üye olan apartmanımızın yönetici kesinlikle üye değildir buraya çünkü farklı şeyler peşindeler. Ben de buna kızıyorum ve söylüyorum o zaman da kötü oluyoruz. 

"SİYASET GİBİ BİR DÜŞÜNCEM YOK"
"Haydar Özkan siyasete girmek istiyor diye bir iddia var, gerçekten böyle bir isteğiniz var mı, milletvekili ya da belediye başkanı olmak istiyor musunuz" sorusunu yanıtlayan Özkan, "Benim böyle bir düşüncem yok, hayat nereye götürür onu bilmiyorum. Benim bugüne kadar  büyük konuştuğum her şeyi Allah bana yalattı o lafları, büyük konuşmak istemiyorum ama hedefimde öyle bir şey yok, ben buraya hedef çizerek gelmedim ki... Ben böyle bir şey olacağını da bilmiyordum ki... Şimdi sorsanız en başa dönseniz bu kadar şeyi yine yapar mıydınız,  bu kadar sorumluluğun altına girmek ister miydiniz diye; kazanımlarımdan dolayı yapardım ama insanların çiğ ve boş konuşmalarından dolayı evimde oturmak isterdim. Evini kaybetmiş bir insanım, tüm depremzedelerde aramda hiçbir fark yok, eşitiz hepimiz, hepimiz evimizi kaybettik. tek fark benim lisan-ı münasebetle derdimi anlatabilmem, devletle nasıl konuşulacağını bilmem, devlet erkanındaki insanlarla iletişimin nasıl yapılacağını, nerede susulması nerede konuşulması gerektiğini bilmem. İnsanların değişik düşüncelere girmeleri beni yoruyor ve üzüyor. Ben bu kadar büyüyeceğimizi bilmiyordum, bu kadar sorunlarla karşılaşacağımızı bilmiyordum, ben Cumhurbaşkanının karşısına çıkacağımı hesaplayabilir miydim? Bazı insanlar vardır ki her şeyi hesaplayıp yaparlar ama ben hesabı kitabı olan bir adam değilim. Benim kafamın arkasında tilkiler dolaşmaz, benim yüreğimde kopan ne varsa pat diye ağzıma gelir. Seven seviyor, sevmeyen sevmiyor. Farklı düşünceler içinde olan insanlar var, kendime düşman da yaratmak istemiyorum, herkes kendini biliyor. Bir kanala çıkacaktık, Türkiye Cumhuriyeti'nin en çok izlenen kanallarından birine çıkıp devlet tarafından verilmiş rakamlarla 80 bin depremzedenin derdini anlatmak dışında ne amacım olabilir ki! Siyasete girecekmiş... Siyasilerle yapılan görüşmelerden sonra siyasete girmeyi hiç istemem, amacım ve ilkelerim arasında böyle bir şey yok. Hayat bize ne getirir bilmiyorum. 

"ÇIKARI VAR DİYORLAR"
Özkan şunları söyledi:
Deprem olmuş, pandemi dönemi, 2 çocuğum var, kızımın biri hamile. Pandemiden dolayı kimse kimseye yaklaşamıyor, ben burada rezerv alanla ilgili konuları anlatmaktan, hak sahipliği dertlerini anlatmaktan, maskesiz görüşmek zorunda kalıyorum insanlarla diye, kızımı hamilelik döneminde göremedim. Torunum olduğunda görüşemedim, bunu insanlar bir oturup düşünmeli! Düşününce de çıkarı var diyorlar, çünkü biz hep kafamıza çıkar koymuşuz. Naif düşünmeyi unuttuk artık. Bu adam da iyi niyetinden yapıyor demiyor, Allah razı olsun demiyor, çıkarı vardır kesin diyor. Var benim çıkarım, evlerimizi yaptırmak, insanlar dua ederler etmezler, onların kendi takdiridir. Bana 'Neden bu kadar sabırlısın' diyorlar, bir anlattığımı akşama kadar 100 defa anlatıyorum, evde eşim bile hala mı anlamadılar diyordu. Sabah 6'da çalmaya başlıyor telefonum, ne kimseye kötü konuştum ne de telefonunu açmamazlık yaptım. Ben memur çocuğuyum, babam hastanede hasta bakıcıydı, annemin okuma yazması yok. Onlar bana hep 'İyilikle ver insanlara dersini' dedi, her zaman 'Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün' dedi. Ben de ailemin bu sözlerini kendime yol haritası edindim. Çok sevdiğim bir söz vardır; kötüye kötülük her kişinin karıdır, kötülüğe iyilik ise er kişinin karıdır' benim yüreğim insan sevgisiyle dolu olduğu için, depremzedelerimizin çoğu yaşlı olduğu için onları hep anam babam yerine koydum. Anam babam da bunu anlamazlardı dedim, üye olmak istemediler çünkü sistem korkuttu onları. Ablanın birisi, 'Ben üye olmak istiyorum ama çocuklarım işe giremezler diye üye olmak istemiyorum' dedi. Biz defalarca burada sadece evlerimizi kurtarmaya çalıştığımızı siyasi bir şey yapmadığımı anlatmaya çalıştık. 5 bine yakın üyemiz var, belki İzmir'deki en büyük Türkiye'deki en güçlü derneklerden birisiyiz, dernek üye sayımızın bana göre, bana büyük sorun çıkartacak olmasına rağmen 15-20 binlerde olması lazımdı çünkü burası dertli bir yer, çözüm istiyorsak birlikte hareket etmeliyiz. Bin kişiyle yaptığımız eylemleri 5 bin kişiyle yapsaydık şimdiye kadar bizim evlerimiz yapılırdı, bunu böyle bilmeliler. 

"DEPREMZEDENİN PARASIYLA İŞİMİZ YOK!"
Herkes evi yıkılırken cebinden para çıkacağını sanarken, cebine para gireceğini öğrendik ve öğrettik. Vatandaşımız bunu gördü hoşuna gitti, sonra neden ben az aldım yan komşum çok aldı demeye başladı. Hiçbir zaman iyi oldu demedi kimse, canları sağ olsun. Şimdi bana hesap soruyorlar, kanunen üyelerin derneğe para vermesi gerekiyormuş, girerken 40 TL, senelik aidatı 20 TL yaptım. Buradan matematik hesabı yapıyorlar, burada çalışan insanlar para almıyorlar, bir tane kadınımız var ona para verebilmek için depremzedeler için aramızda para topluyoruz. Bize kimse destek olmuyor, Büyükşehir Belediye Başkanımız buradaki konumlanmayla ilgili desteklerini esirgemedi, Bayraklı Belediyemiz herhangi bir faaliyet yapacağımız zaman desteğini gösteriyor, parasal destek olarak ise kimseden bir şey görmedik. Yıkım firmaları 1 defa 5'er bin lira bağış yaptılar, daha sonra yine yaparız dediler ve gittiler. Ben onlara dönüp siz bana bağış  yapın mı diyeceğim, yarın vatandaşla pazarlık yaparken dernek böyle istiyor diyecekler, ben asla akçeli işlerin içine girmem. Yarın bir gün buraya müteahhitler girecek, müteahhitler her apartmandan para kazanacaklar. Benim depremzedem şu anda müteahhidi benden kıskanıyor, müteahhidi getirip 'Buraya bağış yapacaksınız' demiyor, sonra da 'Benim emsalim ne oldu' diyor, nasıl olacak bu işler; Ankara gidiyoruz, geliyoruz, neyle gidip geliyoruz. Bunları kimse sorgulamıyor ve çirkin laf edenler oluyor, üzülüyoruz. Ben kendimi biliyorum, biri bir laf etti ve ben hemen dernekler masasından teftiş istedim. Burada para konusu bana gelene kadar 4 kişinin elinden geçer, sonra ben kontrol ederim. Bizim işimiz parayla değil, paraya ihtiyacımız var elbette ki, depremzedelerin parasıyla işimiz yok bizim. Yardımseverler destek olursa biz bize müracaat eden 270 tane öğrencinin 230'una burs bulduk. 

"YIKILAN EVİME PARASIZLIKTAN 4 YIL SONRA TAŞINABİLMİŞTİM"
1969 yılının Ekim Ayında Ankara'da doğmuşum. Kütüğümüz Kırıkkale. Ankara Mamak ilçesinde oturdum. 1969'un Ekim'inde doğmuşum diyorum çünkü anam o zaman doğurduğunu iddia ediyor ama nüfusa 1971 yılı yazılmış, çünkü o zaman gidilmiş.  1988 yılında astsubay çıktım, babam Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde hasta bakıcı olarak emekli oldu. Annem okuması yok ama çok iyi matematik hesabı yapar. 3 kardeşiz, 2 kız kardeşim var. 1989 yılında evlendim, 1990'da bir kızım doğdu, 1994 yılında ikinci kızım doğdu, ikisi de devlet okulunda okudu, ikisi de endüstri mühendisi. Eşim çalışmadı çocuklarımıza baktı, geçmişte aydın görüşlü biri değildim, eşimi çalıştırmadım. Çocuklarımıza baktı, ekonomik yönden kötü oldu tabi, kadının ömrünü yemiş olduk, o da benim için bir hata. Yıkılan evimi 2004 yılında almıştık, 2008 yılında anca taşınabildim, çünkü taşınabilecek param yoktu. 2 çocuk okutuyordum, eşim katkı olsun diye sonradan kuaförlük mesleğini öğrendi ve çalıştı, emlakçılık işi yapmaya çalıştım, hayatımı çocuklarıma adamıştım. 

"BİZ GÜNEBAKANLARIZ"
Depremzedelerimizle birbirimize kenetlendik, abi kardeş, evlat ana olduk. Ben tesadüfen Günebakanlar'ı anlatan bir video izlemiştim, bu videoyu facebook sayfamızda yayınladım, Günebakanlar güneş olduğu zaman güneşe dönüp enerjisini güneşten alır, güneş olmadığı zaman da birbirlerine dönüp enerjilerini birbirlerinden alır. Bu depremzedelerimizin çok hoşuna gitti ve kendimize günebakanlar demeye başladık. Güneşi göremiyoruz hala, 80 bin depremzedenin içinde 1800'ü proej alanında, onlar kayıplarıyla birlikte evlerini alıyorlar, Temmuz'a kadar herkes oturmuş olur diye düşünüyorum. 3 bin ağır hasarlımızın rezerv alanda konutları yapılıyor sene sonuna kadar herkes evine oturmuş olur inşallah. Geriye 75 bin depremzede kalıyor, bu insanlara yardım, kredi yok. Emsal aldık, Türkiye'de örneği görülmemiş bir şey yaptık. Belki de bu konuda tek başıma ve Günebakan teyzelerimle birlikte savaştım desem yeridir, emsali aldık. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç'a, İl Başkanı Deniz Yücel'e, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'e bu konuda çok şey borçluyurz. TMMOB da gidip mahkemeye verdi. Biz depremzedeyiz, mağduruz, bu konuyu adalet çözecek, adalet inşallah bizim yanımızda olur. Mücadelemiz evine girmeyen tek bir depremzede kalmayana kadar devam edecek.
Özkan derneğin bugüne kadar yaptıklarını ve bundan sonra yapacaklarını sıraladı.  

İZDEDA bugüne kadar ne yaptı?
Binaları yıkılan sakinlerin, yıkım firmalarından hurda paralarını almalarını sağladık. Binası ağır hasarlı olan depremzedelerin rezerv alandan hak sahipliği aşamasında rehberlik yaptık. Ağır hasarlı binaların DASK ödemelerini almalarını hızlandırdık. Proje alanında olup, kentsel dönüşüme tabi tutulan orta, az ve hasarsız binaların ödeme şartlarını 1 yıl ödemesiz, 20 yıl vadeli ve maksimum yüzde 10 TEFE/TÜFE oranında hesaplanarak yapmalarını sağladık. Türkiye'de emsali olmayan emsal alınarak inşaat maliyetlerinde ciddi avantaj sağladık. Kentsel dönüşüm kredisinin 200 bin TL'den 400 bin TL'ye çıkarılmasını başardık. Eğitim destek faaliyetlerinde bulunduk. İhtiyaç sahibi öğrencilerimizle burs verebilecek kişi ve kurumları buluşturarak öğrencilerimize bur imkanı kazandırdık. Lise ve üniversite sınavını kazanan öğrencilerimizin kaynak kitaplarını birbirleriyle paylaşmasını birbirlerine destek olmasını sağladık. Depremzedelerimize profesyonel psikolojik destek imkanı sağladık. Anıtkabir ziyaretimiz ile derneğimizi Atamız ile buluşturup, şeref defterini imzaladık. Binasını TOKİ ile yeniletme yoluna gitmek isteyen vatandaşlarımızın en kolay ve doğru şekilde bilgi alabilmesini amaçlayarak ofis açılmasını talep ettik ve açtırdık. Alternatif bir yenileme yöntemi yaratmak ve vatandaşımızın üzerindeki yükü azaltmak için İZDEDA Kooperatifini kurduk. 

Mücadelesine devam ettiğimiz konular:
2 yıl ödemesiz 0 faizli, 20 yıl vadeli özel bir kredinin çıkartılması için çalışacağız. Proje alanında kalan vatandaşlarımıza rezerv alandan ev satın alma hakkı verilmesi i.in çalışacağız. Aynı şekilde DASK tarafından perte çıkmış bina sakinleri için de rezerv alan satış hakkı tanınması için çalışmaya devam edeceğiz. Bir diğer mağdur grup olan ağır hasarlı binalardaki kiracı ve yine ağır hasarlı binalarda kapıcı apartman görevlisi olan depremzedelerimizin de rezerv alan satış hakkı verilmesi için çalışacağız. "O yer" kavramı nedeniyle aynı ilçede birden fazla evi olan depremzede vatandaşlarımızın mağduriyetini giderebilmek ve haklarını alabilmeleri için girişimlerimiz devam edecek. Önümüzdeki öğretim yılı içinde geçmişte yaptığımız gibi eğitim destek faaliyetlerimizi artırarak devam ettireceğiz.