Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekili Mustafa Özuslu, kent gündemini değerlendirdi, birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu. Depremzedelerinyoğun olarak talep ettiği emsal artışı için çalışmaların başladığını aktaran Özuslu, “Tunç Başkanımızın söylediği gibi, Bayraklı’yla sınırlı olacak. Proje alanına yakın yerde yaptık zaten bu açıklamayı. Sayın Genel Başkanımızın ortaya koyduğu bu irade önemli çünkü bütün politik müntehasını hak hukuk üzerine yapmış olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun mağduriyetlere yönelik başka bir tavır takınması söz konusu olmazdı. O toplantıda depremzedeler adına konuşan Nilsu Hanım açıkça, vicdani ve insani olarak yaşadıkları büyük felaketi içselleştirmiş olarak konuştu. Yıkılan binalar 7-8 katlıydı. Sonra o binaların yerine zemin üstü 5 kat yani 6 katla sınırlandırdılar. Nilsu Hanım ‘biz tüccar değiliz’ dedi. Depremzedelerimize meblağı belirsiz borç senedi imzalatılıyor. Kaç para olduğu belli değil ve ‘kurayla size ev vereceğiz’ diyorlar. Depremzedelerimiz bunu istemiyorlar ve haklılar. Emsal artışı talep eden proje dışı mağdurlarımız var. Bunu zaten biz biliyoruz, bu meclislerde de konuşuldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin imar ve şehircilik konusunda güçlü, geçmişe dayalı müktesebatı var. Ciddi çalışmalar yapmış bürokratlarımız var. Onlarla beraber zaten geliştirilen, yürütülen bir süreç vardı. Burada Sayın Genel Başkanımızın ortaya koyduğu irade ve Sayın Tunç Soyer’in bu iradeye istinaden yaptığı açıklamalar işi başka bir noktaya getirdi. Bununla ilgili şu an ciddi bir çalışma yürütülüyor, önümüzdeki günlerde o iradeye yönelik planlar, değişiklikler gündeme gelecek. Biz de o perspektiften yolumuza devam edeceğiz. Zaten canını ve malını kaybetmiş insanların bir de kısıtlayıcı mevzuatlarla mağdur edilmemesi gerekiyor. Siyasetin esas yapılma amacı halkın sorununu çözmektir, Büyükşehir Belediyemiz de Sayın Genel Başkanımız da buna işaret etmiştir” dedi. 

“KILIÇDAROĞLU BİZE GÜÇ VERİYOR”

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’e gelmesiyle şevk ve motivasyonun arttığını belirten Özuslu, “İzmir’de hem Büyükşehir Belediyemiz hem ilçe belediyelerimiz o kadar faal, yoğun işler ortaya koyuyorlar ki, bunların her birinde Genel Başkanımızı yanımızda görmek bizi mutlu ediyor. Genel Başkanımız son geldiğinde çok yoğun bir programı vardı, depremzedelerle görüştü, Balçova’da yapılan programa katıldı ve Bayındır’a gittik. 100 milyon liralık büyük bir yatırımla açtığımız süt işleme entegre tesisinin temel atma törenini yaptı. Nisan’da bitirileceğine dair Sayın Belediye Başkanımız söz verdi. Orada Genel Başkanımızın olması bize güç ve gurur verdi. Bunun ardından Genel Başkanımız Fuar İzmir’de gençlerle buluştu, müthişti, inanılmazdı. Oyun fuarı ama sadece oyun oynayan gençlerle sınırlı bir program değildi, kuleye gittik. Biz orada yaratıcı gençlere imkan yaratacak bir proje geliştirdik, ‘sadece oyun oynama, oyun kurgula, oyun yazılımı yap’ diyerek gençlerimizi yazılıma yönlendirmek çok önemliydi. Genel Başkanımız çok mutlu, kendisinin TÜLOV vakfının yapmış olduğu toplantıda yüksek yetenek inşası; yani toplumumuzda 100 kişiden 2’si bilişsel faaliyetlerini yüksek oranda kullanır. Her toplumda sıklık bu, bu gençleri yüksek yetenek olarak değerlendirilmesini ve yüksek yetenek inşasının önemine işaret etti. Son ziyaretinde Kule İzmir’in açılışında da Genel Başkanımız söylediğinin pratiğe geçirildiğini gördü. Yüksek yetenek inşası orada başladı ve bu çok anlamlıydı. Biz Genel Başkanımızın İzmir’e gelmesinden çok memnunuz, bize güç veriyor, şevk veriyor” diye konuştu. 

“YATIRIM YAPMAZSANIZ BORÇLANMAZSINIZ”

Muhalefet tarafından Büyükşehir’e yönelik yapılan mali eleştirileri yanıtlayan Mustafa Özulslu, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçe performansı çok iyi, finans bürokrasisi bu işi çok iyi yapıyor. Hem gelirde hem giderde gerçekleştirme oranlarımız gayet yüksek, yüzde 90’ların üzerinde seyrediyor. ‘Belediye borç batağında, personel maaşı ödeyemiyor’ gibi söylemler son derece abartı, mübalağa sanatı kullanılıyor. Belediyenin borcu var mı var ama her belediyenin borcu var. 1 milyar 70 milyon Euro, İzmir tarihinin en büyük yatırımını yapan bir belediyeden  bahsediyoruz. Raylı sistemler yapan bir belediyeden bahsediyoruz, Çiğli tramvay hattı devam ediyor, Gaziemir Karabağlar metrosunun proje ihalesi süreci başlayacak, Narlıdere metrosunda yüzde 82’ye geldik, yüzlerce otobüs aldık, ayrıştırma kanalları yapıyoruz yani aynı şey değil. Mukayeselerimizi büyüklükler oranında yapmamız gerekir. Büyükşehir belediyemizin borcu var mı var, peki sürdürülebilir bir borç mu, evet. Borçlanma kapasitesinin altında mı, evet. Dolayısıyla bir sıkıntı görmüyoruz. Borç olacak. Kredi bulabiliyor muyuz, buluyoruz. Kredi notumuz düştü mü, hayır. Dünya finans kapitali bizi yatırım yapılabilir bir seviyede görüyorsa biz doğru iş yapıyoruz demektir. Tabi ki borçlanacağız, yatırım yapmazsanız borcunuz olmaz. Metro yatırımını biz kendi özkaynaklarımızla yapıyoruz, dünyanın neresinde metroyu, yeraltı sistemini belediye yapıyor, başka örneği yok. Niye biz yapıyoruz, çünkü yapması gerekenler yapmıyor, o yüzden biz yapıyoruz. İktidar İzmir’e bir şey yapmıyor, yapmayınca biz tabi ki borçlanacağız. Burada önemli olan borcun sürdürülebilir olması ve gerçekten halkın mutluluğu için, halkın daha iyi bir şehirde yaşayabilme imkanının yaratılması için ulaşımdan, temizliğe, doğaya uyumluluğa kadar hepsi entegre bir şekilde çözülmüş, ulaşımını planlamış, müreffeh, çağdaş, modern bir kent yaratma sevdasına gidiyor paralar” açıklamasında bulundu. 

 “SALİHA ÖZÇINAR SORUNU KENDİNDE ARASIN”

Kiraz Belediye Başkanı Saliha Özçınar’ın sitemlerini değerlendiren Özuslu, “Biz hastane yapılmasına bir şey söylemiyoruz ki, hastane yapılsın. Size tahsis edilen bir alanı siz alıyorsunuz konuta çeviriyorsunuz. Neden konuta çeviriyorsunuz? Üniversitenin, hastanenin alanını daraltıyorsunuz, konut alanı çıkartıyorsunuz. Buna ne hakkınız var? Yeşil alanı neden konut alanına döndürüyorsunuz? Bunu defalarca söyledik, itirazımız buna. Münhasıran ayırın hastaneyi verelim. Başkanımız da defalarca söyledi ama bunların derdi hastane değil ki! Dava açıyoruz da kötü bir şey mi yapıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinde hakkımızı arıyoruz. Burada darılacak, gücenecek bir şey yok. Biz Kiraz Belediyesi’ne gerekli yatırımları yapıyoruz, Saliha Özçınar sorunu kendisinde arayacak, dönüp aynaya bakacak. Saliha Özçınar kaç kere İzmir Büyükşehir Meclisi’ne geldi, kendisi bu meclisin üyesi. Mecliste vekalet olmaz, meclis üyeliği vekaletle olur mu? Kiraz’dan gelen meclis üyeleri Özçınar’ın vekili değil, onlar meclis üyeleri. O zaman belediye başkanları hiç gelmesinler buraya. Neden Abdül Batur, Mustafa İduğ, Cemil Tugay, Serdar Sandal, Ali Engin neden her meclise geliyor? O zaman gelmesinler, onların da meclis üyeleri geliyor. Sen meclise 2 buçuk yıldan beri 2 kere gel yarım saniye dur git ondan sonra ‘Ben Tunç Soyer’e ulaşamıyorum’ de, gel bakalım meclise ulaşıyor musun ulaşamıyor musun! Böyle bir anlayış olamaz, Başkanımız defalarca davet etti. Meclise neden gelmiyorsun, bu senin görevin. Şeker hastasıysa kendi meclisine neden gidiyor. Meclise gelecek, bunun başka yolu yok. Tunç Soyer sana ne yapsın, diyalog kurmak için karşılıklı bir iletişime ihtiyaç var. Tek taraflı diyalog kurulamaz. Biz kendisine çok kolay bir şey söylüyoruz, şu meclise bir gel, orada konuş. Nasıl ki her ilçeden başkanlarımız, meclis üyelerimiz gelip, ‘İlçemize şunu istiyoruz, şöyle bir şey yapmak istiyoruz’ diyor, Başkanımız da nasıl notlar alıyor ve bu istekler yapılıyor, Kiraz Belediye Başkanımız da gelsin, derdini anlatsın. Kiraz halkı da zaten kendisinden bunu bekliyor. Meclise gelmemenin açıklaması yoksa gerisinin hiç önemi yok” ifadelerini kullandı. 

“SERDAR KOÇ, GAYRETLİ, ÇALIŞIYOR”

Karşıyakalı olan ve Karşıyaka İlçe Başkanlığı görevinde de bulunmuş olan Mustafa Özulsu, “Karşıyaka seçmeni, Türkiye’deki genel seçmen profiline göre daha sorgulayan bir seçmen, daha pozisyonel bir seçmen. Görece olarak eğitim ve gelir düzeyi yüksek bir seçmen. Bu üyeye de yansıyor tabi ki, üye daha sorgulayıcı, onlarla kuracağınız ilişkide mutlaka demokratik karar mekanizmasını dikkate almak mecburiyetindesiniz. Bunlar seçmen verileri, herkes bu analizleri yapar. Ben de ilçe başkanlığı yaptım, bölgede ilçe başkanlığı birtakım zorluklarla beraber birtakım kolaylıkları da taşır. 2015 yılında önseçim oldu üye bazında ve hakim gözetiminde. O önseçimde ben Karşıyaka İlçe Başkanı olarak çok net bir tercihte bulundum. Benim tek adayım vardı o da Sayın Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Bana kim sorsa onun numarasını söylüyordum, yanılmıyorsam 57’ydi Kemal Kılıçdaroğlu, net ilçe başkanı olarak. Sayın Genel Başkanımı en yüksek oyla, her üyenin oyuyla seçtirmek benim görevimdi ve bunun için çalıştım. Bu seçimin ardından ‘Karşıyakalı adaylara oy verin’ dedim. Yani kendi ilçe seçmenime, ‘Karşıyaka’dan kim varsa kendi ilçemizden olan adaylara oy verin ve Karşıyaka İlçe Örgütü üyesi kadın ve genç adaylara oy verin’ dedim. Benim pozitif ayrımcılığım bu kadar, Genel Başkanımızı zaten ayırıyorum, bunun dışında oy kullanacak seçmenin iradesine ben ipotek koyamam. O irade nasıl tecelli ederse ona da saygı gösteririm. Yani Karşıyaka’dan aday olan Ali Engin o seçimde doğrudan listeye girdi ve 1 Kasım’da seçildi. Karşıyaka’da bir ilçe başkanımız var, kongre kazanmış, gayretli bir şekilde örgütü toparlayıp, belediyemizin icraatlarını destekleyecek şekilde çalışıyor” dedi. 

“TUGAY, ÖRGÜTÜN HER KADEMESİNDE YER ALMIŞ BİRİ”

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın örgütün her kademesinde görev aldığını ve çok iyi çalıştığını aktaran Özuslu, “Cemil Tugay’ı çok başarılı buluyorum. Ben seçmeniyim kendisine oy verdim, vermeye de devam edeceğim. Destekliyoruz Cemil Tugay’ı çünkü hayatta başarılı olmuş, kendi mesleğinde başarılı olmuş bir arkadaşımız. Böyle örnek insanlara ihtiyaç var siyasette. Gelmiş, partinin kademesinde çalışmış, bunlar bilinmez ama ben biliyorum. Ben ilde AR-GE Başkanıyken, Cemil Tugay AR-GE komisyonunda benimle beraber çalıştı. Ben Kent Konseyi Başkanıyken benimle birlikte konseyin yürütme kurulunda çalıştı. Bilinmez ama söyleyeyim, ben ilçe başkanıyken seçim işlerini birlikte yürüttüğümüz ilçedeki 2 arkadaştan biriydi Cemil Tugay, o ilçede en yakınımdaydı. Bunlar bilinsin. Cemil Tugay, nereden geldi diyorlar, ya Karşıyaka’da her kademede çalıştı, ilde her kademede çalıştı Cemil Tugay. Yani var zaten orada, bakmak istemiyorsunuz siz, bir bakın… Adam emek vermiş oralara, çalışmış oralara, bu bilinsin diye söylüyorum. Ben oradaydım, o kampanyayı beraber yürüttük, önseçimi beraber yürüttük, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sürecini birlikte yürüttük Cemil Tugay’la, Kent Konseyinde 1 yıl beraber çalıştık, Karşıyaka Kent Konseyi’nde. Tugay tüm seçimlerde bayrak da astı, broşür de dağıttı, kapı kapı da dolaştı. Böyle yapmaya da devam eder. Bizim ihtiyacımız olan siyasetçi modeli temsil ediyor. Böyle arkadaşlarımızı partiye, siyasete kazandırmak iyi bir şey. Bütün belediye başkanlarımız  son derece değerli ve alanlarında ciddi işler yapıyorlar, Cemil Tugay da bunlardan biri ve bu arkadaşları çoğaltmak lazım. Partinin de görevi bu aslında. Çünkü halk başarılı insanları destekliyor” açıklamasında bulundu.

“İŞ DİSİPLİNİ ÇOCUKLUKTAN GELİR”

İş disiplinin önemine vurgu yapan Özuslu, “Ben de Cemil Tugay gibi çocukluğumdan itibaren iş hayatında olan biriyim. İşportacılık yaptım. Akgerman’ın önünde, saat, bardak, tabak, gömlek, mendil sattım, 10 yaşındaydım ve yazları çalışıyordum. Okullar kapalıyken, para kazanıyordum. Babam hayatı, iş disiplinini, mücadeleyi öğrenmemizi istedi. İşportacılık kolay bir şey değil, sokaktasınız. Benim yapmadığım iş kalmadı. Daha küçükken, 7 yaşındayken Bergama’da kahveci çıraklığı yapardım. Biz çalışmaya çok küçük yaşta başladım. Bunun bana çok katkısı oldu. Her gün 1 lira para alırdım. Yıllar sonra öğrendim ki o parayı kahveciye babam verirmiş. Düşünebiliyor musunuz, kahvecinin garsona ihtiyacı yok, babam, çalışmayı öğrensin, disiplin olsun diye benim gündelik yevmiyemi verirmiş. Ben daha örgütlü bir çalışma hayatına 1974 yılında bir metal eşya fabrikasında montaj işçisi olarak başladım, 15 yaşındaydım. Bu bir disiplin, küçük yaşta iş disiplini elde etmek çok kıymetli bir birikim. Ben her yaz çalıştım, okul bitince yazları biz tatil yapmazdık, çalışırdık. Bugünkü çalışma disiplin ve tempomuz buradan geliyor” dedi. 

 “MÜDÜR İLE ÖRGÜTÜN NE ALAKASI OLUR!”

Özellikle son günlerde kapalı toplantılardan basına yansıyan İzmir Büyükşehir Belediyesi Protokol Müdürü Fatih Özkurt ile örgüt arasında sorunlar olduğuna ilişkin haberlerin sorulması üzerine konuşan Mustafa Özuslu, “Biz örgütü niye dışlayalım, böyle bir şey olabilir mi? Bütün hayatını örgüte vermiş bir insanım ben, örgütün dışlanması diye bir şey söz konusu olabilir mi! İnsanların arasında kişisel problemler olabilir, bu en uyumlu organizmalarda da vardır ama bu kişisel problemleri alıp başka bir yere taşımaya çalışırsak hayatımızın en büyük hatasını yaparız. Ben bunlara iştirak etmem. Kişisel problemler olabilir, benim de yaşadığım kişisel problem olabilir ama hiç söylemem. Kendim çözmeye çalışırım. Benim kişisel problemlerim basına yansımaz ve maharet bunu yapabilmektir. Pireyi deve yapmamak lazım. Protokol müdürü, Büyükşehir Belediye Başkanımızın himayesinde, emrinde çalışan bir insan. Onunla örgütün ne alakası olur, ne problemi olur, nasıl problemi olabilir. Bunlar kurulmaması gereken cümleler. Kişisel bir şeyler olmuştur, olabilir, benimle de olabilir ama bu bizi ilgilendiren bir şeydir” dedi. 

“BÜROKRATIN, SEÇİLMİŞ İNSANIMIZA SAYGISIZLIK YAPMASI MÜMKÜN DEĞİL”

Özuslu, “İlçe Başkanları, o ilçede Sayın Genel Başkanımızı temsil eden insanlardır. İlçe başkanına toz konduracak bir şey yapabilir miyiz biz ya! Ya da il başkanımıza… Bunu kimse yapamaz. Ben örgütün bütün kademelerinde çalışmış bir insanım. Bir bürokratın, bizim seçilmiş insanımıza bir saygısızlık yapabilmesi mümkün olabilir mi? İmkanı yok bunun. Bir şey olmuşsa da halledilir. Bana bir şey olduysa o iletilir, ben burada o görevi de yapıyorum. Mesele aslında temel perspektifi kaybetmemek. Örgüt önemlidir, değerlidir. Örgüt yoksa kimse yoktur. Kimse örgütten büyük değildir ve perspektif budur. Ben burada hangi partinin oylarıyla seçildim, Sayın Tunç Soyer hangi partinin belediye başkanı, Sayın Deniz Yücel ve ilçe başkanlarımız hangi partinin yöneticisi… Hepsinin cevabı Cumhuriyet Halk Partisi. Bu bağlamı kaybetmememiz gerekiyor, kaybedersek işin içinden çıkamayız. Sayın Tunç Soyer Başkanımız ve biz bu bağlama büyük bir sadakat göstererek görev yapıyoruz. Bir de hereksin şunu anlaması lazım, biz şu an siyaset yapmıyoruz, hizmet üretiyoruz. Bizi halka anlatacak olan da örgüt. Bizim örgütten ten beklentimiz bu, bizi halka anlatacak. Ne yaptığımızı anlatacak. Biz tüm yollardan kendimizi anlatıyoruz, tüm sosyal medya paylaşımlarımız haftalık ölçülüyor. Bir hafta önce hangi paylaşımları yaptık, bunlar nasıl algılanmış, nasıl beğenilmiş bunlar ölçülüyor. Ankara ve İstanbul belediyeleriyle mukayeseli olarak görüyoruz bunları. Biz ne yaptığımızın  farkındayız. Hangi paylaşımlarımızın kabul gördüğünü, hangisinin vasat olduğunu her hafta görüyoruz, buralarda bir eksiğimiz yok ama tanıtım süreklilikle olur. Kahvede, köyde, kentte, Karşıyaka’da, Buca’da, Bayraklı’da bizi örgüt anlatacak. Yaptıklarımızı bıkmadan, usanmadan politikleştirecek ve anlatacak. 500 otobüs mü alındı, bunu 10 bin 500 otobüs alınmış gibi anlatacaklar, propaganda budur. 100 kilometre raylı sistem mi yapıldı, bunu 5 bin kilometre raylı sistem yapmış gibi anlatacak. Bunu örgüt anlatacak, politikleştirecek. Biz icraat yapacağız, örgüt de bunu anlatacak, örgüt bunun için var zaten. ‘Bakın İzmir’i verdiniz müreffeh bir şehir haline geldi, verin Türkiye’yi de getirelim’ diyecek örgüt. Bu politik bir iştir, bizim burada örgüte ihtiyacımız var, örgütün esas işlevi budur” dedi. 

“YAPILAN HAKARETTİR, ONUN DA GEREĞİ YAPILIR”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’na açtığı davaya ilişkin soruları yanıtlayan Mustafa Özuslu, “Tamer Osmanağaoğlu’nun söylemlerine eleştiri diyemeyiz. Biz eleştiriyi öpüp başımıza koyarız. Eleştiri yapılır, mecliste Özgür Hızal’da yapıyor. Tamer Osmanağaoğlu’nun yaptığı eleştiri değil, hakarettir. Onun da gereği yapılır. Onun yaptığına eleştiri dersek çok yanlış değerlendirmiş oluruz, o zaman gerçek eleştiriye ne diyeceğiz. Onun yaptığı haddini aşan, nezaketini aşan, toplumsal ilişkilerdeki zamkı bozmaya çalışan söylemler. Zamkı bozduğunuz zaman biri de sana başka şey söyleyebilir, o zaman sen diyeceksin. Kim olursan ol, herkes diline sahip olacak. Ağzından çıkarken dikkatli olacaksın. ‘ben öyle demek istememiştim de…’ vesaire, geçmiş olsun” ifadelerini kullandı.