Kurban Bayramı'nın 3'üncü günü, Eskifoça'nın Kumburnu mevkiinden denize açılan ve içerisinde 10 kişi bulunan 'Egem' isimli tekne, Atatürk Adası yakınlarında rüzgarın da etkisiyle alabora olup, battı. Teknedekilerin yardımına Sahil Güvenlik ekipleri yetişti. Ekipler, Kaan Niyazi Özerman (19) ile Kardelen Coşkun (17), Sude Naz Solak ve Mustafa Güzel'i (29) yaralı, teknenin sahibi de olan kaptan Adem D.'yi ise sağlıklı bir şekilde kurtardı. Şennur Avcı (41) ile Sermin Özerman (38), kızı Elif Naz Özerman (15) ve oğlu Çınar Ege Göksoy'un (8) ise cesetlerine ulaşıldı. 9 yaşındaki Sarp Göksoy ise suda kayboldu. Tekne faciasında ölenler, toprağa verildi. Kaybolan Sarp Göksoy için arama- kurtarma çalışmaları başlatıldı.

Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri bölgede, geniş bir alanda arama- kurtarma çalışmalarını 24 saattir aralıksız sürdürürken, İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Deniz Polisi dalgıçları ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı Arama Kurtarma ve Afet İşleri Şube Müdürlüğü Su Altı ve Su Üstü Arama Kurtarma ekipleri ise gündüz saatlerinde su altında arama çalışması yaparak arama çalışmalarına destek verdi.

Teknenin battığı Orak Adası, Atatürk Adası ve Metelik Adası bölgesini kapsayan 4 kilometrekarelik deniz sahasındaki aramalarda su altı görüntüleme sistemleri de kullanıldı. Dalgıçlar 35 metre derinliğe kadar inerek kayıp çocuğu aradı. Yapılan yoğun çalışmalara rağmen batan tekne ve kaybolan 9 yaşındaki Sarp Göksoy'a olayın üzerinden 14 gün geçmesine rağmen ulaşılamayınca 15 Ağustos gecesi aramalara ara verildi. İki günlük aranın ardından arama- kurtarma çalışmalarına bugün tekrar başlandı. Umutlu bekleyiş sürerken faciadan sağ kurtulan 14 yaşındaki Sude Naz Solak yaşadığı dehşet anlarını Demirören Haber Ajansı (DHA) muhabirine anlattı.

'KAPTAN ALKOLÜYDÜ'

Tekneye ilk binip yola çıktıklarında her şeyin normal olduğunu belirten Sude Naz Solak, "Giderken su arkamıza çarpıyordu ancak çok azdı. Gittiğimiz yer yanlış hatırlamıyorsam, 'Hayırsız Ada' diye geçiyordu. Oraya gidince kaptan içki içmeye başladı. Bir süre sonra Sermin Abla, kaptana, 'Çocuklar yüzme bilmiyor, öğretir misin' diye sordu. Kaptan, halen denizde aranan Sarp'a yüzme öğretmeye çalıştı. Sarp, 'Bırak beni' diyerek çırpınıyordu ve ağlıyordu. Kaptan hiç dinlemedi, kucağına alıp denize götürdü. Sarp, çok ağlayınca, Kaan abi ile ben, 'Bırak artık çocuğu ağlıyor' dedik. Sarp, kaptana sinirlendiği için, taş attı. Bunun üzerine kaptan, Sarp'a bağırdı. Ardından da 'Haydi kalkalım, balık tutarız' dedi. Daha sonra kalktık ve dönüş yoluna geçtik. Dönüş yolunda tekne uç kısmından su almaya başladı. Kardelen ile suyu ellerimizle denize geri atmaya çalıştık" dedi.

'SULARI BOŞALTMAYA ÇALIŞIRKEN, KAPTAN KIS KIS GÜLÜYORDU'

Solak, tekneye dolan suları tahliye etmeye çalıştıkları sırada kaptanın kendilerine hiçbir şey yokmuş gibi kıs kıs güldüğünü belirtip, "Bacaklarımızın yarısına kadar su dolmuştu. Sonra, su bir anda daha fazla gelmeye başladı. Tekne önce yana, sonra dikine doğru dönmeye başladı. Tekneyi dengelemek için uca doğru koştuk ama tekne daha çok battı. Bunun üzerine hepimiz denize atladık. Herkes, suda çırpınıyordu. Sermin abla çocukları tutmaya çalıştı. Can yeleği yoktu ama 2 deniz makarnası vardı. Onları da kaptan alıp, yüzerek kaçtı" diye konuştu.

'HERKES KENDİ CANINI DÜŞÜNMEYE BAŞLADI'

Kendisinin 15 dakika kadar suda çırpındığını belirten Solak, "Bir ara 'Ölüyorum' dedim. Daha sonra annem aklıma geldi ve suyun üstünde durmaya çabaladım. Sonra, herkes bana tutunmaya başladı. Kardelen, ayağımı tuttu, 'Kanka bana yardım et' dedi. 'Beni bırak, boğuluyorum" diye karşılık, verdim. Sonra herkes Mustafa'ya tutunmaya başladı. Mustafa da kendisine tutunanları elleriyle itti. Sonrasında ise herkes kendi canının derdine düştü. Suda kaldığım süre boyunca, Allah'a beni kurtarması için dua ettim. 'Allah'ım bana yardım et' dedim. Yarım saat sonra motor sesi geldi. 'Artık kurtuluyorum' diye içimden geçirerek sevindim. Arkadaşım Naz ile Şennur teyze suda hareketsiz duruyorlardı, ölmüşlerdi. Sahil Güvenlik ekiplerine beni görmeleri için el salladım" diye konuştu.

'GİTMELERİNİ HİÇ İSTEMEDİM, HİSSETMİŞTİM'

Sude Naz Solak'ın annesi Seher Solak da kızının komşularıyla beraber denize gitmesini ilk başta hiç istemediğini ve sanki böyle bir olayı hissettiğini söyledi. Anne solak, "Sermin'e 'Bak Kurban Bayramı geldi, gitme kurban getirirler' dedim. Ancak çocukların çok sıkıldığını söyleyip, gitmek istedi. Sermin'in kızı Naz benim kızımla çok iyi arkadaş olduğu için Sude'nin de gitmesi için ısrar ettiler. Naz da benim kızımdan farksızdı. Onları kıramadım ve Sude'nin de gitmesine izin verdim. 'Dikkat edin, Sude size emanet' dedim. Sermin'in kardeşi beni aradı ve kimseye ulaşamadığını söyledi. Sonra İstanbul'dan teknenin battığı haberi geldi. Daha sonra polisi aradık. Polis bize, 'Sude ile Naz öldü' dedi. Kızımın öldüğü söylenince, sinir krizi geçirip, bayıldım. Oraya gittiğimde kızımın ölmediği, su yuttuğu ve hastanede yattığı söylendi. O anda, Allah'ıma şükrettim. Kızım benim tek varlığım, beni ayakta tutan tek varlık. Allah'ım onu bana bağışladı" dedi.

'DERİN SU DALGICI DA TALEP ETTİK'

Ahmet Özerman da tekne faciasında 2 torunu ile kızı Sermin'i kaybetmenin acısını yaşadığını belirtip, "En küçük torunum Sarp ise kayıp. Ne tekne ne de o hala bulunamadı. Valiliğe dilekçe vererek, Van Gölü'nde 3 boyutlu bir cihazın olduğunu söyledik ve bunun kullanılması için talepte bulunduk. Derin su dalgıcı da talep ettik" dedi.

'TORUNLARIMIN EŞYALARINI KIZILAY'A VERDİM'

Gözyaşlarına hakim olamayan Özerman, eşinin ilaçlarla ayakta durduğunu belirtip, "3 torun ve 1 evlat acısı, kolay değil. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. Çınar Ege mazlum, çok sakin yapılı, çok düzgün bir çocuktu. Elif Naz deseniz, Sarp'ım deseniz ona keza. Hepsi birbirinden güzeldi. Kızım deseniz, kızım değil arkadaşımdı, can yoldaşımdı. Baba kız gibi değil, arkadaş gibiydik. Allah düşmanlarıma böyle acı yaşatmasın. Torunların eşyalarını Kızılay'a bağışladım. Gözümüzün önünde kalırsa üzüntümüz derinleşmesin diye bu yola başvurduk" dedi.