Sosyal psikoloji alanında pek çok araştırması bulunan Dr. Ersoy, koronavirüs nedeniyle bugüne kadar hiç yaşanmayan bir süreç geçirildiğine dikkat çekerek, bu durumun kişilerin davranışlarını da etkilediğini ifade etti. Dr. Ersoy, “Tepkisellik teorisine göre, seçme alanı kısıtlanan kişiler, bu duruma kayıtsız kalmıyor. Kişiler, kısıtlandıkları davranışı yaparak bu durumdan kurtulma eğilimine geçebilir. Bir anlamda kısıtlanan davranış, onlar için cazip hale gelir. Normal zamanda kuaför ya da berbere gitmek rutin bir şeydi. Rutin olarak yapılan bir eylemden birden bire mahrum kalmak; birçok kişinin berber ve kuaförü psikolojik olarak cazip bulunmasına yol açabilir. İhtiyacı olmasa bile, daha önceki kısıtlanmış hissi nedeniyle tepki geliştirerek buralara gidebilir” dedi. 

“RAHATLAMA HİSSİNE KAPILIYORUZ”
Dr. Ersoy, şöyle devam etti: “Koronavirüs nedeniyle mümkün oldukça dışarı çıkmayarak, davranışlarımızı kontrol ediyoruz. Alışık olmadığımız bir hayatı yaşıyoruz. Birçok kişi, aile üyeleriyle uzun süredir aynı evi paylaşıyor. Çocuk bakımı ile ev ve iş yaşamını birlikte sürdürmek zorunda olanlar var. Sosyal psikoloji araştırmalarından biliyoruz ki;  yaşamın bir alanında kendimizi kontrol etmek zorunda kaldığımızda, başka bir alanda rahatlamaya ve kaybettiğimiz enerjiyi tekrar kazanmaya çalışıyoruz. Örneğin; sık kullandığımız bir kasımız nasıl yorulursa, çok kontrollü davrandığımızda da psikolojik olarak yoruluyoruz. Bu nedenle kendimizi rahatlatabileceğimiz, kaybettiğimiz enerjimizi tekrar kazanabileceğimiz alanlar arayabiliyoruz. Uzun süre çok kontrollü davranmış kişilerin, yasak bitince kuaförlere yönelmesi bu psikolojik yorgunluğu giderme ihtiyacı ile açıklanabilir.”

“BAŞKALARININ DAVRANIŞI BİZİ ETKİLER”
İnsanın sosyal bir varlık olduğunu ve başkalarının etkisi altında kalabildiğini söyleyen Dr. Ersoy, “Başkalarının nasıl davrandığını bilmek, kişilerin davranışlarını olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Sosyal psikolojide, ‘buyruksal’ ve ‘tanımlayıcı’ olarak adlandırdığımız iki tür norm var. Buyruksal norm, ‘Yere çöp atmak yanlıştır’ gibi, neyin doğru veya yanlış olduğunu söyleyen normdur. Tanımlayıcı norm ise, başkalarının ortamda nasıl davrandığıdır. ‘Burada yaşayanların yüzde 90’ı yere çöp atmaz’, buna bir örnektir. Araştırmalar, buyruksal ve tanımlayıcı normlar birleştirilerek verildiğinde, olumlu davranışların edindirilebildiğini gösteriyor. Bu noktada kişiler, uzmanlardan evde kalmak gerektiğini, yani neyin doğru olduğunu öğrenebiliyor. Koronavirüs sürecinde evde kalanları, gerekli önlemleri alan kişileri gördüklerinde ise, kendilerinde olması gereken davranış oluşabiliyor ya da pekişebiliyor. Bir başka deyişle, kontrollü yaşamda kalabiliyor. Aksi bir durumda, rehavete kapılıp birkaç gün öncesine göre bambaşka bir davranış şekline geçebilir. İnsanlara, basın ya da başka mecralar tarafından ne sunulduğu, bundan sonraki davranış biçimlerinde de belirleyici olacak” dedi.