Halime ERDOĞAN- GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği ( İZDEDA) Başkanı Haydar Özkan, depremzedelerin sorunlarının çözüme kavuşması için Gündoğdu Meydanında açıklamalarda bulundu. Özkan, dertlerinin siyaset değil, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi olduğunu vurgulayarak, “Bizim derdimiz hiçbir zaman siyaset olmadı. Hiçbir zaman siyaset olmayacak. Bizim siyasilerle hiçbir işimiz yok. Siyasiler bizim demokrasimiz için unsurlar. Bizim istediğimiz, içinde bulunmuş olduğumuz durum malum. Türkiye’nin içinde bulunmuş olduğu 3-4 gündür yaşanan sıkıntıları gördük. Biz buna çok büyük bir eylem planımız vardı lakin son günlerde bizim gibi canı yanmış insanların, adaletsizliği, haksızlığı, onların hakkını yemek gibi ya da saygısızlık olacak diye geri adım attık. Bu sebeplerle sadece basın açıklaması yaparak bu eylemimizi bitireceğiz. 31 Temmuz bizim miladımız, biz bu zamana kadar bekledik. 9 ay boyunca bekledik. Bizim derdimize deva olunsun dedik. Herkes bugüne kadar siyasetini bizim üzerimizden yaptı. Yerel yönetimler, merkezi yönetimler bu konularla ilgili yapılabilecek çok şey varken hep bizi göz ardı ettiler. Biz artık yılgınlığımızı belirtmek için 31 Temmuz’u seçtik. O da maalesef ülkenin yanlış bir gününe denk geldi. Bu sebeple üzgünüz” dedi. 

“ADALETSİZLİK VAR”
Depremin üzerinden geçen 9 ay boyunca yaralarının sarılmadığını dile getiren Özkan, “Biz bundan sonra her hafta meydanlardayız. Ağustos’ta Ankara’ya gidiyoruz. 30 Ekim İzmir Depreminde hayatlarını kaybeden 117 vatandaşımıza, Rize ve Artvin’de vefat eden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemizin her yerinde yangınlarla canımızı ciğerimizi yakan ve sebep olanları da lanetliyoruz. Bugün depremzedelerin temsilcileri olarak burada bulunuyoruz. Deprem felaketinin üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen yaraların sarılması durumunda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Depremden bugüne kadar Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum başta olmak üzere devletimizin yetkili organları, yerel yönetimler ve siyasi parti temsilcileriyle defalarca görüştük. Kendilerine duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyoruz. Lakin yıkılan evlerimizin yerine yapılacak inşaatlar için en az 450 bin lira değer biçilmesi, fiyatların abartılarak önümüze sunulması, büyük çoğunluğu emekli olan depremzedelere bu muamelelerin reva görülmesi yaraları derinleştirmiştir. Depremzedelere dönüşüm içi çıkartılan aylık ödeme 7 bin 500 civarına gelmektedir. Proje alanlarında hasar oranlarına göre ayrım yapılarak oluşturulan farklı ödeme planları depremzedeler arasında tahammülü zor bir adaletsizliği ortaya çıkarmıştır” açıklamasında bulundu. 

“GEREKLİ YARDIMLAR ALINMADI”
Birçok depremzedenin alması gereken yardımları alamadığını aktaran Özkan, “DASK grubunun depremde zarar gören evleri az-orta-ağır hasar şeklinde ayırarak komik ödeme oranları adalet duygumuzu sarsmıştır. Deprem sonrası yapılan yardımlarda adaletsizlikler oluşmuştur. Esnaflarımızın bazı bölümlerine yardım yapılmamış, mağdur edilmiş zarar gören araçlar için sigorta şirketleri tarafından ödeme yapılmamıştır. Kıymetli eşyalarını almak için eve giren ev sahiplerine 1 saat içinde eşyalarını taşımış gözüyle bakılarak 30 bin lira eşya yardımı verilmemiştir. Devletimizin yetkili kurumları ve yerel yönetimlerden, sorunumuzun çözümü için en etkili adımlardan biri olan İzmir Büyükşehir Belediyemiz ve değerli meclis üyelerimizin rant yaratmak için değil, mağduriyetlerin giderilmesine katkı sağlamak için yüzde 30 emsal artış kararı almasını, kentsel dönüşümcü değil, deprem mağduru olduğumuz göz önünde bulundurarak 2 yıl ödemesiz 18 yıl geri ödemeli, 0 faizli kredi oluşturulmasını, müteahhit ödemeleri için hasar ayrımı gözetmeksizin seyyanen 50 bin TL tutarında yardım yapılmasını, proje alanları içinde yapılan konutlarının ödemelerinin eşit düzeye getirilmesini, ağır hasarlı ev sahiplerinin rezerv alandaki haklarının verilmesi, aynı ilçede birden fazla ev sahibi olanların haklarının elinden alınacağı adaletsiz uygulamanın yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz. Bu taleplerimizin karşılanması bizleri biraz rahatlatırken, devletimizin yanımızda olduğunu da hissettirecektir” dedi. 

“ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Devlet yetkililerine seslenen Özkan, “Depremden bugüne kadar 9 ay geçti. Bu süreçte yaralarımızın sarılmasını bekledik. Bütün yükümlülüklerini yerine getiren vatandaşlar olarak bunu devletten beklemek hakkımız diye düşünüyoruz. Mağduriyet durumumuz kendisine aktarıldığı halde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunlarımızı ivedilikle çözüme kavuşturacağına inancımızı yitirmedik. Devlet bütün toplumumuzda olduğu gibi bizim de babamızdır, yardım elini uzatmasını bekliyoruz. Biz eylemci, terörist değiliz biz sadece mağduruz. Çığlıklarımız duyuluncaya, yaralarımız sarılıncaya kadar derdimizi anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

SERTEL: BEN CHP’LİYİM AMA…
Depremzedeleri eylemlerinde yalnız bırakmayan CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel ise “Birlikte çok büyük bir felaketi, acıyı yaşadık. Bu işin siyasi hiçbir yanı yok. Ben CHP’liyim ama bütün milletvekili arkadaşların, tüm siyasi partilerin, sorunların çözümünde el birliğiyle ve birlikte karar vererek hareket etmesini çok istiyorum. Çünkü o bölgede yaşayan bir arkadaşınız, dostunuz olarak o bölgede yaşayan insanların emeklilik sırasında ya da kooperatiflere girerek bütün malını, varlığını, dişinden tırnağından artırdığı parayı bir konut elde edebilmek için harcadığını bilen bir insanım. Şimdi kendi konutlarınızı yeniden daha yüksek bir maliyetle size satmak istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile yaptığımız toplantılarda çok net bir şekilde dile getiriyorum; siz, insanların 120 metrekare olan alanını 80-90 metrekareye düşürüyorsunuz, 7 kat olan binayı 5 kata indiriyorsunuz. Kendi dairesinde oturmasını değil o kişinin şansına bırakarak bir konut elde etmesini istiyorsunuz. Ama çok büyük bir haksızlık yapıyorsunuz. 7 katı 5’e indiriyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘burası deprem bölgesi, ben senin canını ve malını koruyorum’ diyorsunuz. Ama 300-500 adım ötede 50-60 kat gökdelen dikiyorsunuz. Bu vicdansızlık, insafsızlık değil mi? Vatandaşa gelince 5 kat sermayeye gelince, İstanbul’un müteahhitlerine, rant sahiplerine gelince 60-70 kat veriyorsunuz. Arkadaşlarımız en yüksek makama seslendi ama duymuyorlar, kulaklarını kapatmışlar, duyuyorlar ama duymazdan geliyorlar. Çünkü onların tuzu kuru, onlar hayatın en lüksünü en ihtişamlısını, en şatafatlısını yaşıyorlar. Bayraklı’yı afet bölgesi ilan etmediler. Söyledim orada evler yıkıldı, canlar gitti, evlatlarını kaybettiler, eşlerini kaybettiler, gencecik insanlar öldü. Çocuklar öldü hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi acımanız yok, hiç mi görmüyorsunuz? Yazık değil mi,  günah değil mi? Ayıp değil mi? Rize elbette afet bölgesi ilan edilsin. Ebetteki oradaki insanlar sel felaketinden dolayı yaşadığı afetten dolayı Manavgat’ta diğer bölgelerde yanmış evlerin olduğu bölgeler elbette afet bölgesi ilan edilsin. Buna kimse hayır demiyor. Ama Rize’yi afet bölgesi ilan edenler İzmir’de Bornova’yı, Bayraklı’yı Karşıyaka’yı niçin afet bölgesi ilan etmiyorlar? Soruyorum. Evet, biz çok şey istemiyoruz. Biz başı dik onurlu insanlarız. Haram kazanmadı bu insanlar. Helalinden dişinden, tırnağından keserek artırdıklarıyla o evleri aldılar. Şimdi siz onları müteahhitlerin eline teslim ediyorsunuz. Konutu yapmak isteyenden 450 bin lira 500 bin lira istiyorlar. Konutu satmak isteyenlere 300, 350 bin lira veriyorlar. Ayıp değil mi, yazık değil mi, günah değil mi? Buradan söylüyorum günah değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı günah değil mi? Bu işin siyaseti yok. Bu işin siyasetini yapmıyorum. Bir dostunuz, kardeşiniz, abiniz olarak sesleniyorum. İçim yanarak sesleniyorum. Bu işin sonuna kadar takipçisi olacağım. Söz veriyorum. Konuştuğum her platformda bu insanların gür sesi olacağım. Hak verilmez alınır, hakkınızı mutlaka alacaksınız. Mücadeleye devam eden arkadaşlar” dedi.