GÜNDEME BAKIŞ - Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, gündemi değerlendirdi. Türkiye'de yaşanana ekonomik sıkıntılara ve enflasyonun yarattığı sonuçlara yönelik açıklamalar yapan Yücel,  Türkiye genelinde yoksullaşmanın her geçen gün artarak devam ettiğini kaydetti. Yücel, "Türkiye'nin her yerinde yoksulluk ve yoksullaşma var. Paranın alım gücünün düşmesi, ülkenin en büyük sorunu. Yoksul vatandaşlarımız daha da yoksullaşşmaya başladılar. Orta ve orta üstü gelir seviyesinde olanlar mevcut durum ve statülerini şu anki ekonomik koşullarda muhafaza edemiyorlar. 'Zengin' diye tabir ettiğimiz vatandaşlarımızda da gerileme var. Sadece küçük bir azınlık, kaymak tabaka, siyasi konjonktürden nemalanan küçük azınlık dışında herkes ekonominin kötü gidişatından etkileniyor. İzmir'in gelir seviyesi düşük mahalleleri hemen her ilçede var ancak merkezden daha ziyade tarımla, hayvancılıkla uğraşan kırsaldaki ilçelerimizde ekonomiden etkilenme daha fazla. Akaryakıt ücretlerinin artışı hepimizi etkiliyor. Elektrik faturaları hepimizi etkiliyor ama kırsalda yapılan işi doğrudan etkiliyor. Maliyetine ya da zararına çalışmak zorunda kalıyorlar" dedi. 

"İZMİR'İN FARKI VAR"

İzmir'de Büyükşehir Belediyesi ve CHP'li ilçe belediyeler tarafından sosyal belediyecilik kapsamında önemli çalışmalar yapıldığını aktaran CHP İl Başkanı Yücel, "İzmir'in bir farkı var, uzun zamandır Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yönetiyor İzmir'i. Dolayısıyla sosyal devletin yapması gerekenler, belediyeler eliyle İzmir'de yapılıyor. Askıda fatura, gençlik kolları öncülüğünde askıda bilet uygulaması var, bayramda ailesinin yanına gitmek isteyen gençlerimiz, öğrencilerimiz için. Bayraklı'da deprem yaşandı, dayanışmanın ne kadar önemli olduğu ve yerel yönetimlerin kendi gücüyle neler yapabileceğini İzmir Büyükşehir Belediyesi tüm Türkiye'ye gösterdi, bizim de göğsümüzü kabarttı" ifadelerini kullandı. 

"TOKİ BİLE RANT OLARAK GÖRÜLÜYOR"

Konut fiyatlarının ve kiraların artmasının birçok sebebi olduğunu belirten Yücel, "En önemlisi ekonomik kriz, enflasyon, TL'nin döviz karşısında ciddi değer kaybına uğramış olması, inşaat maliyetlerinin katlanarak artması, yabancılara gayrimenkul satışı gibi sebepleri var. Yabacılara konut satışının yapılması, önümüzdeki 10 sene sonra Türk vatandaşlarının kendi memleketinde konut edinemeyeceği gibi riskler de oluşuyor. İnsanların çalışarak, maaşla, emekli maaşıyla konut sahibi olması ya da yaşayabileceği kirada eve çıkması bugünün koşullarında mümkün değil. Ekonominin kötü bir noktaya gelmesi, arsa üretilememesi diyeceğim ama merkezi hükümet istediği yerde istediği işi yapabiliyor. Avrupa'da gelişmiş kentlere baktığımızda en güzide yerinde sosyal konutlar var. Devlet konut ve barınma ihtiyacını karşılayamayan insanlar için kentin merkezi bölümlerinde sosyal konutlar yapıyor. Ya ücretsiz ya da cüzi rakamlarla dar gelirli vatandaşlara veriliyor. Bizde TOKİ'nin yaptığı inşaat bile rant olarak görülüyor iktidar tarafından" ifadelerini kullandı. 

"TÜM SORUNLAR BİRBİRİ İLE BAĞLANTILI"

Türkiye'de yaşanan işsizlik sorununa ilişkin açıklama yapan Deniz Yücel, "İşsizlik sorunu tek başına çözülemez. İşsizlik sorunu, Türkiye'nin diğer sorunlarıyla bağlantılıdır. Demokrasi, katılımcı, şeffaf, hesap veren bir yönetim birbiriyle bağlantılı. Ülkede demokrasi olmadığı zaman bırakın yabancı yatırımcıyı, kendi yatırımcımız yatırım yapmaktan imtina ediyor. Yatırım yapabilmek için en az 5 sene sonrasını görebilmek lazım. Şu koşullarda bir hafta sonrayı göremiyoruz. Sanayici, iş insanı bir malı alıp, satmaktan korkuyor. 10 liraya aldı malı 12 liraya sattı, o malı tekrar aldığında belki 20 liraya alacak. O zaman yatırımı, ticareti yapmanın kime ne faydası var. Şu anda Türkiye'de böyle bir ortam var. Demokrasi, hukuk devleti, ekonomi ne yazık ki liyakatsiz ellerde, talimatla hareket eden kişilerce yapboz gibi gidiyor. Merkez Bankası bağımsızlığı ne yazık ki kalmadı. Türkiye plansız ve programsız yönetiliyor. Ekonomide, üretimde, tarımda planlama yok. Zaten milli fabrikaları satmışsınız. Vahşi kapitalizm insan emeğine olabildiğince az değer biçiyor. Kapitalizmin temelinde bu var. Devlet sosyal devlet olduğunu unutursa siz tüm toplumu kapitalist sitemin kucağına atmış olursunuz. Emek ucuzlamış, insana verilen değer azalmış. Siz fabrikalar, iş olanakları sağlamazsanız, sadece özel sektöre bırakırsanız işsizlik artar. Eğitim, barınma gibi çalışma hakkı da temel insan hakkıdır, devletin insanların çalışacağı alanlar yaratması gerekir, devlet fırsat eşitliği sağlamalıdır. Amcası, dayısı, halası olan her yere girebiliyor. 'Ben tek yüzükle geldim, başka bir şeyim yok' diyen adamın şu anda yatları, katları, sarayları var. Devlet eşit ve adaletli olmak zorunda. Asgari çalışma olanağı sağlamak zorunda" diye konuştu. 

"MÜLTECİ KONUSUNDA GERİ VİTES YAPTILAR"

Mülteci sorununa ilişkin sorulan soruyu yanıtlayan Yücel, "Biz kendi vatandaşımıza bu imkanları sağlayamazken 4 milyonun üzerinde sığınmacı, mülteci olarak adlandırılan Suriye, Afganistan'dan gelen insanların ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bu da insani olarak olmalı ama devlet önce kendi vatandaşına sahip çıkabilmeli. Genel Başkanımız birçok kez açıklama yaptı. Sığınmacıları iktidar olduğumuzda Suriye'de barış sağlandığında, onları kendi evlerine gönderme kararımız var. Buna iktidar birçok kez tepki gösterdi ama son dönemde sığınmacılar geri gönderilmeli dediklerini duyduk. Bunun da ülkeye maliyetinin çok yüksek olduğunu gördüler, 180 derece döndüler, geri vites yaptılar. Toplumun büyük kesimi bunu doğru bulmuyor, kendi insanlarımız açken, açıktayken nereden bakarsanız bakın yanlış" açıklamasında bulundu.  

"DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI YENİDEN KURULMALI"

Tarımda alım garantisinin önemine dikkat çeken Yücel, "Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri planlama, Devlet Planlama Teşkilatının yeniden kurulması gerekiyor. Ekonomi, tarım ve üretimin planlanması gerekiyor. Hangi dönem, nerede, hangi ürün ekilecek, devletin bu konuda yol gösterici olması, üreticiye alım garantisi vermesi gerekiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve birçok CHP'li belediyenin yaptığı gibi. Yem desteği, elektrik, su desteği verirsiniz ama bir taraftan da alım garantisi verilmeli. Çok bereketli topraklarımız var ama o topraklar sadece rant amaçlı kullanılıyor. AK Partinin bakış açısında... Kendi topraklarımızda üretilen birçok ürün şu an üretilmiyor, ithal ediliyor. Maliyetleri yan yana koyduğunuzda üreticinin üretim yapmasına imkan kalmıyor. Aracılık da bir sektör, oradan da ekmek yiyen insanlar var. Esas sorun maliyetlerin, girdilerin artmış olması. Manav, market para kazanıyor ama üretici para kazanamıyor" ifadelerini kullandı. 

"BÖYLE GARABET SİSTEM OLAMAZ!"

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun elektrik faturasını ödememesine yönelik soruyu yanıtlayan Yücel, "Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu her zaman olduğu gibi toplum yararı neyi gerektiriyorsa o konuda hem sorumluluk alıyor hem liderlik yapıyor. Zaman zaman eleştirenler de oldu, Genel Başkanımız elektrik faturasını ödeyemez mi, tabi ki ödeyebilir ama toplumun kanayan yarasına dikkat çekmek istedi, başardı. Gündem odu Türkiye'de ve uluslararası arenada, dünyada gündem oldu. Hükümetin fahiş elektrik faturalarını makul seviyelere çekmeye mecbur kalacağını, bu konuda adım atacağını düşünüyorum. Faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen vatandaşlar var, biz de İzmir'de ziyaret ettik. 800 lira engelli maaşı var, 1700 lira fatura gelmiş. Böyle garabet bir sistem olamaz. Devlet olmanın gereklilikleri, ciddiyeti vardır. Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlettir ama o iktidar erkini yöneten siyasi anlayış bu ağırlığa sahip değil. Elektrik dağıtımını özelleştirirseniz, ve enerjide dışa bağımlı ülke haline geldiyseniz böyle garabet durumları topluma yaşatırsınız. Seçim zamanı geldiğinde o halkın da cevabı ağır olur. Bunu seçimlerde göreceğiz ve yaşayacağız" dedi.   

"MUHALEFETİN HEPSİNİ KARŞILARINDA ÖRGÜTLEMEYİ BAŞARDILAR"

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde toplanan 6'lı masaya ilişkin açıklama yapan Yücel, "6'lı masa Türkiye'nin siyaset tarihinde ilktir. Özünde bir uzlaşı kültürü vardır. İstişare, asgari müştereklerde buluşma vardır. Bunlar; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insanların eşit ve özgür koşullarda yaşamasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi 2018 seçimlerinde Millet İttifakı'nı kurdu, yerel seçimlerde devam etti. 4 siyasi partinin kurduğu ittifaka DEVA ve Gelecek Partisi eklendi" dedi. Yücel, DEVA Partisi'nin yaptığı "Seçimlere kendi listelerimizle gireceğiz" açıklamasının hatırlatılmasına üzerine ise, "Olabilir onun da bir takım sebepleri var, seçim kanunu ile oynayan bir iktidar var. Bir takım simülasyonlar, senaryolar, bakıyorlar hangisi kendi lehlerineyse ona göre kuralları, barajı değiştirip, artık oyu ortadan kaldırıp yeni bir seçim yasayı ile seçime götürme durumu var. Dolayısıyla muhalefet partilerin de buna karşı bir savunma alması çok normal. DEVA Partisinin kendi logosuyla seçime katılacak olması bir ayrışma değil tercihtir. AK Parti öyle bir noktaya getirdi ki ülkeyi, muhalefet partilerinin hepsini kendilerinin karşısında örgütlemeyi başardı. Dönüp aynaya bakmaları gerekiyor artık" dedi. 

"TÜRKİYE ULUSLARARASI PLATFORMLARDA İTİBAR KAYBEDİYOR"

Türkiye'nin AİHM kararlarına uygun hareket etmemesinin sonucunda itibar kaybettiğini savunan Yücel, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyulması, sözleşmeye uyulması konusunda Türkiye vahim bir durumda, her geçen gün daha kötüye gidiyor. Uluslararası mecrada itibar kaybediyor. Avrupa Parlamentosu, Türkiye Cumhuriyeti'ne yaptırım uygulama aşamasında çünkü; Siz Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine imza koyduğunuzda, Mahkeme kararlarını uygulayacağınızı bir yerde taahhüt etmiş oluyorsunuz, kendi iç hukukunuzu da ona uygun hale getireceğinizi yani gerekli düzenlemeleri yapacağınızı taahhüt etmiş oluyorsunuz. Hukukta temel bir ahde vefa kuralı vardır, bir akit, devlet bir şeyin altına imza attığında o imzanın arkasında durmalıdır, AK Parti imzaların arkasında durmuyor, arkadan dolanıyor, yok sayıyor. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti'ne yaptırım uygulanma noktasına geldik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ihlallerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti tazminat ödemek zorunda kalınıyor, o tazminatlar hepimizin cebinden çıkan vergilerle ödeniyor. Gezi Davası, Osman Kavala 5 senedir cezaevinde. Bu davada bir kez beraat kararı aldı, tahliye kararı geldi, aynı gün jet hızıyla başka dosyadan tutuklama kararı çıkartıldı, tevkif müzekkeresi kesildi ve fiilen tahliye edilmesi engellenmiş oldu. Beraat kararı bozuldu Yargıtay'dan, beraat kararı veren mahkemenin heyetindeki hakimlerde değişiklikler oldu. 1 üye hakimin esastan muhalefet şerhine rağmen Osman Kavala müebbet cezası aldı" diye konuştu. Yücel, hukuka aykırı ve talimatla hukuki karar verenlerin CHP iktidarında yargı önüne çıkarak hesap vereceğini aktardı. 

"BİR ŞEY OLMAK GİBİ BİR DERDİM YOK"

"Milletvekili olmak istiyor musunuz" sorusunu da yanıtlayan Yücel, "Benim şu anda böyle bir düşüncem yok, il başkanlığı görevime odaklanmış durumdayım. Bu görevi hakkıyla layıkıyla yapabilmek için bir kariyer planlaması yapmamak gerekir. İl Başkanlığı görevime ve partime haksızlık etmiş olurum. Zaman ne getirir ne götürür bilmem, o günler geldiğinde koşullar neyi getirirse onu yaparız. Bu görevi partimiz ve ülkemiz için yapıyorum. Benim bir şey olmak gibi bir derdim yok" dedi. 

"AKP OYUN DEVAM EDERKEN KURALLARI LEHİNE GÖRE DÜZENLİYOR"

Urla ve Menemen İlçelerine yönelik soruları yanıtlayan CHP'li Yücel, "Bunlar birer yol kazası, bizim istediğimiz, tercihimizle yaşanan şeyler değil. Urla meselesindeki arkadaşımız hüküm giydi ama kesinleşmedi. Anayasamıza göre masumiyet karinesi var, Urla'daki arkadaşımızın dosyasını iyi biliyorum, çok daha ağır delillerle yargılanan ama sırtını siyasi bir güce yaslayıp beraat edenler oldu. Bülent Arınç'ın damadı Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde daha ağır HTS ve ilişki delilleriyle yargılandı beraat etti. Ankara Başsavcısı 'bu karar hukuksuzdur' dedi, itiraz edeceğini söyledi, bunun da örneği yok. İtiraz ettiler, karar bozuldu. Burak Oğuz meselesine geldiğimizde isteriz ki aklansın, beraat etsin. Urla'nın tabi kendi başkanını kendi seçmeli ama AK Parti her konuda oyun devam ederken oyunun kurallarını değiştirip kendi lehine düzenlemeler yapmayı alışkanlık haline getirdi. Normal şartlarda meclisten bir seçim yapılması gerekiyor, belediye meclis üyeleriyle ilgili suçlama, dava yok, belediyeyle ilgili de yok. Belediye Başkanı seçilmeden önceki ilişkileri, 'şunu yaptın' da diyemiyorlar ama neticede meclisten seçilmesi gerekiyordu. Kararname ile bunun önünü kesmiş oldular. Menemen'de meclisten seçim yapıldı. CHP üyesi olup, CHP adayına oy vermeyen meclis üyeleri oldu. Kuraya kaldı, bizim adayımız çıktı, 'vay efendim kura usulsüz oldu' diyerek yürütmeyi durdurma kararı, mahkeme kuranın yenilenmesine karar verdi ve ikinci kuradan Aydın Pehlivan çıktı. Bu Menemenlilerin vicdanını yaraladı" diye konuştu.