Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Başdanışmanı, Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat, geçtiğimiz günlerde Mersin limanına gelen muz konteynerlerinde kokain sevkiyatı yapıldığını Türkiye gündemine taşımıştı. Polat, yetkililerin konuya ilişkin geniş çaplı araştırma yapmak yerine, bu bilgileri Mahir Polat’a kimin sızdırmış olabileceğinin peşine düştüğünü aktardı. “Selam verdiğimiz herkesi sorguya aldılar” diyen CHP’li Mahir Polat, “Ben bunun 2 tane basit kaçakçı tarafından yapıldığını düşünmüyorum. Uzantılarının hükümete kadar dayandığını düşünüyorum. Çok ciddi açıklamalarda bulunduk, bu açıklamaların karşılığında başsavcılık bize bu bilgileri ve belgeleri kimin verdiğini araştırmaya başladı. Yani bunun doğruluğunu araştırmak yerine özellikle gümrüklerde cadı avına başladı. Bu da bizim konuştuğumuz her cümlenin doğru olduğunu gösteriyor. Beklerdik ki, hemen soruşturma açılsın, başlatılsın… Aslında kaçakçılık işi, sistemli olarak, yasalar değiştirilerek, yasalarla oynanarak getirilmiş. 4926 sayılı Kaçakçılık Kanununda, devletin iktisadi, siyasi yapısını bozmak üzere organize kaçakçılıkta, 19232’lerde yaptığımız kanunda ceza alt limiti 25 yılken, şimdi 10 yıla düşürülmüş. 10 yıla düşürdüğünüz bir cezada bugünkü infaz yasalarını da düşünürseniz, adamın yatarı birkaç sene. Milyar dolara yakın kokain trafiğini yöneten bir adamın birkaç sene yatması, onun için ne demek? İnsanların ömür boyunca çalışarak hayal edemeyeceği zenginliğe doğru koşuyorlar, insanları zehirliyorlar. Bunları anlattık ama bunlarla ilgili hiçbir aksiyon almadık. Mersin Başsavcılığı, biz kime değdiysek, kime selam verdiysek onları soruşturmaya çağırdı” açıklamasında bulundu. 

“İŞİN KİMLERE UZANDIĞI ÖRTÜLÜYOR”
Dosyanın emniyetten alınarak Gümrük Muhafazaya devredildiğini vurgulayan Polat, “Bitmiyor, bu soruşturma emniyetteydi, emniyetten alınarak Gümrük Muhafazaya devredildi. Gümrük Muhafaza, çalıştı, yakaladı. Gümrük Muhafazanın yakalamasından öte teknik takip yapma kapasitesi sıfıra yakın. Yani, emniyetin 60’ın üzerinde dinleme talebi varken, kokain daha yoldayken dinleme yapacağı bir durum varken, bir anda o süreci kesiyorsunuz, gümrüğün sadece o konteyneri takip edip, XR cihazına atıp, köpekle bakıp kokaini yakalamasına izin veriyorsunuz, malı yakalatıyorsunuz. İşin kimlere uzandığını örtüyorsunuz. Bu da sistemli bir şey. Ben bununla ilgili bir hareket olsun beklerdim. Memleketin bir limanı kokainle anılıyor ve bu tek değil, burada ilk defa isim vermeden açıklıyorum. başka bir liman da kokainle anılacak. Gümrüğün, kaçakçılıkla ilgili yapabileceği işler bellidir. İhbarla hareket eder, kendi denetimleriyle hareket eder. Yani gümrük, 2 şekilde hareket eder, biri kendi denetimleri sonucunda kaçakçılığı, diğeri ise ihbarlar sayesinde kaçakçılığı bulur. Üçüncü bir yöntemi yoktur bunun” dedi. 

“BUNUN BAŞINDA HÜKÜMET VAR”
Kaçakçılığın Türkiye’de bir politika haline getirildiğini savunan Mahir Polat, “İhbarcıları çok özel korurlar, çok önemli bir ihbarcıyı gümrüğün kendi eliyle ifşa ettiğini biliyoruz. Akaryakıt sürecinde oldu bu durum ve biz, onu da belgeleriyle birlikte önümüzdeki dönemde açıklayacağız. Elimizde her şey mevcut. 56 milyon lira bir ceza isteniyor, 56 milyon kamu açısından çok ciddi bir para fakat öyle bir önlem alınmış ki, kaçakçılık var, ihbarcı haklı, ihbarcıyı deşifre ediyorsunuz, gümrük memurlarını açığa alıp, görevden ihraç ediyorsunuz. Kaçakçı şirketle ilgili hiçbir yaptırım yapmıyorsunuz. Bu bir politika. Bunun başında da bu hükümet var. Tüm bunları belgeleriyle birlikte önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Açıklanacak, üzerine gidecek vakalar, benim alanımda fazlaca var. Önümüzdeki süreçte bunlar yavaş yavaş vücut bulacak. Türkiye’de aslında ihalecilerin yanında imtiyazcıların olduğunu da göreceğiz. Kaynaklarımızın nasıl başkalarının eline aktarıldığını, insanların nasıl bir gecede zengin edildiğini, biz çalışmalarımızı bir aşamaya getirdiğimizde kamuoyu önünde sergileyeceğiz” diye konuştu. 

“TOPLUMUMUZ SANDIĞIN GELMESİNİ BEKLİYOR”
Türkiye’nin yönetilemediğini vurgulana Polat, “Türkiye, lime lime ediliyor. Bu iktidar yaklaşık 20 yıldır başımızda. Türkiye’yi getirdiği nokta bu… Kadın cinayetleri, korunamayan hudut, düzensiz göçmen, mülteci akını, niye geldiği belli olmayan göçmenler, dış politikada Türkiye’nin üstüne vazife olmayan her alana burnunu sokması gibi olguları üst üste koyduğunuzda tekeri patlamış, virajda savrulan, şarampole yuvarlanmak üzere olan bir ülke gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Aslında bu ülke şarampole yuvarlandı, bizim insanımız ülkeyi şarampole yuvarlanmasın diye elleriyle tutuyor. Bu bizim insanımızın memleketine, ülkesine, topraklarına verdiği değer, ülke bu sayede biraz ayakta durabiliyor yoksa mümkün değil. Diğer toplumlar gibi olsaydı örneğin Fransız toplumu gibi olsaydı, sokaklarda lastiklerin yakılmaya başlandığı, insanların eylemlere başlandığı bir süreç olurdu ama bizim toplumumuz böyle yapmıyor, bu da memnuniyet verici. Toplumumuz demokratik olgunlukla sandığın gelmesini bekliyor. Nasıl geçmiş dönemlerde bir sürü siyasal partiyi tarihin çöplüğüne gönderdiyse o günün gelmesini bekliyor vatandaşlarımız, ona hazırlanıyor. CHP ‘kadroları yok, ülkeyi nasıl yönetecek’ diye eleştirildi. Gelinen noktada yerel seçimlerle beraber ve yerel seçim sonrası yapılan işlere baktığınızda CHP’nin aslında Türkiye’yi yönetecek çok ciddi kadrolarının olduğu ortada. Bizim çalışma alanlarımızdan bir tanesi dış ticaret politikalarını geliştirmek. Türkiye’nin, CHP iktidarında dış ticarete bir bakışı olacak. ‘Dış ticaretimizi, ihracatımızı nasıl artıracağız, ithalatımızı nasıl  nitelikli hale getireceğiz’ bunların üzerine kafa yoran bir ekibi var CHP’nin. Bu sadece benim alanım. Eğitim alanında, sanayi alanında, CHP’nin kadroları politika geliştiriyor. Nasıl yöneteceğimizi biliyoruz” dedi. 

“BİZ ÇÖZÜMLERİ GÖRÜYOR VE BİLİYORUZ”
CHP’li Mahir Polat, yoksunlukların Türkiye’nin her yerinde ortak olduğuna dikkat çekerek, “Öncelikle adalet mekanizmamızı harekete geçirip, Türkiye’ye güveni getireceğiz. Türkiye’de istikrarı oturtmak zorundayız. Denetlenebilir, kurumsallaşmış, şeffaf kurumların olduğu bir ülkeyi insanlarımıza kazandıracağımızı biliyoruz, bunlar için hazırız biz. Bunları yaptığınız zaman, bu ülkenin kaynakları çok fazla. Bir bakıyorsunuz turizm cenneti bir vatanınız var, topraklarınız bereketli, genç nüfusunuz var, eğitimli genç nüfus var, bu ülkenin Cumhuriyetle birlikte bir üretme kültürü vardı, yok ettiler, sanayide, tarımda üretme kültürünü tekrardan ayağa kaldırabileceğimiz bir Türkiye var aslında. Bu insana, piyasaya, dış piyasaya vereceğiniz güvenle ilgili, biz bunların hepsini yapabilecek durumdayız. Denge, denetleme sistemlerinin olduğu, hesap verilebilir, şeffaf kurumların olduğu bir Türkiye’yi adaletle, demokrasiyle yönetilen bir Türkiye’yi kurabiliriz. Eskiden demokrasi, özgürlük, adalet talepleri denilince bunlar Ege Bölgesi’nin talepleri olarak algılanıyordu. Bu talepler artık Anadolu genelinde ortaklaşmış. Karadeniz’in de talebi demokrasi, adalet ve özgürlükler. Yoksunluk noktasında talepler eşitlenmişse eğer burada bir değişim arzusunu, değişimin geldiğini görebiliriz. Mesela Karadeniz’deki fındık üreticisiyle, Horzum Yaylasındaki sebze üreticisinin sorunu aynı, artan maliyetler, para etmeyen ürün… Sorun ortaklaşmaya başlamış, bu değişimin çok hızlı bir şekilde  gerçekleşeceğini gösteriyor. Sorun ortaksa çözüm de ortak. Biz çözümü görüyor ve biliyoruz, hazırlığımız var” açıklamasında bulundu. 

“DİNDARLAR, DİNCİLERLE KARŞI KARŞIYA”
Türkiye’deki dindar kesimin de AK Parti iktidarının değişmesini istediğini belirten Mahir Polat, “Ben mütedeyyin bir ailenin çocuğuyum. İnanan, dedeleri hacı olan bir aileden geliyorum. Çok farklı bir kökenden geliyorum. Asimile edilmiş Türkmen Alevilerinin bölgesinden geliyorum. Aynı zamanda anne tarafım mütedeyyin bir kesimiyle. Dolayısıyla her kesimle diyalog kurabilecek bir yerden geliyorum. Şeriatla yönetilmek isteyen mütedeyyinlerle de konuşuyorum. Bugünkü sistemden inanılmaz rahatsızlar. Bana, ‘Dindarlar, dincilerle karşı karşıya artık’ dediler. Bu çok can alıcı bir cümle, ‘Anlamadım’ dedim. ‘Biz dindarız, dinciler ise siyasete dini alet ederek zenginleşen insanlar, din tacirleri bunlar, yüce dinimizi bu hale getirdiler’ dedi. Ben tekrar, ‘Anlamadım’ dedim, ‘Bizde ihale var mıydı, bizde kadınla sınanmak var mıydı, parayla sınanmak var mıydı? Bunlar bizde yoktu ama şimdi bunların hepsiyle sınanıldı ve dinciler sınıfta kaldı’ dediler. Türkiye’yi getirdikleri nokta bu nokta maalesef. Biz Türkiye’yi bu noktadan döndürebiliriz çünkü nasıl yapılması gerektiğini biliyoruz. Cumhuriyeti kuranlar için şair diyor ya, ‘Nereden ve nasıl geleceğini bilmeden güneşli ve güzel günlere inanıyorlardı’ diye, biz şu anda güneşli günlerin nereden ve nasıl geleceğini biliyoruz. O günden çok daha kolay işimiz” diye konuştu. 

“BERGAMA’YA BİR TUR DAHA YAPILMALI”
Geçtiğimiz günlerde CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından yapılan Bergama çıkarmasını değerlendirerek, Bergama’ya yönelik çalışmalarını anlatan Mahir Polat, “Milletvekili olduğum günden bu yana Bergama benim için çok önemli bir kent. Bergama’yla ilgili birçok çalışma yaptım. Özellikle son 2 yılda, partimizin Bergama’da belediyeyi kaybetmesinin ardından daha fazla ağırlık verdim. Kozak Yaylasıyla, çam fıstığıyla ilgili çalışmalar yaptım. Zeus Sunağının tekrar kendi topraklarına kazandırılmasıyla ilgili Kültür Bakanlığı nezdinde girişimlerim oldu. Bergama su fakiri haline gelmeye başladı. Bakırçay’da iyi idare edilemeyen bir su sorunu vardı. Kırıklar Barajı’ndan köylülere ‘Size buradan su veremeyeceğiz, su bitti’ denilirken, bir özel şirkete sulama havzasında olmamasına rağmen su verilmesiyle ilgili bir durum olmuştu, bunu da Türkiye gündemine ben taşımıştım. Dolayısıyla benim için iyi bir çalışma alanı, geniş bir coğrafya… Tarihi, kültürü, sanayiyi, tarımı içinde barındıran bir Bergama’dan, eski krallığın olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. İçinde her şey var. İnsan, sorun, doğa çeşitliliği olan güzel bir kent, ben bu kenti tarihin başkenti olarak görüyorum. Ödemiş tarımın, Bergama tarihin başkenti. Tarihin başkentinde tekrar Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 oklu bayrağının asılması için var gücümle çalışıyorum. Son bir anket çalışması yaptırdım, bu çalışmaya göre Bergama’da her koşulda seçimi kazanıyoruz. Önümüzdeki dönem Bergama sosyal demokrat belediyeciliğe tekrar kavuşacak. Bu sebeple çalışmalara hız verdik. İl Başkanımızın yapmış olduğu bu çalışma da güzel bir çalışmaydı. Yaklaşık 50-60 köy tarandı ama yaklaşık 119 köyü olan geniş bir coğrafya, ben bir tur daha yapılması gerektiğine inanıyorum. Oradaki insanlarla, oradaki köylerle bir araya gelinsin istiyoruz” dedi. 

“SÜREKLİ VE DAĞ’IN DEDESİ DE CHP’DE YER ALMIŞTI”
CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, kırsala çok güzel hizmetler götürüldüğünü vurgulayan Polat, “Bergama’da çok ciddi çalışmalar olmuş. Büyükşehir’imiz geçmişten bugüne inanılmaz çalışmalar yapmış, insanların hayatına dokunmuş. Aziz Bey döneminde Kozak Yaylasında fıstıklarda verim düşünce, bölge arıcılığa yönlendirilmeye başlanılmış. Çok güzel çam ballarının üretildiği bir yerle karşılaşıyoruz. İnsanların mücadele kültürü güçlenmiş. Geçtiğimiz günlerde bölge halkıyla birlikte taş ocaklarına karşı bir mücadele verdik. Bugünün çalışmaları da çok önemli. 1923’te kurulan Cumhuriyet’te köylere hizmet götürmeyle ilgili çeşitli kurumlar merkezi hükümet tarafından yönetilmiş. Köylerimiz 1923 – 2015 arasında hükümetler tarafından yönetilmiş. Şimdi AK Partili arkadaşlar, ‘Mahir Polat ikrar etmiş, 1923’ten beri gidilmeyen köylere gittik, diyerek’ diyecekler ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek partili olduğu dönem, Türkiye’nin demokrasiye geçişi olan süreci sadece bugünün Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmek doğru değil. O dönem ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde eğer ki memleket meseleleriyle ilgileniyorlarsa, memleket meselelerine kafa yoruyorlarsa Kerem Ali Sürekli’nin ve Hamza Dağ’ın dedesi de mutlaka yer almıştır. Bir Türkiye partisiydi, tek parti… Herkesin dedesinin içinde yer aldığı ve oy verdiği bir partiydi Cumhuriyet Halk Partisi. O dönemki CHP, demokrasiyi kazandırmak üzere bir devlet partisi şeklindeydi, bugünkü CHP siyasal bir parti. Bugünkü CHP, devletin yönetimiyle ilgili her anlamda, memleket idaresiyle ilgili her anlamda bu arkadaşlardan farklı düşünce ve mücadele biçimi ve projeleri olan bir parti” açıklamasında bulundu. 

“KENDİ DEDELERİNİ ELEŞTİRİYORLAR, FARKINDA DEĞİLLER”
CHP’li Polat, “Buradan böyle bir es vermek gerekiyor çünkü ‘1923’ deyince arkadaşların akılları karışıyor, kendi dedelerini de eleştiriyorlar, farkında değiller. Devlet kurmak kolay değil, hasta, yıkılmış Osmanlı üzerine, tüm kurumlarıyla bir devlet kuruyorsun. 1923’ten 1950’lere kadar gelen devletin bir inşa süresi var. Dolayısıyla o süreci bir ayırmak gerekiyor. İnşa sürecinden sonra kalkınma süreci başladığında, köylerimiz hep ikinci planda tutulmuş. Ege Bölgesi’nde de öyle olmuş, gidilmemiş. 2015 itibariyle bütünşehir yasası yürürlüğe girince köyler mahalleye dönüşünce, o dönemin Büyükşehir Belediye Başkanının köylerle ilgili inanılmaz çalışmaları var. Her köye yollar yapılmaya başlanmış, suları, arıtma tesisleri yapılmış. Bunları Bergama’da da görüyorsunuz. Bergama’nın köylerinde de üretim yolları yapılıyor. Talepler de su ve üretim yollarıyla ilgili geliyor. Sanırım dünyada en büyük üretim yolları yapan belediye, Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında olduğu İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir. Bizim başka belediyelerimiz de var fakat bu kadar çok köy yolu, üretim yolu yapan başka bir belediye olduğunu görmedim, okumadım, duymadım. Halkın beklentisi de bu noktada. Bir dönem önce stabilize yol, soğuk asfalt beklenirken, bu defa gittiğimizde sıcak asfalt beklentileri artmış. Kilit taş, kilit parke beklentileri artmış. Köylerimizde daha güncel beklentiler oluşmuş, bu da Ege Bölgesindeki köylerin gelişmişliğini gösteriyor. Bu mutluluk verici bir şey” dedi.