Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Helil İnay Kınay, 5 Haziran Çevre Günü’nün 49’uncu yılında özel hazırladıkları İzmir’in çevre raporunu paylaştı. İzmir’de birçok çevre sorunu olduğunu aktaran Kınay, “İçme, kullanma, tarım ve tarımsal sulama amaçlı su kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege havzalarında su kalitesi en kötü seviyede ve kirlenmeye devam ediyor. Planlanan önlemlerin uygulanması halinde bile kısa ve orta vadede etkili sonuç alınamayacağı öngörülüyor. Benzer süreç yeraltı sularımız için de geçerli. Kalite, miktar ve yönetim sorunları yaşam kalitemizi etkilemeye devam ediyor. Sularımızın yüzde 70’i kirli, her 2 insandan birinin kullandığı su arıtılmamış, çöpümüzü toplayamıyoruz” dedi.

“ALTYAPI YETERSİZLİKLERİ, KOKU OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR”

Körfez’de yaşanan koku sorununa değinen Başkan Kınay, “Kentleşme, artan kentsel göç ve nüfus ile yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri, su kayıpları, seller, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Kentleşme ve Sanayileşme sorunlarından biri olan hava kalitesi ve atık yönetiminde de karnemiz iyi değil. İzmir kenti bir taraftan Aliağa ve Sanayi tesislerinden kaynaklanan, plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kalitesi problemleri ile boğuşurken, bölgemizde termik santral projeleri bütünsel yaklaşımından uzak planlama süreçleri ile devam ediyor. Bir taraftan ülkemizin ilk düzenli depolama tesisi olan ve İBŞB’nin Atıktan Enerji eldesine yönelik projesiyle doğru bir yaklaşım yürüttüğü Harmandalı Depolama alanının yıllar içerisinde plansız kentleşmeyle yapılaşmanın ortasında kalmış olmasının yarattığı problemlerle uğraşıyor, diğer taraftan atık değil kaynak olarak görülmesi gereken günlük 3 bin 500 ton çöpünü kaynak olarak değerlendirecek ve bertarafına yönelik gerçekleştirmeyi planladığı entegre katı atık bertaraf tesisine yönelik yer seçimine yönelik süreçleri tamamlamaya çalışıyor” diye konuştu.

“DOĞAL ALANLAR, RANTA KURBAN EDİLİYOR”

ÇED Belgelerinin yetersizliğine vurgu yapan Başkan Helil Kınay, “İzmir kenti, bütünsel planlama ilkeleri hiçe sayılarak yaşadığı ‘gelişim’ sürecinde; kentin her yerinde karşımıza çıkan kentsel dönüşüm adı altında kontrolsüz yapılaşmalar, gökdelenler, AVM’lerle altyapı eksiklikleri, trafik, gürültüyle boğuşan Ege’nin incisi olmaktan çok uzakta bir geleceğe doğru hızla yol alıyor. Kentin planlanması ve gelişimi adı altında sadece ekonomik kaygı odaklı, ekolojiyi, çevresel yaşam kalitesini dikkate almayan, bölgenin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek tüm projelerin ÇED süreçlerinde ortak senaryonun tekrarlandığını görüyoruz. ÇED adı altında içi boşaltılmış onay belgeleri ile yürütülen çalışmalar ilişkin açılan davalar, bilirkişi raporları ile ÇED süreçlerinin yetersizliğinin ispatlanması, kazanılan davalar ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu süreçler hiç yaşanmamışcasına aynı projelere yeniden ÇED belgeleri düzenlenmesi artık alıştığımız yöntemler haline geldi. ÇED oyunu aynı yöntemlerle her projede devam ediyor. ‘Turizm Projesi’, ‘Planlama’ adı altında kalkınma, istihdam gibi sihirli kavramlarla kentin ekolojik, doğal özellikleri korunması gereken alanları ranta kurban ediliyor” açıklamasında bulundu.

“GAZİEMİR, NÜKLEER ATIKLA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR”

Kınay, Aliağa ve Gaziemir’de yaşanan çevre sorunlarına dikkat çekerek, “Gemi söküm tesislerinde yapılan işlemlerin nasıl kontrol edilmediği KUİTO ve ETHANE Gemileriyle yaşamıştık. Bugün Aliağa’da söküm için geleceği iddia edilen Fransız Donanmasına ait savaş gemisi ile süreç yeniden bir kez daha karşımıza çıktı. Gemi Söküm Tesislerinin yarattığı kirlilik devam ediyor. Gaziemir’de 2007 yılında tespit edildiği ortaya çıkan radyoaktif atıklarla ilgili süreç hala devam ediyor. Ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkların oraya nasıl geldiği, kimler tarafından getirildiği hala bilinmiyor. Hukuki süreçler devam ediyor, acil müdahale çalışması yapılması gereken Gaziemir, nükleer atıkla yaşamaya devam ediyor” dedi.