Halil İbrahim GÜLER/GÜNDEME BAKIŞ- İzmir Büyükşehir Belediyesi kasım ayı olağan altıncı meclis oturumu Başkan Tunç Soyer’in yönetiminde  Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkan Soyer, “Umarım, dolar ve euro ile ilgili dalgalanmalar son bulur. Tekrar revize etme ihtiyacı yaşamayacağımız bir dönem olur” dedi.  

DENGELİ BİR BÜTÇEMİZ VAR  

Toplantının ilk bölümünde konuşan İzmir Büyükşehir Belediyesi Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Bülent Sözüpek, “Bütçe ve performans programını ile ilgili bilgi verdi. Ülke ekonomisi, enflasyon kur farkı, inşaat maliyetlerinden gelen artışa rağmen dengeli bir bütçe gerçekleşmemiz ve planlamamız var. Bu koşullarda kentimizde büyük yatırımlar yapılıyor. Şirketlerimiz de yatırım yapıyor, bu sebeple şirketlerimize ayırdığımız kaynak da artık bir yatırım payı olarak değerlendirilmelidir. Umarız 2022 yılı hepimiz için sağlıklı ve yatırımlarımız için başarılı bir yıl olur” diye konuştu.  

BÜTÇE YAŞAMIN TA KENDİSİDİR  

İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Mustafa Özuslu’nun bütçe ile ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı. Özuslu’nun açıklaması şu şekilde: 

“Bağlı bulunduğu devletin ekonomik koşulları bağlamında düşünülürse anlamlı olur. Netice itibariyle tüm vatandaşlar gibi kurumlar da ekonomiden etkilenir. Bu durumun yansımalarını doğrudan tecrübe ederler. Bu sebeple konuşmamın ilk kısmını Türkiye ekonomisini değerlendirmeye ayırıyorum: Kur, faiz, enflasyon. Bu üçgeni anlamadan ve dikkate almadan ne ekonomiyi ne de ülke ekonomisini anlamak mümkün değildir. Bugün ekonomimiz vatandaşın derin bir yoksullukla yaşamından vazgeçmeye varan derin bir çaresizlikten ibarettir. Bu durum toplumsal kesimlerin birbirinden daha da kopmasına sebep olabilmektedir. Bütçe bir rakam değil, yaşamdır. Yaşamın ta kendisidir. Bugün gerçekten iyi yönetilemeyen ve pandeminin de etkisiyle gittikçe yoksullaşan bir Türkiye fotoğrafı ile karşı karşıyayız. Bugün iktidarıyla, muhalefeti ile bu fotoğrafa iyi bakmamız gerekiyor. Ekonomiyi bu hale getirenleri kıyasıya eleştirmek mecburiyetindeyiz, bu bir vatan görevidir. Bu ülkede ekonomi konuşurken zenginliğimizi, milli geliri konuşmak zorundayız. Kesin olan bir gerçek var, bu ülkede son 7 yıldır milli gelir düzenli olarak düşüyor. Bu aslında doğal olarak vatandaşların yoksullaşması, milli gelirden aldığı payın düşmesi demektir. Bundan bahsetmeyeceksek bütçeden nasıl bahsedeceğiz?  

ÜLKECE BUNU AŞMALIYIZ  

2002 yılında Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Polonya gibi ülkelerin bütçesi bizden düşüktü. Şimdi bu ülkelerin milli geliri bizden daha ileride. Benim vatandaşım bunu hak ediyor mu, hayır. Benim vatandaşım iyi, güzel ve müreffeh yaşamayı hak ediyor. Asgari ücret 2 bin 825 lira, açlık sınırı 3 bin liranın üzerinde. Yoksulluk sınırı 10 bin 75 lira. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre sosyal yardımlardan yararlanan hane sayısı yüzde 102 oranında arttı. Şimdi yeni bir kavram daha geldi: Derin yoksulluk. Bundan dolayı sosyal yardımların artmasıyla bizim bütçelerimize ekstra yük geliyor. Çünkü dayanışmanın gereği budur. Çarşıda, sokakta, evde yangın varsa İBB bu yangına sessiz kalmaz, kalmayacaktır da. Halkın satın alma gücünün düştüğünü hepimiz biliyoruz. Bunları söylerken sevinmiyoruz, ülkece hep beraber bunu aşmalıyız. İBB bunu yapmaya zaten amade. İşsizlik resmi rakamlara göre 11,5. Her beş gençten biri işsiz, bunu İBB’ye gelen CV’lerden de her yerden de görüyoruz. 

ENFLASYON, YOKSULLUK, İŞSİZLİK, NETİCE, VATANDAŞ BUNU BİLİYOR  

Merkezi yönetim bütçesindeki açık 2021 yılı ekim ayında 17 milyar 406 milyon tl oldu. Bu rakamlara göre bütçenin giderek faiz bütçesi yapısına doğru görüyoruz. Cumhurbaşkanımız’ın bir teorisi var, ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ diyor. Kur, faiz, döviz üçgenini ortaya koyduk. Faiz sebep mi sonuç mu belki teknik olarak tartışabilir ama vatandaş bunu ne biliyor? Enflasyon, yoksulluk, işsizlik netice, vatandaş bunu biliyor. Bunun sebebi ne? Bunun bir sebebi var, 20 yıldır bu ülkeyi yöneten bir yönetim var. 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın sorunlarını konuşmayacağız da neyi konuşacağız, İzmir’in bütçesi de buna göre yapılıyor. Bu ülkede bir müddet sıcak para ile işler yürüdü ama bugün aynı noktada değiliz. Kurun oynaması, enflasyon, milli gelirdeki düşüş bir araya geldiğinde daha az yol, park, metro, çocuğa süt, daha az sosyal yardım ve daha az istihdam olarak dönüyor. Bunları yokmuş gibi yapamayız, yapmamalıyız. 

GENÇLER ÜLKEYİ TERK ETMEK İSTİYOR 

Enflasyon meselesi gibi gerçek ve yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız. Enflasyon yüzde 20 olarak duyuruluyor, iyi de yeniden değerlendirme oranları kaç? Reel enflasyonla açıklanan arasında birtakım farklar var. İki hafta önce Ödemiş’in Bıçakçılar Köyü Ovacık Yaylası’nda kestane festivaline gittik. Üreticinin 3 sorunu var: Gübre, ilaç, mazot. Geçen sene 190 liraya aldığınız bir torba gübreyi bu sene 500 liraya alıyorsunuz’ dedim. Köylü, “Ne 500’ü be 700!” dedi. Benim anladığım enflasyon bu. Köylü ödediği parayı göstererek enflasyon tanımı yapıyor, bunu dikkate almayacağız da neyi alacağız? Çünkü üreticinin, vatandaşın derdi bu. Gençlerin yüzde 55.4’ü imkanı olsa yurtdışında yaşayacağını söylemiş. Ülkeyi emanet edeceğimiz gençlerin yarıdan fazlası başka ülkelerde gelecek arayıp ülkeyi terk etmeyi düşünüyor, bu hazin bir tablo. Türkiye bunu tersine çevirebilir. Yerel belediyeler, hükümet el ele bunu başarabilir. 

MEMLEKETTE 10 LİRASI OLAN DOLAR ALMAYA ÇALIŞIYOR 

125 milyonluk Buca Metrosu ile kredi anlaşmamız vardı. Büyükşehir’i öven sözler de duyduk, güvenle ilgili. Biz böylelikle dünyadan borçlanabilir. Bu günlerde belki ülkemize sıcak para gelebilir, gelsin sevinç duyarız. Çünkü bir ihtiyaç var. Güven duyduğu zaman uluslararası finans kaynakları sana gereğini yapabilir. Memleketin 10 lira parası olan dolar almaya çalışıyor. Çünkü kendi parası değersizleşirken daha değerli bir şey almaya çalışıyor. Vatandaşın hakikaten dayanacak gücü kalmadı. Bu ülke, ulusal kurtuluş savaşında bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı kan, ateş ve gözyaşı ile savaş verdi ve bağımsız bir ülke kurdu. Bugün ekonomik buhranda, bir kurtuluş savaşı, beka meselesinde olduğu gibi ülkeyi ekonomik parametrelerden bilimsel yollardan ayrılıp açıklamaya çalışırsanız olmaz.  

EKONOMİ KİTABI YAZILIYORSA, BÜTÇE YÖNETİMİ KİTABI DA İBB’DE YAZILMALIDIR 

Gelelim İzmir’e… Zor bir yıl geçirdiğimiz kesin. Daha zor bir yılı geçirmemiz için kılı kırk yararak büyükşehir ve bürokratlar bir bütçe hazırladı. Üzerimizdeki ağırlığı biliyoruz. Çalışmalar temmuz ayında başladı. Euro o zaman 9,5 liraydı. Biz bu bütçeyi kaç tahmin ettik 10,5; kur bugün 14. Gelin, bu şartlar altında gerçek ve yönetilebilir bütçeden bahsedin… İBB, ülke ekonomisi, enflasyon, kur değişimleri, inşaat gibi maliyetlere rağmen tüm Türkiye’de dengeli, akılcı, gerçekçi doğru bütçe yönetimi nasıl icra edilir dersini vermiştir. Bunu için bürokratlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum. Temel bazı girdiler var, bizim enflasyon hesabımızda dikkate alacağımız maliyetler nelerdir: Demir, beton, izolasyon, nakliye mazotu, çimento, kum bizi etkiler. Bizim bütçeyi yumurta etkilemiyor, tuz da etkilemiyor, pinpon topu hiç etkilemez. Ancak bu saydığım maddeler bizim bütçemizi etkiler. Bugün neden müteahhitler ihalelere girmekten kaçıyor? Elinizi vicdanınıza koyun. İhracatçı memnun mu, değil. Çünkü girdisi kurla ilgili bir şey. İBB, finansal sıkıntı ve ödeme güçlüğünden bahsediliyor, belediyemizin finansal sıkıntısı ve ödeme güçlüğü ile yarıda kalmış tek bir yatırımı yoktur. Eğer ekonominin kitabı bir yerlerde yeniden yazılıyorsa, bütçe yönetiminin kitabı da İBB’de yazılmaktadır. 

İZMİR  BUNU HAK ETMEK İÇİN NE YAPMIŞ OLABİLİR? 

Ulaşılan rakamlar, gerçekleştirme oranları her şeye rağmen gayet başarılıdır. Bu gurur İBB’nindir, yani hepimizindir. Çok üzüldüğüm ve anlam veremediğim bir şey var: 2021 ocak-eylül yılı itibariyle yüzde 11,35 ile en fazla vergiyi toplayan üçüncü il konumundadır İzmir. Bu haliyle 23 büyükşehirin toplamından daha fazla vergi toplamış durumdayız. 70 ilden daha fazla vergi topladık. Ne yazık ki şehrimiz her şey aşkla, onun için dediğimiz kentimiz İzmir, vergi gelirlerinin sadece yüzde 2’sini merkezi hükümetten almış durumda. İzmir’in topladığı vergiye göre aldığı yatırım harcaması 81 il içinde 76’ncı konumunda. İstanbul’a 80, Ankara’ya 48 milyar lira yatırım gerçekleştirilirken İzmir’e 18 milyar yatırım gerçekleştirilmiş. Eleştiri yapılacak, tabii ki ama ben de diyorum ki: Merkezi idare hazırlanan 555 projenin 41’ine başlamış. Ülkemizin ulaştırma ve altyapı bakanlığı İstanbul’da 239 kilometre metro inşaatı bitirdi. Bursa, Gaziantep başta olmak üzere 60 milyar liralık raylı sistem yatırımı yapıyor, İzmir’e ayrılan pay ise sıfır. Bu kent, bunu hak etmek için ne yapmış olabilir? 

Türkiye’nin en yüksek oranında vergi toplayan kentlerinden biri olmak, devletine ve milletine karşı görevlerini yerine getirmek mi suçumuz? Yoksa bu kadim kent siyasetin kurbanı mı edilmek isteniyor? Yazıktır, günahtır. Buradan kamuoyuna çağrı yapıyorum: Bu muameleyi İzmir’e yapanların kentlimizle helalleşeceği bir gün olsun. Biz İBB olarak kaynaklarımızı kentimize feda ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Ancak İzmirli de kendisine yapılan bu haksız muamelenin hesabını sormalıdır.  

YOKSULLUKLA MÜCADELEYİ MERKEZ ALIYORUZ 

Bütçe, açık ve seçik bir tercihtir. Sadece rakam değildir. Onun için biz tercihimizi her yıl olduğu gibi 2022’de de kamusal öncelikleri ön plana çıkararak planladık. Gelirlerimiz ve giderlerimiz bürokrat arkadaşlarımız tarafından kalem kalem üzerinde çalışılarak, İzmir halkına en iyi hizmeti vermek için yapıldı. Yoksulluk öğretilmez, ancak ve ancak yoksullukla mücadele edilir. Kamucu ve halkçı insanlar olarak yoksullukla mücadeleyi merkez alıyoruz. Ancak bu mücadele aslında ulusal düzeyde yapılmalıdır. Sadece İBB’nin başarabileceği bir şey değildir ama biz elimizden geleni yapacağız. İBB bazılarının dediği gibi bir borç batağında değildir. Bu bir algı yönetimidir. Borçlarını ödemeyecek durumda zinhar değildir. Sürdürülebilir borcumuz vardır. Aksini söylemek abesle iştigaldir. Rakamları doğru okumuyorsak da bunlar iyi niyetli yaklaşımlar olmaz. Göreve geldiğimizden bu yana 4,5 milyar lira borçlanma yapılmış. Borcumuz, kur artışı olmasaydı 5 milyar 600 milyon olacak iken ekim 2021 itibariyle 10.2 milyar dolara çıkmıştır. 

İBB BAZILARININ SÖYLEDİĞİ GİBİ BORÇ BATAĞINDA DEĞİLDİR! 

Bütçe, açık ve seçik bir tercihtir. Sadece rakam değildir. Onun için biz tercihimizi her yıl olduğu gibi 2022’de de kamusal öncelikleri ön plana çıkararak planladık. Gelirlerimiz ve giderlerimiz bürokrat arkadaşlarımız tarafından kalem kalem üzerinde çalışılarak, İzmir halkına en iyi hizmeti vermek için yapıldı. Yoksulluk öğretilmez, ancak ve ancak yoksullukla mücadele edilir. Kamucu ve halkçı insanlar olarak yoksullukla mücadeleyi merkez alıyoruz. Ancak bu mücadele aslında ulusal düzeyde yapılmalıdır. Sadece İBB’nin başarabileceği bir şey değildir ama biz elimizden geleni yapacağız. İBB bazılarının dediği gibi bir borç batağında değildir. Bu bir algı yönetimidir. Borçlarını ödemeyecek durumda zinhar değildir. Sürdürülebilir borcumuz vardır. Aksini söylemek abesle iştigaldir. Rakamları doğru okumuyorsak da bunlar iyi niyetli yaklaşımlar olmaz. Göreve geldiğimizden bu yana 4,5 milyar lira borçlanma yapılmış. Borcumuz, kur artışı olmasaydı 5 milyar 600 milyon olacak iken ekim 2021 itibariyle 10.2 milyar dolara çıkmıştır. 

İBB’NİN BÜTÇESİ GÜVENLİ VE İSTİKRARLIDIR 

Kur farkından dolayı borç artması olmasaydı 46 kat daha ayni ve nakdi yardım yapabilir, bir tane daha Buca Metrosu yapabilir, 736 otopark, 11 tane Çiğli tramvayı yapabilir, binlerce otobüs alabilirdik. İBB’nin kredi notu yüksektir, düşme falan yoktur. Kredi konusunda çok sıkı kurallar var, dosyalar çok dikkatli ellerden geçiyor. İBB’nin bütçesi çok güvenli ve istikrarlıdır.   

HÜKÜMETE, ‘METRO YAPMIYOR’ ELEŞTİRİSİ 

‘Merkezi hükümet metro yapsın’ diyoruz ama ulaştırma bakanlığınca hayata geçirilmesini bekleseydik, kaç yıl bekleyecektir. 8 yıldır temel atılmaz, tünel kazılmaz mı? Ulaştırma Bakanlığı metro girişlerine ‘U’ işareti koyuyor, İzmir’de var mı, yok. İBB, toplumun en gür çıkan sesidir. Tüm gayretimiz vatandaşın hizmetten eşit yararlanmasını sağlamaktır. Bu bütçe ürettikçe gelişen İzmir modelini ortaya koyması bakımından önemli ve tarihidir, aklın bütçesidir. Sözün özü, İBB kaynaklarını halk için kullanmaya devam edecektir. 

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Kemal Sevinç, “2022-2024 yılı stratejik planı doğrultusunda Büyükşehir Belediyemiz özverili bir çalışma sergilemektedir. Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılı dönemde birtakım aksaklıklar her zaman olmuştur, olabilir de. Ama idaremiz burada iyi niyetli bir çalışma sergilemektedir. Belirttiği projeleri de 2020-2024 stratejik planı doğrultusunda tamamlayacağına inancımız tamdır. Sonuç olarak bütçe hizmet odaklı, gerekenler de yapılacaktır. Bu bütçeye emeği geçenlere teşekkür ediyoruz, olumlu oy kullanacağız” dedi.