Halil İbrahim GÜLER/ GÜNDEME BAKIŞ- İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kredi tartışması yaşandı. Meclis’te AK Partili Meclis üyesi Hüsnü Boztepe, Başkan Soyer’in Dünya Bankası’ndan alınacak krediyle ilgili yaptığı açıklamaları hatırlatarak sert eleştirilerde bulundu. Boztepe, “Sayın Soyer’in bu yaptığı hukuk dilinde ‘sahtekarlık’, siyasette ise ‘siyaset kalpazanlığı’ denir” dedi.   

BAŞKAN SOYER’DEN YANIT  

AK Partili Boztepe’nin eleştirilerine Başkan Soyer’den yanıt geldi. Soyer, "Anlattığım zaman, siyasi kalpazanlık nedir, onu da herkes daha iyi anlayacak. Dünya Bankası ile ilgili görüşmelerimiz pandemi öncesi ocak ayında Washington’da gerçekleşti. Pandemi öncesinde yetkililerle oturduk, müzakereler ettik, birçok konuya kaynak yaratabilir miyiz diye… Heyetlerle, uzmanlarla, yetkililerle görüştük. Gündemi kentsel dönüşüme getirmek istedim, onlar da ‘bununla ilgili bir ekip çalışıyor, sizi onlarla görüştürelim’ dediler. Onlarla görüştük. Ekip dedi ki; ‘biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vasıtasıyla Türkiye’de 3 şehre 500 milyon dolar finansmanı sağlamak için görüşme yapıyoruz, Tekirdağ Manisa, Kahramanmaraş, İzmir bunların içinde yok.’ Fakat bizim anlattığımız kentsel dönüşüm modelinde etkilendiler ve ‘Mart’ta İzmir’e geleceğiz. Destek olduğumuz modeller dünyaya örnek olacak şeyler değil ama sizin anlattığınız model dünyaya örnek olarak sunabileceğimiz bir model olabilir’ dediler. Pandemi çıktı gelmediler. Fakat 30 Ekim depreminden sonra Dünya Bankası yetkililerini aradım, burada yeni bir durum var, ciddi hasar görmüş binalarımız var, kentsel dönüşümle ilgili bize kaynak açın dedim. Dediler ki; ‘500 milyondan bir şey ayıramayız ama acil ihtiyaç başlığıyla belki bir finansman yaratabiliriz.’ Ben de 250 milyon dolar ihtiyacımız var dedim. İzmir’de 5 bin 800 civarında orta hasarlı yapı vardı, tüm deprem krizi süresi içerisinde öğrendiğimiz şey şu oldu; afet mevzuatımız ağır hasarlılarla ilgili güzel bir finansman imkanı getiriyor ama orta hasarlılarla ilgili böyle bir çözüm yok. Sadece şu söyleniyor; ‘1 yıl içinde güçlendirme yapmak zorundasın.’ Çok ciddi bir maliyet gerekiyor. 

ARADA FARK YOK!

Oysa vatandaş için orta hasarlı bina ile ağır hasarlı bina arasında fark yok, ikisi de oturulamaz durumda. En azından güçlendirme yapmak zorundasınız. Biz de bu boşluğu gördüğümüz için 5 bin 800 konutun finansmanı için güzel bir adım atmış oluruz dedik, böyle bir teklifle gittik. Olağanüstü ciddi bir çaba başlattılar. 1-2 yıl sürecek müzakere süreci 4 ayda tamamlandı. O rakam 340 milyon dolara çıktı. Kredi mutabakatına varıldı. Dünya Bankası Türkiye Direktörüne sorun. İller Bankası ve Hazine Bakanlığı uzmanlarına sorun. 340 milyon dolarlık kredi mutabakatına varıldı. Üzerinden birkaç ay geçtikten sonra geri dönüş alamadığımız için Sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde kendisine konuyu ilettim. O da ‘ben bunu arkadaşlarımla konuşacağım’ dedi, ben de olumlu bir iklim olacağını düşündüm. 

AYLAR GEÇTİ! HAZİNE BAKANLIĞI DOSYAYI KOYMUYOR

Aylar geçti. Ben bunu siyasi rant olarak yapmıyorum, İzmir’e hayrı olsun, orta hasarlılarla ilgili sıkıntı çözülsün diye yapıyorum. Bununla ilgili AKP’li arkadaşlarla konuşmalıyım, desteklerini istemeliyim diye düşündüm ve onlarla da görüştüm. ‘Bizler bu işe destek olacağız’ dediler. İmzalanmış bir şey yok ama imzalanması için bunu Cumhurbaşkanının önüne koyacak kurum Hazine Bakanlığı. Cumhurbaşkanının önüne dosyayı koymuyor. Oysa Cumhurbaşkanı onaylasa bu para Türkiye’ye, İzmir’e gelecek. Çünkü hazır mutabakat var, kredi dosyası oluşturulmuş durumda. 500 milyon dolarlık konu ile ilgili 3 şehirle yapılan görüşmeler hala sürüyor, bir mutabakata varılmış değil ama 340 milyon dolarlık bütçeyi 4 ay içinde çıkardık. İller Bankası ve Hazine Bakanlığı ile birlikte yaptık, onlar da emek verdi. Sonuçta çıktı. Bu para orada duruyor. İki tane sıkıntı var, niye imzalanmıyor diye. Uzmanlarımızın bir bölümü düşündüler ki; para, o 500 milyonun içinde aktarılacak. 

HÜKÜMETİN OLUMLU BAKMADIĞI YÖNÜNDE DUYUMUM VAR!

Ama böyle bir şey olmadığını aktardık. Bir süre bundan dolayı geciktiğini düşünüyorum. İkincisi, belediyelerin yurtdışından bulduğu kaynaklara hazine garantisi vermek durumuna hükümetimizin olumlu bakmadığına dair duyumum var, doğru mu değil mi bilemem. Ama bildiğim şey; aylardır mutabık kalmışken İzmir bundan yararlanamıyor. İsyanımız, üzüntümüz bu. Kalpazanlık, sahtekarlık bunun neresinde! Burada sadece bir hüsnü niyet vardır ve biz bunun arkasından koşmaya devam edeceğiz. İzmir’e, Türkiye’ye güvenilmiş. Dünya Bankası Direktörüne sorun.

KREDİ TAMAM AMA..

Kredide mutabıkız, tek eksiğimiz devletin garantör olması ve onay vermesi. Burada başka bir belki yok. Ne siyasi şov amacımız var ne siyasi rant hedefimiz var. Bu, hepimizin meselesi. İBB’nin yeni binasının yapılmasında da bir bölümü kullanılacak. Depremde zarar gören İZSU’nun bazı bölümlerinde de kullanılacak. 5 yıl ödemesiz, 30 yıl vadeli, yüzde 1 faizli bir kredi. Bu, ülke ekonomisi için kazançtır, istihdam ve ticari canlılık demektir. Özetle; takipçisi olmaya devam edeceğiz. Benim bildiğim bundan ibaret Burada kimseyi suçlamıyorum. Bunlar spekülasyon. Bizim bunu hak ettiğimizi düşünüyorum. Bu bir başarıdır. İzmir, Türkiye için kazançtır” 

HIZAL'DAN JET YANIT 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ak Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, Meclis toplantısının ardından basın açıklaması yaptı. Hızal, ““Bugün  İzmir için çok önemli bir konun tartışıldığı bir meclis toplantısında yapmış olduğumuz eleştirilerden gördük ki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve İzmir Meclisini yöneten Tunç Soyer, öncesindeki uygulamalarına benzer anti demokratik bir uygulamayla kendi konuşmasının hemen sonrasında ‘benden sonra kimse konuşamaz’ şeklinde ifade kullanarak meclisi kapattı. Ben Ak Parti Grup Başkan Vekili olarak aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partili Grup Başkan Vekilimizle birlikte Cumhur İttifakı Grup Başkan Vekili ve Sözcüsü olarak aynı konuda söz almak istedim söz talebim oldu.  Bunu çok defa önceki meclis toplantılarında da dile getirmiştik. Bir belediye başkanın konuşması sonrasında meclis üyelerinin konuşmayacağı anlamında bir yasal dayanak yok. Burası demokratik bir ortam. Dolayısıyla hem bir taraftan demokrasiden bahsedip diğer yandan şeffaflıktan bahsedip meclis toplantılarını bu şekilde yönetmesi kabul edilebilir bir tutum değil. Bizler gerçekten İzmir’de birileri tarafından çok yanlış noktalara çekilmeye çalışan deprem ve deprem sonrası konuya ilişkin çok önemli bir konuyu konuşuyorduk. Bu konun konuşulmasında bir detay konu kendisi de dile getirdi yapılan bir takım görüşmelerin içerisinde bulunan biriyim. Ben umuyorum ki kendisi çarşamba günkü meclise gelir. Son zamanlarda alışkanlık haline getirdi çarşamba ve cuma meclislerine gelmemeyi. Adeta meclisten kaçarak. Ama ister gelsin ister gelmesin İzmir kamuoyuna gerekli açıklamalar, bilgilendirmeler meclis toplantısında bizler tarafından yapılacak. Mikronu kapatmaları, toplantıyı sona erdirmeleri bizlere söz hakkı tanımamalarını biz Cumhur İttifakı Grubu olarak, İzmir halkının temsilcileri olarak kabul etmiyoruz, ret ediyoruz. Bunu daha öncede yapan bir belediye başkanı, meclis başkanı. Hiç öyle çıkıp bu şehirde bir takım çalıştaylar yaparak, konferanslar düzenleyerek bu şehri dünya kenti yapma hedeflerine ulaşamayacaklarına meclisteki tavırlarıyla bize bir kez daha gösterdiler. Biz seçilmiş meclis üyeleri olarak onlar belki İzmir’in bir kısmının belediye başkanlığını yapıyor olabilir ama biz İzmir’in tamamının muhalefetini ve sözcülüğünü yapıyoruz. Dolayısıyla mikrofonu kapatmaları meclisi son erdirmeleri, kendi konuşmasından sonra meclis üyelerinin konuşmalarını engellemeleri konuşma yapılmayacak gibi bir ifade kullanılmasını asla kabul etmiyoruz ve ret ediyoruz. Çarşamba günü gerekli açıklamaları mecliste yapacağız” dedi.