İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem büyük acılar yaşattı. Seferihisar açıklarındaki depremde en büyük ateşin düştüğü yer Bayraklı oldu. Belediye Başkanı Serdar Sandal yaşanan acıları, yanlışları ve çözümyollarını anlattı.

- Deprem anında ne düşündünüz? Neler yaşadınız?

Belediye binasındaydım. Çok şiddetliydi. Camdan bakınca oluşan toz bulutlarından binaların yıkıldığını anladım. Anlatılmaz, farklı duygular yaşadım. Korkunun da, kaygının da olduğu karışık bir duygu. Sonra Rıza Bey Apartmanı’nın yıkıldığı ile ilgili mesaj geldi. 45 dakikada zor ulaştık. Çok yoğun bir trafik vardı. Vardığımızda elimiz kolumuz boşaldı. Can pazarı yaşanıyordu. Telefonlarımız kilitlendi. Çaresiz anlar yaşadık. Tek düşündüğüm, yıkımın sadece o bina ile sınırlı olmasıydı. Hemen 300 çadır kurduk. Çorba ve sandviç dağıtmaya başladık. O andan itibaren 7/24 çalışmaya başladık. 400 bine yakın maske, hijyen kitleri dağıttık. Gönüyurttaşlar da alandaydı. Sabah olduğunda diğer ilçelerden gelen yardımlarla birlikte olaya daha da hâkim olduk ve sistematik şekilde çalışmaya başladık. Koordinasyon merkezi oluşturduk. Her çadır bölgesine bir merkez kurduk. İlk andan itibaren depremden zarar görenlerin yaşam kalitesini yükseltmek ana hedefimiz oldu.

‘Raporlar, tavsiye’

- Bayraklı Belediyesi, bu depreme nasıl yakalandı?

Kentin farklı bölgelerinde deprem konteynerlerimiz vardı. Çadırlar o bölgelere kuruldu. Biraz da pandemi nedeniyle aldığımız tedbirlerin yararını gördük. Kriz belediyeciliği uyguluyorduk. Bu tecrübe, deprem sonrası çok hızlı bir şekilde müdahale etme imkânı sağladı.

- Yıkılan binaların üçü için Belediye’nin önceki yıllarda çürük raporu verdiği gerçeği var? Bu raporun gereği niçin yerine getirilmedi?

Bayraklı Belediyesi’nin 9 Eylül Üniversitesi ile deprem etütleri konusunda bir protokolü var. Bu protokol ile bize başvuran vatandaşların binaları ile ilgili incelemeleri yapıyoruz. Ancak bizim verdiğimiz raporlar tavsiye niteliğinde. Bu raporlarda “Binanızda risk görüyoruz, daha derin inceleme yapın” diyoruz. Yıkılan binaların üçü ile ilgili de durum böyle. Bizim verdiğimiz raporlar resmi değil. Bu yüzden yaptırımı yok. Çünkü bu konuda yetkimiz yok. Yani birine “Hasta görünüyorsun, bu konuda uzman ve yetkili bir doktora gitmelisin” demek gibi bir şey. Bizim sadece o an için tehlike arz eden metruk denen binaların yıkımı ile ilgili tespit ve bildirim yetkimiz var.

‘Balkonu ölçemezsiniz’

- Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Bize yıkılan binalarla ilgili herhangi bir risk raporu gelmedi” diyor.

Mesele şu. Ben matematik öğretmeniyim. Siz rahatsızsınız, vücudunuz kırık. Ben size nezle olduğunuzu söylüyorum. Siz de “Nezle olduğumu bana rapor olarak ver. Çalıştığım yere verip istirahat edeyim” diyorsunuz. Ben de “Bir matematik öğretmeni olarak size böyle bir resmi rapor verme yetkim yok” diyorum. Binalarla ilgili de durum böyle. Belediyenin verdiği rapor resmi değil, ancak tavsiye niteliğindedir.
Bir de şöyle bir durum var. Ne yazık ki 30 yıl önceki inşaat ruhsatları ile bugün verilen ruhsatlar aynı yasalarla verilmiş değil. Bu yasaları da belediyeler belirlemiyor. Yasa koyucunun belirlediği standartlar çerçevesinde ruhsatlar verilmek zorunda. Projeye uygun yapılmışsa ruhsatı vermekten başka yol yok. Vermezse belediye suçlu duruma düşer. Meselenin şöyle bir yönü de var. Ruhsatı aldıktan sonra bina sahipleri tadilat projeleri yapıyorlar. Bizim bunları şikâyet olmadan denetlememiz, konut dokunulmazlığı nedeniyle mümkün değil. Şikâyet olmadan bir evin balkonunu bile ölçemezsiniz.

5 ay kira desteği

- Bundan sonra Bayraklı’da neler yapılacak?

Yaralılarımız var. Çadırda kalan yurttaşlarımız var. Onların kalabileceği, sağlıklı konutlar üretilmeli. Bu konuda hızlı bir envanter çalışması yapıyoruz. Kiracı olanlara kalacakları ev bulup ilk etapta 5 ay kirasını vereceğiz. Ev sahibi olanların da bir an önce yeniden ev sahibi olması için çalışma yapıyoruz. TBMM’de Deprem Komisyonu’nun kurulması sevindirici. Fay hatları üzerindeki ya da deprem riski yüksek bölgelerde, toplumun ihtiyaç duyduğu yeni bir sonuç çıkabilir diye düşünüyorum.

‘Hemen başlayacağız’

- Bayraklı’da ne kadarlık bir alanda risk var?

Zaten 60 hektarlık kentsel dönüşüm alanı ilan ettiğimiz bölge var. Bunun devamında 600 hektarlık bir alan daha mevcut. Yukarıda 600 hektarlık bir alan var. Adalet Mahallesi’nde de benzer bir alan var. Bütün bu alanları topladığımızda neredeyse kentin yüzde 60’ı ediyor.

- Yani kentin yüzde 60’ını yenileyecek misiniz?

Yenilenmesi gerekiyor. Bunların tamamı, deprem riski ile ilgili değil. Ama Manavkuyu Mansuroğlu, Adalet, Soğukkuyu bölgelerinde ciddi bir yerinde dönüşüme ihtiyaç var.

- Nasıl yapılacak bu kent yenileme?

Bunun farklı uygulamaları var. Vatandaşın da mağduruyetini giderecek, ilgili mevzuat değişikliği gerek.

‘Vebalini kim ödeyecek?’

- Bayraklı, Yeni İzmir’in kurulduğu bölge. Çok sayıda gökdelen ve yüksek yapı var. Onlarla ilgili bir sıkıntı yaşandı mı?

Binalarda hasarla ilgili bir şey duymadım. Ama doğal olarak çok sallandılar. Zaten doğal olarak yapı sistematiği olarak altındaki raylardan dolayı bu durum yaşandı. Bir bölgede yüksek yapılar da olabilir. Ama bu yüksek yapılırken doğaya ve insana değer verilerek yapılmalıdır.
Bayraklı’nın sahil şeridine, İzmir’in Manhattan’ı denen bölgeye yapılacak gökdelenler, hava koridorunu kesecekse bunun vebalini kim ödeyecek? İlgili odaların uyarıları var. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın bize aktardığı konu. Bu yüksek yapıların kazıkları, o beton kütle çok aşağılara indiği için, yeraltı sularının denize ulaşması ile ilgili sorundan söz ediyorlar. Bu da geride kalan alanda göletlerin oluşmasına neden oluyor. Ciddi bir risk değil mi? Bir belediye olarak benim bu ölçebilmem, tahmin edebilmem, yorumlayabilmem mümkün mü? Bu konuda ben sorumluluk alabilir miyim? Haddimi aşmış olurum. Oradaki hava ve rüzgâr koridorunun ne olduğunu ölçebilecek bir yetkiye mi sahibim? Bunlar kamusal görevler, üniversitelerin, uzmanların işi. Onlar bu verilerle bir yerleşim alan planlayacaklar. Doğaya, insana, çevreye saygılı bir iş olduktan sonra itirazımız yok.

- Bayraklı’da tüm bölgelerin jeolojik ve jeofizik etütleri var mı?

Bu konu da bizim sorumluluğumuzda değil. Yetkim dahilinde olmayan bir konu ile ilgili ne söyleyebilirim ki? Üst ölçekli plan size gelir, o planda her şey bellidir. Siz sadece uygulanabilir hale getiriyorsunuz.

- Bütün bu süreçler kimin sorumluluğunda? “Hepimiz sorumluyuz” diyebiliyor musunuz?

Bu beldenin temizliğinden kim sorumlu? İlçe belediyesi? Altyapısından, yolundan, kaldırımından belediye sorumlu. Ruhsat işlemlerinden, parklardan, bahçelerden biz sorumluyuz. Sorumlu olduğumuz alanlarda “Hayır” demiyoruz. Bu kent kirliyse başka bir yere topu atmıyoruz. Ben gökdelenin boyunun, hava koridoruna etkisini nasıl ölçeceğim? Bununla ilgili ihale yapabilir miyim?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açıkladığı, 600 hasarlı bina var. Hasarlarına göre az, orta ve ağır hasarlı diye de gruplandırmışlar. Bakanlık, risk oranını da belirlemiş. Ben şimdi şu karşıdaki binaya risklidir diyemem. Bu yetki bize verilirse, tabii ki biz yaparız.
Ben görevimi yapmadığımda Büyükşehir, İçişleri Bakanlığı ve bir yönüyle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetliyor. Bir yerdeki kamu düzenini üstyapının düzenlemesi gerek. Herkesin yetki ve sorumluluğu belli olacak ve öyle yürüyeceğiz.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının bu meseleyi çözmesi gerekir. Bu sadece İzmir’in değil ülkenin meselesi. O yüzden TBMM’deki komisyon çok önemli. Merkezi otorite ve TBMM’nin meseleyi çözmesi lazım.