İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, YouTube kanalından yaptığı basın açıklamasında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
“İKTİDARIN BU HASSASİYETE KARŞILIK VERMESİ ŞARTTIR”
Çin ile 50 milyon doz aşı için anlaşma yapıldığı açıklandıktan 3 ay sonra, iktidarın 3 milyon doz aşıyı temin edebildiğine dikkat çeken Akşener, “Vatandaşlarımızda haklı olarak hayal kırıklığı yaratmıştır” dedi.

Akşener, bu konuda iktidara “Vatandaşın gözü kulağı aşıyla ilgili yeni haberlerde. İktidarın, bu hassasiyete karşılık vermesi şarttır. Çünkü böyle dönemlerde, milletimizin devletine olan güveni çok önemlidir. Aşının temini ve uygulama süreçleriyle ilgili olarak, bilgiler ve takvim net şekilde acilen açıklanmalıdır. Devlet, aşıyı getirmek için gayret sarf etmez. Bulur ve getirir” hatırlatmasını yaptı.

“OLAYLARIN DEVAM EDECEĞİNDEN ENDİŞELİYİM”
Son günlerde gazeteci ve siyasetçilere yapılan saldırılara değinen Akşener, “Son günlerde yaşanan bazı olaylar, maalesef toplumsal huzurumuzu tehdit ediyor.Gazeteci ve siyasetçilere yapılan saldırıları, devletin savcısına yönelen tehditleri, milletimizin hem huzuru, hem de güvenliği açısından kaygı verici buluyorum. Daha önce yaşanan saldırılarda olduğu gibi, devleti yönetenler, gereken cevabı vermedikçe, bu olayların devam edeceğinden endişeliyim” dedi.

“ERDOĞAN’I KÜÇÜK ORTAĞINI UYARMAYA ÇAĞIRIYORUM”
Akşener, yaşanan saldırılara ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:
* Bu tip olaylar karşısında, ilk tepki vermesi gerekenler devleti yönetenlerdir. Dolayısıyla, son yaşananlarla ilgili olarak, ilk ve en önemli muhatap da Sayın Erdoğan'dır. İçişleri ve Adalet Bakanları da, saldırganlarla ilgili vakit kaybetmeden işlem yapmakla mükelleftir. Çünkü, 83 milyonun can ve mal güvenliğinin sorumluluğu, onların omuzlarındadır.
* Kendilerine yönelen en küçük sözlü saldırıya bile en üst perdeden cevap verirken, ülkenin siyasetçisi, gazetecisi, savcısı saldırıya uğrayıp, tehdit edilirken sessiz kalamazlar. Bu olmaz.
* Bir yandan hukukta reformdan söz edip, diğer yandan bu hukuksuzluklara sessiz kalmak olmaz. Hele ki, saldırganlara arka çıkanlara, bir çift söz edememek hiç olmaz. Bu vesileyle Sayın Erdoğan'ı, küçük ortağını, bu konularda takındığı, medeniyet ve hukuktan uzak tutumu konusunda, uyarmaya çağırıyorum.

“İKTİDAR YA BİR YOL BULMALI YA DA YOLDAN ÇEKİLMELİ”
“Milletin derdi, işsizlik. Milletin derdi, kaynamayan tencere. Milletin derdi, özgürlük. Milletin derdi, ödenemeyen faturalar, gelmek bilmeyen ay sonları” diye devam eden Akşener, “İktidar acilen boş konuşmayı, hamaset yapmayı bırakıp, milletimizin gündemine odaklanmalıdır” ifadelerini kullandı.
İktidarın milletin kendine verdiği işi yapması gerektiğini söyleyen Akşener, “Emeklilere nefes aldıracak adımları atmalı, tencereyi kaynatamayan anaların feryadına kulak vermeli, ülkesinden umudunu kesen gençlerimize moral olmalıdır. Eğer bunu yapamıyorsa da, ‘benden bu kadar’ demeyi bilmeli. Özetle ya bir yol bulmalı, ya da yoldan çekilmelidir” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE AKP’NİN ÇAPSIZ KADROLARINA, VİZYONSUZ ZİHNİYETİNE MAHKUM DEĞİL”
Türkiye’nin potansiyeli olan büyük bir ülke olduğunu vurgulayan Akşener, şu ifadeleri kullandı:

* Bu potansiyeli gerçekleştirmek için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Ama başarmak için, artık kaybedecek vaktimiz yok.

* İşini yapmayan iktidarlar elinde, kaybedecek daha fazla zamanımız yok. Sabah aynaya bakıp, kendiyle kavga eden bu ruh haliyle oyalanma lüksümüz yok.

* Türkiye çaresiz, milletimizin dertleri çözümsüz değil. Türkiye AK Parti'nin çapsız kadrolarına, vizyonsuz zihniyetine mahkum değil.

* Kimse endişe etmesin. Biz varız. Milletimiz sandıkta yetkiyi verir, biz de memleketimizi hak ettiği yere hızla getiririz. İçiniz rahat olsun.

“DIŞ POLİTİKA CUMA NAMAZI ÇIKIŞLARINDA YAPILMAZ”
ABD’deki yönetim değişikliğiyle dünya siyasetinde önümüzdeki dönemin şekilleneceği gelişmelerin yaşandığını, bunun ülkemiz üzerindeki olası etkileri üzerine kafa yorulması gerektiğini belirten Akşener, şöyle konuştu:

* Ama böyle bir farkındalığı, maalesef, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarında göremiyoruz. Oysa dış politika; bir ülkenin ön savunma hattıdır, devlet yönetiminin can damarı, milletimizin güvenliğinin teminatıdır.

* Dış politika, devlet ciddiyeti ile, milletin çıkarları öncelenerek yapılır. İç siyasette sevimli görünmek, oy almak, oyunu cebinde tutmak için yapılmaz. Dış politika, diplomasi kanalları ile yapılır. Parti il kongrelerinde, sosyal medya hesaplarında, Cuma namazı çıkışlarında yapılmaz.

* İçeride hamasi nutuklar atıp, dışarıda ‘Ne vereyim abime?’ denmez. Dış politika, stratejik bir akılla yapılır. Dünyadaki değişimleri, kısa orta ve uzun vadede değerlendirip, atılacak adımları, alınacak kararları, devlet hafızası ile belirleyerek yapılır.

* Dış politikada yapılan hataların sonuçları bir milletin kaderini etkiler. O nedenle, ülkelerin dış politikaları, kişilere göre oluşturulmaz, kişiler arası dostluk ilişkilerine göre belirlenmez, haftada bir politika değiştirilmez.

“ERDOĞAN DIŞ POLİTİKADA YÖRÜNGESİNİ YİTİRMİŞTİR”
Akşener, dış politika konusunda iktidara eleştirilerini şöyle sürdürdü:
* Dış politika, kurumlararası ilişkilerle yürür, dostlarla tavla oynamaya benzemez. Eğer, öyle olsaydı, ‘Kardeşim Esad'ın’ Suriye'siyle bu noktaya gelmezdik. Eğer öyle olsaydı, ‘Dostum Trump'ın’ Amerika'sında, giderayak yaptırımlar imzalanmazdı. Eğer öyle olsaydı, oğlunun nikah şahidi Karamanlis'in Yunanistan'ıyla bugünkü sorunlar yaşanmazdı.

* Eğer öyle olsaydı, ‘Kankam Putin'in’ Rusya'sıyla bin türlü sorun yaşanmaz, hatta Karabağ meselesinde masanın dışında kalınmazdı. Eğer öyle olsaydı, sebebini bir türlü anlamadığımız şekilde sıkı fıkı bir ilişki yürütülen Katar, dönüp, ülkemize boykot uygulayan Suud'la can ciğer olmazdı.

* Dolayısıyla dış politika, eşi, dostu, yandaşı büyükelçi yapıp, ülkelerin liderleriyle arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışarak yürütülmez.

* Nitekim, bu yanlış zihniyet doğrultusunda Sayın Erdoğan, dış politikada yörüngesini yitirmiş, dış politikasını, iç politik kaygılarla, mevcut iktidar mensuplarının şahsi ikballerine bağlamış, ve ikbal kaygılarını da devletin beka sorunuymuş gibi sunar hale gelmiştir.

“HIRSIN VÜCUT BULMUŞ HALİ OLAN SİSTEMİN SONUÇLARINI YAŞIYORUZ”
İktidarın ilk yıllarında Avrupa Birliği ile derin ilişkiler kurduğunu, zaman içinde bütün köprüleri attığını ifade eden Akşener, şunları söyledi:
* Oysa Avrupa Birliği ile ilişkiler, Türkiye için stratejik bir karar, tüm iktidarların sürdürdüğü bir devlet politikasıydı. Sayın Erdoğan ve hükümetleri, maalesef, Avrupa Birliği normlarını, vesayeti yıkma bahanesiyle, memleketi bir parti devletine dönüştürme hedefiyle kullandı. Oysa, AB normları, Türkiye için, hukuki ve demokratik adımlardı.

* Hukukun üstün olduğu, kuvvetler ayrılığının sağlandığı, denetleme sisteminin oturduğu, şeffaf ve demokratik bir sistemin, inşası için masaya konan bir rehberdi. İktidarının ilk yıllarında, bu konularda adımlar atan Sayın Erdoğan, kendini, mutlak güç olarak gördüğü andan itibaren, köprüleri attı.

* Kendi imzaladığı sözleşmelere rağmen, AİHM kararlarını uygulamayan, iç hukukta, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan, yargıyı, siyasetin arka bahçesi haline getiren tutumların neticesi, Türkiye AB ilişkilerini zora soktu.

* İşte bunun faturasını da bugün, Doğu Akdeniz gibi bölgesel konularda bile karşımıza koyuyorlar. Yani, Sayın Erdoğan'ın iktidar hırsının ve bu hırsın vücut bulmuş hali olan, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin sonuçlarını yaşıyoruz.

“ABD İLE İLİŞKİLERİN GELİŞMESİNİ VE NORMALLEŞMESİNİ UMUYORUM”
Akşener, ABD’nin yeni yönetimi ile Türkiye’nin ilişkileri konusunda “Biden yönetimi altında, ABD ile ilişkilerin nasıl olacağı da, iktidarın amigoluk seviyesinde takındığı, Trump destekçiliği nedeniyle, an itibariyle belirsiz durumda” ifadelerini kullandı. “Yeni dönemde, Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerinin, gelişmesini ve normalleşmesini umuyorum” diyen Akşener, şöyle konuştu:

* S-400 alımı, F-35 projesinden dışlanmamız ve gelen yaptırımlar nedeniyle gerilen ilişkilerin, milli menfaatlerimiz çerçevesinde, akıl ve sağduyu ile tamiri en doğru yol olacaktır.

* Bir noktanın özellikle altını çizmek istiyorum: Biden yönetimi, Türkiye'nin egemenlik hakları ve menfaatleri olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Türkiye'yi, S-400 alımına iten nedenler arasında, ABD'nin bir önceki yönetiminin adımlarının da, önemli etkisi olmuştur.

* Biz, gerekli gördüğümüz taktirde ülke savunmamız için her adımı atabilir, her masaya oturabiliriz. Türkiye'nin NATO'nun önemli bir parçası olması, Güvenlik açığı yaşama pahasına, tüm güvenlik mekanizmasını, tek bir yere bağlayacağı anlamına gelmez. S-400 meselesi, çözülemez bir mesele değildir. Yeter ki, Türkiye'yi itip kakan bir tavır sergilenmesin.

“TARAF OLMAKTAN VAZGEÇMELİYİZ”
Dış politika konusunda önerilerini sürdüren Akşener, şunları söyledi:
* Doğu Akdeniz'de haklıyız. Haklı olduğumuz kadar da akılcı olmalıyız. Haklılığımızı, akılcı yöntemlerle savunmalı, uluslararası hukukun rehberliğinde devam ettirmeliyiz.

* Suriye gibi, Libya gibi, iç savaş yaşanan ülkeler konusunda, taraf olmaktan vazgeçmeli, ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa, ona göre pozisyon almalıyız.

* Müslüman ülkelerin bile, “Haçlı” dediklerinizle iş birliği yapabildiği bir diplomasi fotoğrafında, Türkiye hep kaybeden taraf olur.

* Sadece siyasi anlamda değil, ekonomik anlamda da kaybeden olur.Biz, komşularıyla barışık bir Türkiye görmek istiyoruz. Trilyonlarca dolarlık bölgesel pazarda, şahsi inatlaşmalar yüzünden yaşanan kayıpların, ülkemizin geleceğinden, gençlerimizin geleceğinden çalmak olduğuna inanıyoruz

* Irak'la, Suriye'yle, Irak'taki bölgesel yönetimle, İsrail'le, Mısır'la, Rusya'yla girilecek, sağlıklı diplomatik ilişkilerin, Türkiye'ye, çok büyük bir ekonomik potansiyel sunacağına inanıyoruz.

“ORTA DOĞULULAŞMA YANLIŞINA ARTIK BİR SON VERİN”
Konuşmasının ilerleyen bölümünde iktidarın dış politika konusunda yapması gerekenleri özetleyen Akşener, şunları söyledi:

* Atatürk'ten bizlere yadigâr olan ilkeler doğrultusunda, Rusya'yı tahrik etmeyin, Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklara müdahil olmayın.

* Açıkça talep gelmedikçe, komşuların iç sorunlarında ve ikili ilişkilerinde, arabuluculuğa soyunmayın. Din ve mezhep konularından arındırılmış bir dış politika benimseyin.

* Girdiğiniz Orta Doğululaşma yanlışına artık son verin. Dış politika konularını, iç politika malzemesi olarak kullanmayı artık bırakın.

* Büyük/küçük ülke farkı gözetmeksizin, ‘mütekabiliyet ilkesini’ istisnasız uygulayın.Uluslararası hukuk temelindeki haklarımızı, uluslararası anlaşmalarla sağlanan edinimlerimizi koruyun, ahde vefa ilkesine bağlı kalın.

* Biz, uluslararası örgütlerin önemine inanıyoruz. Bu örgütler bünyesinde, etkin bir konumda olmak için proaktif adımlar atın.

“AB ÜYELİK PERSPEKTİFİNİ YENİDEN RAYINA OTURTUN”
Akşener, Avrupa Birliği için izlenmesi gereken politikayı ise “Avrupa Birliği'ne tam üyelik perspektifini yeniden rayına oturtun, karşılıklı çıkarlar temelinde geliştirip, nihai hedefine ulaşması için gereken adımları atın. Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin, ülkemiz için, bir çağdaşlaşma yolculuğu olduğunu dikkat alarak, demokrasi, hukuk, adalet ve özgürlükler alanlarında girdiğiniz, yanlış ve tehlikeli yoldan acilen dönün” diye özetledi.

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM VURGUSU
“Tüm bu önerilerimizi hayata geçirmek hiç de zor değil” diyen Akşener, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vurgusunda bulunarak konuşmasını tamamladı:

* İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, içeride ve dışarıda güveni sağlayacak, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim demektir. Zenginliğin, huzurun ve refahın kapısını aralamak demektir.

* Adil bir düzen, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesis edildiği, konuşan Türkiye demektir. Türkiye'nin ne içeride, ne de dışarıda çözülemeyecek sorunu yok.

* Güçlü, zengin ve dünya sahnesinde itibarlı bir Türkiye'yi kurmak hiç de zor değil. Buna inanın. Doğru bir vizyonla, akılla ve liyakatli kadrolarla yönetilen bir Türkiye'nin yolu, fırsatlarla dolu.
* AK Parti'nin vizyonu dar, zihniyeti sığ, kadroları da beceriksiz olabilir. Varsın olsun. Çünkü biz varız. Onlar görmese de, biz bu fırsatları görüyoruz.