Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i sert sözlerle eleştirdi. Hızal, Soyer’in süreçte atması gereken adımları atmadığını öne sürdü. Hızal, “Soyer küçücük bir derneğin yapacağı işler yapıyor, ardından çıkıp İzmir’in tüm sorunlarını çözmüş gibi açıklamalarda bulunuyor. Soyer oyuncaklarından çok çabuk sıkılan bir çocuk gibi, başladığı işlerin devamı gelmiyor. Seyyar makam aracına en fazla 4 defa bindi. Her fırsatta genel siyaset hakkında yaptığı mesnetsiz yorumlar kendisinin gizli bir ajandası olduğunu düşünmemize neden oluyor” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Pandemi süreci yönetimini nasıl buldunuz? İzmir’de başarılı bir süreç işledi mi?
Pandemi sürecinde yerel yönetimi değerlendirirken genel itibariyle ülkede neler olduğuna da bakmak lazım. Özellikle merkezi hükümetin Pandemi sürecinde salgınla mücadelede neler yaptığına iyi bakmak gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü 11 Mart’ta ilk vakanın ülkemizde görülmesiyle birlikte başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere devletin bütün kademeleri çok ciddi bir reaksiyon gösterdi. Ciddi tedbirler alarak bu mücadeleyi yürüttüler. Belki de dünyada hiç karşılaşmadığımız, belki çok az ülkede oluşturulan bilim kurulu oluşturuldu. Tamamen bilim kurulunun tavsiyeleriyle birlikte yapılan bir takım faaliyetler vardı. Süreçte hem ölüm oranlarının çok düşük oluşu, hem vaka sayısının Avrupa’da bulunan birçok ülkeye göre çok aşağıda olması gibi kriterleri göz önüne aldığımızda hükümetimizin bu mücadelede büyük başarı elde ettiğini görebiliyoruz. Bu öncelikli olarak sağlık sistemi başrolünde verilen bir mücadeleydi ama hükümetimizin salgının etkilerini azaltmak adına almış olduğu birçok ekonomik tedbirler de vardı. Günümüzde bu tedbirlerin de olumlu etkilerini görebiliyoruz. Çünkü hayatın yavaşlamasıyla birlikte vatandaşlarımızın ekonomik anlamda zarar görmesini en minimum seviyeye indirmek adına atılmış çok adım vardı. Biz bugün hükümetimizin tedbirleri ile olumsuz etkilerin minimum seviyeye indiğini görüyoruz. Merkezi hükümetin aldığı bu tedbirleri destekleyen yerel yönetim olması gerekiyor. Maalesef bu noktada İzmir Büyükşehir Belediyesi hükümetin aldığı tedbirleri eleştirmek dışında ciddi bir adım atmadı. Tunç Soyer sürecin başında “Artık kriz belediyeciliğine geçiyoruz. Yatırımları bir kenara bırakacağız. Kriz belediyeciliğiyle bu süreci atlatacağız” diye bir cümle kullandı, İzmir’deki 30 ilçe belediye başkanı ile yapmış olduğu toplantıda. Bu toplantıya bizler de davet edilmiştik.

Soyer ‘Kriz belediyeciliği’ dediği bu dönemde kendisi açısından çok güzel bir iş yaptı. Bu da kendi PR, reklam çalışmasıydı. Kendi reklamını çok iyi yaptı. Kriz belediyeciliğini reklam belediyeciliğine dönüştürdü. İzmir Büyükşehir Belediyesini bir reklam ajansı olarak kullandı. Şehirdeki bütün mobese kameralarına poz verecek noktaya geldi. Bir gün tepesinde dronlar uçurulurken, güvercinleri besledi. Bir gün bisikletle tur attı. Üstü açık araçla, kendi üstüne yapıştığını iddia ettiği marşla bilmediği İzmir sokaklarını gezdi. Sosyal belediyecilik anlamında bir takım adımlar attı. “Hiçbir şey yapılmadı” dersek haksızlık yapmış oluruz. Fakat bunlar zaten yapılması gerekenlerdi. Yıllık bütçesi 7 milyar olan büyükşehir belediyesinden bahsediyoruz. Türkiye’nin en büyük 3’üncü şehrinde bunları yapmak zaten doğal bir durum. Pandemi süreci Tunç Soyer açısından avantajlı bir durum oldu düşünüyorum. Pandemiyle birlikte yurtdışına çıkışlara kısıtlama geldi. Soyer’de ayın 30 gününden 15 gününü yurtdışında geçiriyordu. Avrupa’daki şehirlerin sokaklarını İzmir’in ilçelerinden çok daha iyi bildiğini düşünüyorum. Bu süreç içerisinde yurtdışına çıkamayarak vaktini İzmir’de geçirdi. Bilmediği, daha önce hiç gitmediği sokak ve ilçelere gitme fırsatı buldu. Umarım Pandemi sonrasında da İzmir’de vakit geçirmeye devam eder. Süreçte tanımadığı İzmir’i tanıma fırsatı buldu. Yurtdışı uçuşları ile birlikte Soyer’in de yurtdışı seyahatleri başlamaz diye ümit ediyoruz. Kısacası yerel yönetim salgın sürecinde İzmir’de atılması gereken ciddi adımları atamadı.

Günde 10 bin kişiye erzak dağıtımı yapıldı. Askıda fatura uygulaması başlatıldı. Bunları nasıl buldunuz?
Erzak dağıtımı konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi ölçeğinde bir belediyenin zaten bunları salgın dışında da yapması gerekiyordu. Ramazan ayı ve salgın süreci içerisinde ilçe belediyeleri de bunları fazlasıyla yapıyor. Geçmiş yıllarda da yapıldı. Tunç Soyer’in yaptığının kat be kat fazlasını yapıyormuş gibi bir izlenim yaratma durumu var. Askıda fatura uygulaması da İstanbul’da yapıldı. İstanbul’daki uygulamanın benzerini burada yaptılar. Kendilerinin bunu yaparken bir reklam aracı kullanmamaları gerektiği kanaatindeyim. Yeni bir yöntem çıkarmışlar, birbirlerine selam gönderip uygulamaya davet ediyorlar. En azından kendilerince ödenen faturaların tutarlarını göstermesinler sosyal medyada. Bunu neden reklam aracı olarak kullanıyorlar. “Bir elin verdiğini diğer el görmeyecek” ifadesi Soyer’in kendi ifadesiydi. Bundan yaklaşık 1 ay önce “Tunç Soyer Gönüllüleri” diye bir ekibin “Tunç Soyer” yazılı kıyafetlerle sokaklarda erzak dağıttığını gördük. Biz bunu eleştirdik. “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesiyle dağıtım yapıyorsunuz. Burada Tunç Soyer’in reklamının yapılması gibi bir durum söz konusu olamaz” dedik. “Benim haberim yoktu” açıklamasını yaptı. Bu kabul edilebilir bir açıklama değil. İzmir’in sokaklarında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesiyle hazırlanmış erzak dağıtımında “Tunç Soyer Gönüllüleri” yelekleri giyilerek sokakların dolaşılması kabul edilemez. Bizim eleştirilerimiz sonrasında bu uygulamadan vazgeçtiler. Burada ciddi soru işaretleri ortaya çıktı. “Acaba bu paketlerin dağıtımında objektif davranılıyor mu?” sorusu akıllara geliyor. Millet ittifakından olan belediye başkanlarının olduğu ilçelerde bu dağıtımlar belediye başkanı eşliğinde yapılıyorken, Cumhur İttifakına mensup belediye başkanlarının olduğu ilçelerde dağıtımlar belediye başkanları eşliğinde olmuyor. Tunç Soyer bu ilçelerde dağıtımları tek başına yapıyor. Bu da kafamızdaki soruları netleştiriyor. Özetle Soyer bu süreçte 1 yaptıysa 5 yapmış gibi lanse ederek aslında çok başarılı olmayan bir performans sergilemesine rağmen, belediyeyi kendi reklam ajansı gibi kullanarak kendi kişisel PR’ını yapmaya çalışıyor.

“Yerel yönetimin Pandemi sürecine dair çalışmalarını merkezi yönetim engelliyor” denildi. Ekmek dağıtımı, aşevi kapatımları gibi medyaya yansıyan olaylar vuku buldu. Baktığımız zaman Cumhur İttifakı Belediyelerinde bu dağıtımlar devam ediyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle bir engelleme yok sadece böyle bir algı yaratma çabası var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin aşevi kapatıldı mı? Kapatılmadı. Hiçbir belediyenin, hiçbir yerel yönetimin sosyal yardımları konusunda hiçbir engelleme yapılmadı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne hiçbir engelde bulunulmadı. İzmir’de hiçbir ilçe belediyesinde olmadı. Türkiye genelinde olmadı. Zaten böyle bir iddiada bulunup ardından “Günlük şu kadar paket dağıtıyorum, iftarlık dağıtıyorum” açıklamasında bulunması kendi kendisiyle çelişmesidir. “Engellendik” ve “Dağıttık” demesi hayatın olağan akışına aykırı bir durum.  Büyükşehir Belediyesi “Maske dağıtacağım” dedi de biz elini mi tuttuk? Dağıtsın. Maske dağıtımı konusunda belli bir rakama ulaştığını iddia ediyor ama toplu taşıma araçlarında çok büyük sorunlar yaşandığını hep birlikte gördük. Maske dağıtımının toplu taşıma araçlarında zorunlu olmasının ardından Büyükşehir toplu taşıma araçlarında maske dağıtamadı. 3 gün sonra dağıtıma başlayabildi. Ardından “Maskematik” gibi bir şey çıkardı. Bu da İzmir’in genelinde yapılamadı. Karşıyaka Vapur İstasyonunda, birkaç metro istasyonunda bununla ücretsiz maske dağıttığını iddia ediyor. İzmir 30 ilçeden ibaret. 4 buçuk milyon nüfusu olan bir kent. İzmir sadece Karşıyaka ve Konak’tan ibaret değil ki bu ilçelerin uç taraflarında bile maskeye ihtiyacı olan insanlar var. Maske dağıtımında sadece toplu taşımada değil, pazarlarda da, sokaklarda da sorun yaşadı. Ardından çıkıp kendi beceriksizliklerini hükümet engelliyor izlenimiyle sundular.

Neleri takdir ettiniz peki bugüne kadar?
Bu hususu şöyle anlatabilirim; İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin ilk oturumunda “Biz Ak Parti Grubu olarak, Cumhur İttifakı Grubu olarak İzmir’de doğru yapılan, İzmirlinin lehine olduğunu düşündüğümüz her konuda yanınızda olacağız. İzmirlinin aleyhine gördüğümüz, düşündüğümüz her konuda da karşınızda olacağız ve ciddi bir muhalefet yapacağız” dedim. Bu sözde kalmış bir ifade değil. Büyükşehir meclisinde alınan kararlara bakıldığında büyük oranda oy birliği ile kabul edildiği görülür. Biz sözde bir muhalefet anlayışıyla hiçbir zaman hareket etmedik. Muhalefet ettiğimiz her şey İzmirlinin aleyhine gördüğümüz olgulardır.Örneğin; raylı sistemlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla birlikte, bu arada mecliste görüşmelerin yapılmasının hemen arkasından bu onay çıktı. Metronun yapılmasına hiçbir grubun karşı çıkması söz konusu değil. Hepimiz buna destek veriyoruz. Onayın Ankara’da çıkması konusunda tüm siyasiler el birliği yaptı. Başta İl Başkanımız Kerem Ali Sürekli, Genel Başkan Yardımcımız Hamza Dağ ve milletvekillerimiz olmak üzere çalıştılar. Asfaltlama çalışmaları konusunda da aynı yerdeyiz. Burada şunu da belirtmek istiyorum, İzmir Büyükşehir Belediyesi çapında bir belediyeden bahsediyoruz. Yıllık 7 milyar bütçesi olan bir belediye. O kadar küçük mevzuları o kadar büyük hale getiriyorlar ki, bir sivil toplum kuruluşunun, bir derneğin yapabileceği küçücük faaliyetleri sanki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmir’in bütün sorunlarını ortadan kaldırıyormuş gibi bir izlenim çizme derdinde hareket ediyor. Asfaltlama gayet doğal, normal olması gereken bir çalışma. Bakın faaliyet raporlarında 1 milyon ton asfalt yapılması planlanıyor. Bu planlamalar kapsamında şehrin muhtelif yerlerine bu asfaltlamalar yapılacak. Ya da yapıldığı iddia edilecek, ediliyor. Özelikle sokağa çıkma yasağı kapsamında trafiğin rahat olduğu dönemlerde bunların yapılması doğaldır. Bu abartılacak bir durum değildir.

Bu konuda gidersek, Soyer, ’15-20 yıldır asfalt yapılmayan bölgeleri asfaltladık’ dedi. Bununla ilgili ne dersiniz?
Böyle bir ifade kullandı. Alternatifi olmadığını söyledi. Orada da aklımıza şu geliyor. 4 buçuk milyonluk bir kent. Türkiye’nin en büyük 3’üncü kenti. Dünya markası olma iddiasıyla yola çıkmış ve Tunç Soyer’in her ay yurtdışına çıkıp, reklamını yaptığını iddia ettiği bir kentten bahsediyoruz. Hal böyle iken, bu şehirde 15-20 yıldır alternatif yollar üretmezseniz böyle bir durumla karşılaşırsınız. Bu şehrin ana arterlerinin alternatif yollarını ortaya koymak durumundasınız. Tunç Soyer’in göreve geldiği günden bu yana ulaşımla, yollarla alakalı yaptığı en büyük girişim Altınyol’da bir şeridi artırma, şimdi de Akçay Caddesi’nde de bir şerit daha artırımı yaptı. Bununla trafiği rahatlatma iddiasında bulundu. Bu şehri 20 yıldır CHP yönetiyor. Şu anda da CHP yerelde iktidar. Sadece belediye başkanının adı değişti. Önceden Aziz Kocaoğlu’ydu, şu anda Tunç Soyer. Alternatif yolları yaratacak olan da ben değilim, şehri yönetenler. Bunu İstanbul, Ankara, Antalya ve Bursa’da gördük. Yani alternatif yol nasıl yapılıyor, gördük. Soyer alternatif yolları yaratmamakla birlikte Ulaştırma Bakanlığı’nın yapacağı alternatif yollara da karşı çıkıyor. 2’nci çevre yoluyla ilgili kendince ciddi bir muhalefet ortaya koydu. Daha neyin nereden geçeceği belli değilken muhalif oldu. Dolayısıyla bu alternatif yolların olmadığını söyleyip, asfaltlamaların yapılmamasına sebep göstermek de kabul edilebilir bir söylem değil.

Soyer’in Kınık ilçesini ziyareti esnasında ilçenin belediye başkanı Sadık Doğruer kendisine eşlik etmemişti. Soyer kendisini belediyede ziyaret etmişti. Siz de bu durumu eleştirmiştiniz. Eleştirinize İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu’dan sert bir cevap geldi. Nasıl değerlendirdiniz Özuslu’nun cevabını?
Biz orada vakadan bahsettik. Ortada olan bir durumdan bahsettik. Aynı uygulamayı Konak’ta, Karşıyaka’da yapabiliyorsa bir sorun yok. Elbette ki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bir ilçeyi ziyaret ettiğinde kimseden izin almak durumunda değil. Bunu biz de biliyoruz. Bu işin başka bir boyutu da var. Konak, Balçova ya da Karşıyaka’ya gittiğinde aynı Soyer oradaki faaliyetlerin yürütülmesi noktasında ilçe belediye başkanları ile birlikte sokakta geziyorsa ve o ilçe belediye başkanını da programdan haberdar ediyor ise aynı uygulamayı Kiraz, Kınık, Aliağa ya da Bayındır’da yapmak mecburiyetinde. Soyer artık Seferihisar’ın belediye başkanı değil. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, buna artık adapte olması gerekiyor. Soyer 1 yıllık süreç içinde nerenin belediye başkanı olduğunu anlayamadı gibi geliyor bize. Bu sadece Kınık ziyaretine has bir durum değil ki. Onun öncesinde yapılmış toplantılarda Cumhur İttifakına mensup belediye başkanlarıyla toplantıyı ayrı yapması, Kiraz’a gidip belediye başkanına hiçbir şekilde nezaketen de olsa bilgi vermemesi gibi süregelen durumlar üzerinden eleştirimizi yaptık. Şunu söylüyorlarsa, “Evet biz Millet İttifakına mensup belediye başkanları olan ilçelerde de Soyer’in bu tarz faaliyetlerinde oraların belediye başkanları ile de irtibata geçmiyoruz. Biz kafamıza göre takılıyoruz” diyorlarsa bizim söyleyebileceğimiz çok bir şey kalmaz. Ama biz bunun böyle olmadığını biliyoruz. Ziyaretlerde CHP’li belediye başkanı var ise onunla kol kola sokakları arşınlıyor. Cumhur İttifakı belediye başkanlarının yönettiği ilçelerde ise başka siyasi saiklerle hareket ettiği kanaatindeyim. Aslında Mustafa Özuslu’nun o açıklaması bir suçluluk duygusu ile yapılmış açıklamaydı. Bunu söylememiz çok doğru olur diye düşünüyorum. Hatalarının farkındalar, kendilerince sert bir açıklama yapmalarının amacı da suçluluk duygularını bastırmaktı. Ben aynı eleştirilerimi getiriyorum. Aynı noktadayım. Çünkü Soyer buna benzer uygulamaları daha önce de yaptı ve yine yapacak, biliyorum.

Son olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 1 yılını değerlendirmenizi istersek neler söylersiniz?
Tunç Soyer belediye başkanı oldu. Herhalde İzmir’in tarihinden beri Büyükşehir Belediye Başkanlarının hiçbirinin uygulamadığı bir yöntemle kendisine konut ayarladı. İlk icraatı bu oldu. Olabilir. İzmir’in simge yapılarından biri olan Şato’yu kendisine konut olarak belirledi. Şu anda orada ikamet ediyor. Kullanabilir ama samimi olması, samimiyetten ödün vermemesi gerekiyor. Soyer’in kısa süre içerisinde çok hızlı kararlar alıp, bu kararları hayata geçirmeme gibi bir durumu var. Böyle bir belediye başkanı. Hayata geçirse bile devamını sağlayamayan bir belediye başkanı profili çiziyor. Bir gün “Üretici pazarı”diyor, 2 tane üretici pazarı kurup ardını getirmiyor. Bir gün “Bisikletle seyahat edeceğim” diyor. Aracının arkasına bir aparat taktırıp sadece bu aparatı taktırmakla kalıyor. Bir gün orman yangınları sonrasında “Yangın söndürme uçağı alacağım” diye popülist bir söylemle karşımıza çıkıyor. Ardından trafikle ilgili şunları yapacağız diyerek, bir takım yatırımlardan bahsediyor. Bunlarla ilgili hiçbir adım atılmıyor. Yine bir gün “3 yıl sonra yüzülebilir körfez olacak” diyor. “Bununla ilgili ne yapacaksınız” diye sorduğumuzda somut hiçbir veri ortaya koymuyor. Ben bunu bir meclis görüşmesinde dile getirmiştim. Tunç Soyer oyuncalarından çok çabuk sıkılan çocuklar gibi. Çok hızlı değişim gösteriyor. “Seyyar makam” dedi, bir araç yaptırdı. Bu seyyar makam aracını en fazla 4 kez kullanmıştır. Yani 5’inci kez kullanmadı bu aracı. Zaten vaktinin büyük bölümünü salgın öncesinde yurtdışında geçirmiş bir belediye başkanı. Dolayısıyla Soyer’in artık söylemlerin ötesinde eylemlere geçerek gerçekten İzmir’in sorunlarını ele alması gerekiyor. Soyer’in şu özelliğini de dile getirmekte fayda var. Kendisinin her zamanda gündemde kalmak gibi bir isteği var. Bir yerel yönetici, bir belediye başkanı gündemde kalabilmek için 2 yöntemden birini kullanır. Bunlardan ilki şehir içi yatırımlar yapmak, faaliyet göstermektir ya da Soyer’in tercih etmiş olduğu 2’inci yöntem olan bir takım söylemlerle gündemde kalma çabası vermektir. Bir gün bakıyorsunuz Kıbrıs ile ilgili açıklama yapıyor. Bir gün ülkenin genel siyasetiyle, dış politikasıyla açıklama yapıyor. Bir sabah uyanıyor “Bugünü İzmirliler günü ilan ediyorum” diyor. Dolayısıyla Tunç Soyer’in tek derdi gündemde kalmak. Bunun için de İzmir’i pek ilgilendirmeyen, İzmir’in sorunlarını çözmek adına olmayan bazı söylemler ortaya atarak gündemde kalmaya çalışıyor. Bizim kendisine tavsiyemiz İzmir’in sorunlarını artık ele alması gerektiğidir. Bazı yolların asfaltlanmasıyla İzmir’in trafik sorunu ortadan kalkmıyor. Alternatif yolların muhakkak yapılması gerekiyor. Yeni metro inşaatlarının başlaması gerekiyor. Umarım Soyer bundan sonraki 4 yıl boyunca ‘Yapamayacakları ve yapmayacakları yatırımlar’ noktasında bugün yaşadığımız Pandemi sürecini mazeret göstermez.