Yeni normalleşme dönemi ile birlikte ekonomik ve sosyal hayata hızlı bir giriş yaptık. İnsanlar 3 aylık kısıtlamaların ardından kendilerini sosyal mesafe ve maske takma zorunluluğunu çoğu zaman hiçe sayarak sokağa attılar. Uzmanların uyardığı gibi umarım ikinci bir dalgaya yakalanmayız. Kısıtlamaların birçok uzmana göre erken kaldırılmasının en önemli nedenlerinden biride kuşkusuz ekonomik gelişmeler. Pandemi öncesi ekonomide yaşanan sıkıntılara bir de pandemi sürecinde büyük ölçüde yavaşlayan ekonomik faaliyetler eklenince Türkiye’de sorun büyüdü. Borçların çevrilmesi konusunda sorun yaşayan Türkiye, bunu aşmak için hamlelerini sürdürüyor. Ekonomideki çarkları döndürmek için özellikle kamu bankaları üzerinden ucuz kredi imkanları sunuluyor. Bugüne kadar olduğu gibi özellikle inşaat sektörünün hareketlendirilmesi için yoğun bir çaba göze çarpıyor. Türkiye, siyasetteki ucuz tartışmalara, yönetimsel hatalara rağmen büyük bir potansiyeli de barındıran bir ülke. O nedenle bugüne kadar yaşadığımız her krizden bir şekilde çıkmayı başardık. Bu krizden de faturası bize biraz ağır da olsa çıkacağız. O nedenle hiçbir zaman enseyi karartmayalım. Her şeye rağmen sanayiciler yeni tesisler kurmaya, girişimciler yeni projelerini hayata geçirmeye, uzun zamandır kapalı mekanlar ise binbir umutla kapılarını birer birer açmaya devam ediyor.

Türkiye’nin fırsatları

‘Enseyi karartmayalım’ düşüncemi destekleyen bir değerlendirmeyi de geçtiğimiz günlerde her şeye rağmen çalışma azmini ve umudunu hiçbir zaman yitirmeyen, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın geçmiş dönemde başkanlığını yapmış olan DEİK Türkiye/Kongo Cumhuriyeti İş Konseyi Başkanı ve Güney Afrika Cumhuriyeti İzmir Fahri Konsolosu Tamer Taşkın yaptı. Taşkın, 45 yıllık sanayiciliğinin ve bugüne kadar atlattığı birçok krizin tecrübesi ile Haziran ayının ikinci yarısından itibaren Türkiye sanayisinin toparlanmaya başlayacağını, pozitif bir ivme ile sanayi sektörünün  büyümeye devam edeceğini belirtmiş. Taşkın, pandeminin Çin’de başlaması ve Çin’in kapandığı dönemde yaşanan tedarik problemlerinden dolayı özellikle Avrupalı firmaların bundan sonraki dönemde Türkiye’yi tercih edeceğine işaret ediyor. Taşkın ayrıca, Avrupa’da güçlerini yitiren firmaları satın almak isteyen Türk iş insanları için de büyük bir fırsat olduğunu belirtiyor.

Dünya ticareti küçülse de Türkiye’nin şansı yüksek

Taşkın’ın değerlendirmesinde şu görüşler öne çıkıyor, “Pandemi sürecinde erken alınan önlemler sayesinde Avrupa ve Amerika’ya göre daha kontrollü bir salgın dönemi geçirdik. Dijitalleşme ve güçlü internet alt yapısı sayesinde dönüşümlü veya evden çalışma imkanını çok başarılı bir şekilde kullandık. Bunun avantajlarını kullanarak istihdam kaybı olmadan bu süreci atlattık. Şimdi tekrar normalleşirken küçülen dünya ticaretinde payımızı büyütme zamanı. Haziran ayının ikinci çeyreğinden itibaren, Nisan ve Mayıs aylarındaki kötü sonuçların hızla telafi edileceğini ve ikinci altı ayda Türk sanayisinin alınan hükümet kararlarıyla desteklenerek dünyadaki sayılı başarılı ülkelerden biri olacağına inanıyorum. Batı Avrupa ülkeleri bu krizden ciddi şekilde etkilendi ve bu ülkelerdeki firmalar üretimlerini Doğu Avrupa’ya kaydırıyorlar. Çin artık eski çekiciliğini yitirdi. Böyle bir ortam Türkiye’nin önüne büyük bir fırsat yaratıyor. Bundan sonrası için tek beklentimiz politik ve ekonomik istikrar. Ülkemizin dünyaya vereceği imajla yatırımcı çekmeliyiz. Huzurlu bir Türkiye, yabancı yatırımcının gelmesi için şarttır. Bütün dünya ticareti ne kadar küçülürse küçülsün bizim için hala inanılmaz büyük ve bu fırsatı kaçıramayız.”

Ev ödevlerimizi yapmadan çok zor

Tamer Taşkın 45 yıllık sanayicilik tecrübesi ve dünyayı gezen bir iş insanı kimliği ile Türkiye’nin bu dönemdeki fırsatlarını çok güzel bir şekilde dile getirmiş. Tabii bu fırsatların değerlendirmesi için yapılması gereken ev ödevlerini de belirtmiş. Bu süreçte Türkiye’nin dünyaya vereceği imajın önemine dikkat çekmiş. İş yapan insanlar siyasi ve ekonomik istikrar ister. En başta da evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda iyi işleyen bir hukuk sistemine bakarlar. Türkiye öncelikle bu ev ödevlerini iyi yaparsa, bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirebilir. Önümüzdeki dönemde 8 bin dolarlara kadar gerileyen yıllık milli gelire sahip bir ülkenin yurttaşları olarak bu güzel adımların atıldığını umarım görürüz. Türkiye gibi binlerce yıllık geçmişe sahip, büyük bir potansiyeli olan, genç nüfusa sahip bir ülkede 50-60 bin dolarlık milli gelire sahip bir ekonomi olmamak için hiçbir nedenimiz yok. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yapmamız gereken, bunu başaran ülkelerin neler yaptıklarına bakmak ve bugüne kadar ısrarla yapılan yanlışlardan uzaklaşmak.