Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ – İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin depremzedeler için verdiği yüzde 20 emsal kararı bir kez daha mahkemeden döndü. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyeleri şehir plancısı Prof.Dr.Mert Çubukçu. Prof.Dr.Şebnem Gökçen ve Öğr. Gör. Dr.Levent Ünverdi tarafından hazırlananan bilirkişi raporonun da olumsuz olduğu ortaya çıktı.
İŞTE BİLİRKİŞİ RAPORU
Bilirkişi raporunda özetle şöyle denildi:
Davanın konusu olan Izmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 11.11.2021 tarih ve 05.1286 sayılı kararı da, 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan "Izmir Depremi" sonrasında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen ruhsatlı yapıların "serbest piyasa" mekanizması içerisinde dönüşümünü sağlamaya yönelik bir düzenleme olduğu, bu düzenleme ile ağır ve orta hasar alan bir yapının yenilenmesi durumunda toplam inşaat alanında 'lik bir artış sağlanacak ve artan bu toplam inşaat alanı zeminde yada ilave 2 kat olacak biçimde kullanılabileceği, bu düzenleme, temel olarak plan bütününde kurulan dengeleri değiştiren, bir diğer ifadeyle plan bütünlüğünü bozan bir nitelik taşıdığı, zira yapılan düzenleme ile inşaat alanı arttırılmakta, dolayısıyla artan inşaat alanı nedeniyle de nüfus artışı gerçekleştiği, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 26. naddesinin 2 ve 5. bendi, açık bir biçimde nüfus artışına neden olacak düzenlemeler yapılması durumunda artan nüfusun ihtiyacı olan teknik ve sosyal altyapı alanlarının ayrılması gerektiğini hükme bağladığı, ancak dava konusu düzenlemenin sadece inşaat alanı artışını öngördüğü, artan nüfusun ihtiyacı olan teknik ve sosyal altyapı alanlarına yönelik bir düzenleme içermediği, dolayısıyla, dava konusu düzenlemenin açık olarak plan bütünlüğünü bozacağı, bu noktada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, dava konusu düzenlemenin, yapı adaları içerisinde farklı ve eşit olmayan bir yapılaşma biçiminin oluşmasını nedenleyecek olması olduğu, zira, dava konusu düzenleme gerek zeminde gerekse de kat yüksekliklerinde parsel bazında değişikliklere olanak sağladığı, örneğin, 750 m2 büyüklüğünde 10 parselden oluşan ve Ayrık Nizam (A-8). TAKS:0.40 KAKS:3.2 yapılaşma koşulları ile yapılaşmasını tamamlamış bir yapı adasında 2 parselde orta ve ağır hasarlı yapının bulunduğunu varsayımında, imar planı koşullarına göre bu yapı adasında her bir parselde 750* 0,40-300 m2 taban alanlı, 300 3,2-960 m2 toplam inşaat alanına sahip yapılar yer aldığı dava konusu düzenleme sonrasında 2 parselde yer alan ağır ve orta hasarlı yapının yenilenmesi durumunda sadece bu iki parsel özelinde toplam inşaat alanı 960 0,20 1152 m2'ye çıkacağı, = artan bu inşaat alanı 8 kat yerine 10 kata kadar kat yükseklikleri arttırılarak ya da bir kısmı zemindeki kullanım alanının `'a kadar büyütülmesi ile kullanılabileceği, dolayısıyla, aynı yapı adası içerisinde sadece 2 yapı, kat yüksekliği ya da bina taban alanı açısından diğer 8 yapıdan farklılaşacağı, buna karşın, diğer 8 yapıdan birisinin yenilenmesinin istenmesi durumunda, yenilenecek yapılar Ayrık Nizam (A-8), TAKS:0.40 KAKS:3.2 yapılaşma koşullanı ile yenileneceği, bu da yapı adası/adaları arasında eşit olmayan bir yapılaşmaya yol açacaktır ki, bu durum planlamanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bunun yanında ilerleyen aşamada, bu tür parsel bazındaki artışların diğer parseller içinde bir emsal oluşturması, artan taleplerin kentsel alan bütününde yapı ve nüfus yoğunluklarını topyekün arttırması ve zaten yetersiz olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının daha da yetersiz hale gelmesini neden olabileceği, Izmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 11.11.2021 tarih ve 05.1286 sayılı kararı ile yapılan düzenlemenin inşaat alanı artışı öngörmesine karşın artan nüfusun ihtiyacı olan teknik ve sosyal altyapı alanlarına yönelik bir düzenleme içermediği, planlamanın eşitlik ilkesine aykırı olması nedenleriyle plan bütünlüğünü bozacağı gerekçeleriyle planlama ilke ve esaslanı ile Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 26. Maddesinde belirtilen hükümlere aykırı olduğu, Imar planı kararlarma yönelik kısmi müdahalelerin mutlak surette belirli analiz ve sentezler ile sonuçlarının açıkça ortaya konulduğu ayrıntılı raporlara dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerektiği, dava konusu düzenlemenin gerek analiz ve sentez gerekse de düzenlemenin sonuçları açısından yeterli araştırmaya ve öngörüye dayalı olarak gerçekleştirilmemiş olması nedeniyle planlama tekniğine ve yasal mevzuata aykırı olduğu, dava konusu düzenlemenin 30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen deprem sonrasında hasar gören yapıların yenilenmesine yönelik olarak hazırlandığı, ancak, 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan deprem göstermiştir ki, bu yapıların yer aldığı bölge zemin açısından İzmir'in en riskli alanlarından birisini oluşturduğu, nitekim, aynı bölge içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından riskli alan ilan edilerek planlaması ve yapı imalatları gerçekleştirilen bölgede büyük oranda toplam inşaat alanları sabit tutulurken, kat sayıları azaltıldığı, hal böyleyken, dava konusu düzenleme ile alan içerisinde toplam inşaat alanı ve kat yüksekliklerinin arttırılmasına karşın, bunun bir Jeolojik Etüd, Jeolojik-Jeoteknik Etüd ve Mikrobölgeleme Etüd raporuna dayalı olarak gerçekleştirilmemiş olmasının, planlama ilke ve esaslanı ile plan tekniğine ve yürürlükteki yasal mevzuata aykırılık gösterdiği, bu çerçevede dava konusu düzenlemenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca onaylı herhangi bir jeolojik-jeoteknik etüde dayalı olarak gerçekleştirilmemiş olması nedeniyle planlama tekniğine ve yasal mevzuata aykırı olduğu tespit edilmiştir”