Turizmci ve yerel tarih araştırmacısı Sebahattin Karaca, Foça Reha Midilli Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencilerinin düzenlediği yerel tarih konulu söyleşinin konuğu oldu. Karaca görsel öğelerle desteklediği söyleşiye “Yerel tarihi öğrenmek lazım. Yerel tarihi ne kadar çok öğrenir, bilgi sahibi olursanız, içinde yaşadığınız kenti, köyü, bölgeyi daha çok seversiniz. Bastığınız taşın kıymetini daha iyi anlarsınız.  Bu kentte, bu köyde, bu mahallede, sokakta kim bilir neler yaşandı, hangi savaşlar, hangi aşklar, hangi hastalıklar, hangi ayrılıklar, hangi buluşmalar, neler yaşandı, tarih size öğretir. Ve o zaman bu kentin sokağını, caddesini, meydanını, bambaşka, içi dolu dolu bakışlarla görürsünüz. Yoksa içinde bomboş dolaşırsınız" diyerek, başladı.



ÇANDEDE TEPESİ'NİN HİKAYESİ

Foça'nın 3 bin yıllık çok önemli bir tarihe sahip olduğunu, üzerinde 8 medeniyetin yaşadığını hatırlatan Karaca, bunların yazılı eserler ve kalıtsal kanıtlarla, kitaplarda yer aldığını ama yazılı tarihin dışında somut olmayan kültür değerlerinin kent tarihlerinin çok önemli bir parçası olduğuna dikkat çekti. Reha Midilli Anadolu Lisesi'nin bulunduğu noktanın tam karşısında ve yaklaşık 500 metre ilerisinde bulunan tepenin yaşanmış ilginç öyküsünü karaca şöyle anlattı:

''400 Yıl önce, bölgeye uzak yerlerden iki kardeşin gelip yerleşmiş ve kunduracılık yaparak hayatlarını kazanmaya başlamış. Kardeşlerden birinin ölmesi üzerine diğer kardeş, tamir edilen kunduraları kentte sahiplerine dağıtmak için kullandıkları eşeğin boynuna çan takarak yalnızlık hissinden kurtulmaya çalışmış. Kendisinin yaşlanıp kentte her gün inememesi üzerine, eşeği yalnız başına sokakları dolaşarak, tamir edilen kunduraları sahiplerine ulaştırmaya başlamış. Vatandaşlar, tamir edileceklerle beraber ücret olarak eşeğin sırtındaki küfelere yiyecek içecek ya da para da koyuyormuş. Eşeğin üç, dört gün gelmemesi üzerine şüphelenen Foçalıların, evine gittiklerinde kunduracı dedeyi tepede yaşadığı evde ölü bulmuş."

Evinin içinde öldüğü yere gömülen kunduracının yaşadığı yerin, halk tarafından dilek dilenen, dua edilen, kutsal bir mekan olarak kabul edildiğine dikkat çeken Sebahattin Karaca, tepeye de, eşeğin boynundaki çandan ötürü 'Çandede Tepesi' adının verildiğini de anlattı.

 Hikayeyi çok ilginç bulduklarını, alanı mutlaka gidip görmek istediklerini belirten öğrenciler, her gün boş gözlerle baktıkları tepenin artık ayrı bir anlam kazandığını belirterek Karaca'yı uzun süre alkışlayıp, teşekkür etti.

(DHA)