Depremzedeler için kalıcı konutların yapıldığı 375 hektarlık Bayraklı’daki orman alanının 1995 yılında 58 can kaybının yaşandığı Laka Deresi Havzası’nda kaldığı TMMOB(Türkiye Mimar Mühendisler Odaları Birliği) raporu ile ortaya çıkmıştı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı deprem konutlarının yapılacağı alanda yapılaşma için SİT statüsünü de kaldırıldı. Senih Özay, Erol Göksu, Ertuğrul Barka, Ahu Tahmilci, Ege Dilik, Anıl Kayışoğlu, Hilal Elbüken ve Suzan Bayrak’ın açtığı davada Danıştay söz konusu alanın orman sınırları dışına çıkarılması işleminde “yürütmenin durdurulması” kararı verdi.

HARİTA MÜHENDİSİ OLMADAN YAPILMIŞ

Danıştay 8. Dairesi kararında, “Bu durumda, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 27/10/2021 tarih ve E:2021/671 sayılı YD İtiraz kararı dikkate alınarak, dava konusu alana ilişkin oluşturulan inceleme heyetinde harita mühendisinin yer almadığı görüldüğünden, inceleme heyetinin Yönetmelik’te belirlendiği şekilde usulüne uygun teşekkül etmediği anlaşılmakla, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır. Bu nedenle, 2577 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen 27. maddesinde yer alan koşulların birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır” ifadeleri dikkat çekti.

YENİ ACILAR YAŞANABİLİR

Dava konusu alanın erozyon kontrolü yapılan bir yer olduğu, bu nedenle yapılaşmaya açılmasının başka felaketlere neden olacağı, su kaynaklarının ve doğal yaşamın olumsuz etkileneceğini vurgulayan Senih Özay, Yerleşime uygun olmayan bir alanda yerleşik olan ve depremde çok büyük kayıplar yaşayan depremzedeler, bir diğer yerleşime uygun olmayan  dere havzasına yerleştirilmek istenmektedir. Yani denmektedir ki bir de burayı deneyelim tutmazsa başka yere bakarız. Ve üstelik bu alanın 375 hektarlık bölümü, T.C Cumhurbaşkanı kararı ile  6831 sayılı yasanın Ek.16 maddesine göre orman dışına çıkarılarak depremzedelere kalıcı konut yapılmak üzere Toplu Konut İdaresine (TOKİ) devredilecektir. Hali hazırda orman alanı ve dere havzası olan, yerleşim kurulmasına uygunluk  sağlamayan bir alan için yapılan çabalara bakınız. Doğanın katli yetmiyor üzerine bir de insanlara yeni acıların anahtarını sunuluyor” dedi.

“Depremzedelere konut yap, en iyisini yap, en sağlamını yap, ama başka yere yap” diyen Özay şu bilgileri verdi: “Sağlam zemine yap, orman alanı olmayan hali hazırda yerleşime açık başka araziye yap. Neden yeni felaketlere zemin hazırlayasın?İşte biz de durduk, düşündük, Danıştaya dava açmalıyız dedik. Bu konuda en uzman Türkiyenin yiğit, iyi Profesörü Doğan Kantarcı hocamıza başvurduk. Bize  raporunu yazdı. Bakarmısınız yörenin durumuna, orman kavramına,  yeşil kuşak kavramına,  sel kavramına,  yüksek yağışlar durumuna,  Dere , Dereler ıslahları kavramına,  iklim kavramına, erozyon kavramına, eski mera kavramına, Alüviyel tortullara, sellere, yamanlar seline,  58 ölüme, yeşil kuşak kapsamına alınma ve buna  rağmen şehir hastanesi  yapımına  incelenmiş  ve  orman alnından çıkarılan bölgeyi merkez olarak saptamıştır. ve ‘urası yahu burada yaşayanların sigortasıdır’ demiştir. Biz de  İzmirli hemşehri yıurttaş gurubu olarak  bu raporu sunarak ek gibi Danıştay’a davayı açmışızdır.”

TMMOB RAPORUNA DA GİRDİ

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu raporunda alanla ilgili şu ifadeler dikkat çekti: “Tapuda orman olarak kayıtlı Bayraklı İlçesi 2261 ada 59 parselin yaklaşık 360,00 hektarı ve 14,18 hektarlık 37908 ada 2 parselin tamamının evlerini kaybeden vatandaşlarımız için kalıcı konut yapılmak üzere orman dışına çıkarılması için çalışma yapıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu alan; Yamanlar dağından başlayan ve yaklaşık 1.750,00 hektarlık su toplama havzasına sahip Laka Deresi Havzası içinde kalmaktadır. İzmir’de 1995 yılında meydana gelen sel felaketi sonucu yitirdiğimiz 65 vatandaşımızın 58’i Laka Deresi Havzası’ndan gelen sellere kapılarak hayatını kaybetmiştir. Sel felaketinden hemen sonra dönemin orman idaresi yetkililerince yerinde yapılan inceleme sonucunda büyük felaketin yaşandığı Laka Deresi Havzası’nda yüzeysel akışın bertaraf edilmesi için hemen çalışmalara başlanmasına karar verilmiş ve erozyon kontrolü yapılması planlanan toplam 1.326,53 hektarlık hazine arazisi Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilerek orman rejimi içine alınmıştır. Çalışmalar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkısıyla dönemin Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü’nce yürütülmüştür.  Yapılan binlerce km. teras, yüzlerce m3 kuru duvar eşik, harçlı duvar ve tersip bendi gibi erozyon kontrolü düzenlemeleriyle, dikilen yüz binlerce fidan sayesinde yüzeysel akış kontrol altına alınmış ve olası sel felaketlerinin önüne geçilmiştir. Ancak akla ve bilime göre yapılmış başarılı uygulama sahasında aradan geçen zamanla felaket unutularak sahanın yaklaşık 74,00 hektarlık bölümü 2010 yılında şehir hastanesi yapılmak üzere sağlık bakanlığına tahsisi edilmiş ve inşaatı halen devam etmektedir. Bu defa da belirtilen alanın geriye kalan (3.753,604 m2) 375,00 hektarlık bölümü, 6831 sayılı yasanın Ek.16 maddesine göre orman dışına çıkarılarak depremzedelere kalıcı konut yapılmak üzere Toplu Konut İdaresine (TOKİ) devri yapılacaktır.” (Egeli Gazete)