Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Başdanışmanı, Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat gündemi değerlendirdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ'ın elektrik zamlarına yönelik "Nükleer tesisin ve Karadeniz gazının devreye girmesi, dünyadaki emtia fiyatlarının da bahar aylarıyla birlikte düşmesiyle inşallah temelden bir çözüm olacak" açıklamasına yönelik konuşan CHP'li Polat, "Nükleer santrale karşıyım ben. Bu iktidar dünyanın özellikle Avrupa'nın terk etmeye çalıştığı bir yöntemle enerji sağlamaya çalışıyor. Bunun Türkiye açısından çok inanılmaz riskleri var. Ukrayna'da patlayan nükleer santrali, Çernobil'i hepimiz hatırlıyoruz. Çernobil'den sonra Karadeniz'de artan kanser vakalarının toplumda yarattığı tramvayı ve acıları hepimiz biliyoruz. Hala Çernobil yasak bölge. Türkiye'yi böyle felaketlerle karşı karşıya bırakabilecek bir yatırımı kabul etmek mümkün değil. Doğamızı, çevremizi, geleceğimizi tehdit eden bir enerji kaynağı. Bunun yerine temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarına, bunların da ölçüm ve yer seçimlerinin çok doğru yapılarak planlanması  gerekiyor" dedi.

"DOĞALGAZLA ALGI YARATIYORLAR"

Polat, "Doğalgaz bulduk" söylemleri ile algı yaratılmaya çalışıldığını savunarak, "Dünyadaki ulusların en önemli sorunlarından bir tanesi enerji güvenliği. Enerji güvenliği, enerji arzında sıkıntı yaşanmadan kesintisiz bir şekilde enerji vatandaşa ulaştırılmalı. Bugüne kadar 20 yıldır iktidarda olan parti onlarca kez doğalgaz buldu, onlarca kez dünyanın eksenini değiştireceğini söyledi. Hatta birileri çıktı, 'Camları açın, açın... 2021'de doğalgaz geliyor. Türk doğalgazı kullanacağız' dedi. Maalesef bunların hepsinin toplumda bir algı yaratmak için olduğunu biz biliyorduk. Doğru enerji çevreleri, çıkarılması oldukça maliyetli ve zamana yayılacak bir şeyle Türkiye'de enerji konusunu siyasi çıkar için kullanmaya çalışan tuhaf bir iktidarla yan yanayız. Değerli vekil arkadaşlarım Hamza Dağ ve Yaşar Kırkpınar da iktidarlarının bu geleneklerini sürdürüyor. İnsanların devleti tarafından yanıltılmama hakkı var. Bu hak çerçevesinde doğalgazın durumu nedir, bugüne kadar Trakya'da onlarca kez bulduklarını iddia ettiler, henüz bir doğal gaz Türkiye'de yok" diye konuştu.

"ÇILDIRMAMAK MÜMKÜN DEĞİL!"

6 gün kullandığı eve 884 TL elektrik faturası geldiğini kaydeden Polat, "Ben elektrik faturasına isyan ettim. 884 lira, tek başıma kaldığım evde, ısınmayı da doğalgazla yapıyorum ve haftanın 2 günü kalıyorum. Bu ay 1 hafta meclis kapalıydı ve kullanmadım. Toplam 6 günlük faturanın 884 lira gelmesi beni bile isyan ettirecek noktaya geldiyse; ki ben iş insanı kimliğiyle de bilinen bir insanım; dar gelirli, emeğiyle geçinen, emeklilik maaşıyla geçinen, hiç geliri olmayan, yoksulluk maaşı alan insanların neler yaşadığını biliyorum ve ben buna çıldırıyorum. Çıldırmamak mümkün değil. İşletmeler her gün bize fatura atıyor. İyi bir işletme, İzmir'de bilindik bir restoranın sahibine 21 bin 440 lira gelmiş, bu restoran sahibi de isyan ediyor. Bu insan kira mı ödeyecek, istihdam mı sağlayacak, girdi maliyetlerini mi karşılayacak, elektrik faturası mı ödeyecek? Bu kadar zamdan sonra 'İndirime gidilecek' demek de, bazı mağazaların 'İndirim yaptık' diyerek, önce yüksek rakamlı etiket basıp altına satmak istedikleri fiyatı yazmalarına benziyor. İktidarın da 'İndirim' dediği zamdan indirim. Pansuman tedbir, bir işe yaramayacak. Pansuman tedbirlerle bir şey yapmaya çalışıylıor, Kur korumalı TL Mevduat hesapları açıldı, bunun gibi bir sürü pansuman tedbiri hayatımıza soktular. Bunlarla değil, kalıcı, köklü, yaşamsal tedbirlerle yol alınmalı" ifadelerini kullandı.

"ERKEN SEÇİME GİDİLMELİ"

CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, "Sadece elektriği konuşuyoruz ama doğalgazın da maliyeti yavaş yavaş insanlara yansımaya başladığında esas sorun orada çıkacak. Kış aylarında insanlarımızın büyük çoğunluğu doğalgazla ısınıyor, yemeğini yapıyor. İnsanlar gaz ocağı bulsa ona dönecek hale gelecek. AK Parti bir şey yaptı, insanları atalarımızın, dedelerimizin yaşadığı çağlara, idare lambalarına, gaz ocaklarına geri çevirdi" diyerek halk ekmek kuyruklarına dikkat çekti. Polat, AK Parti iktidarının insanların yaşamanı çaldığını kaydederek, "AK Parti iktidarı ateşin karşısındaki kar gibi eriyor. İktidarın bir an evvel demokratik olgunluk göstererek seçime gitmesi gerekiyor. Kendilerine güveniyorlarsa, ki onay alma süreci olarak görmeleri gerekiyor. Biz yılmıyoruz, çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi kadroları bu sıkıntıları değiştirebilecek donanımda, liyakatla  yönetilen bir Türkiye ile vatandaşlarımızı buluşturacağız" dedi.

KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINI AÇIKLAYACAK MI?

"CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Buca Metrosu temel atma töreninde Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayacak mı" sorusunu yanıtlayan Polat, "Ben şahsen öyle bir şey bilmiyorum ama Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye'de yaşayan tüm insanların gönlündeki Cumhurbaşkanı'dır. Tüm canlıların gönlündeki Cumhurbaşkanı'dır. Çünkü biliyorsunuz, yaban hayatımız, doğal yaşamımız da tahrip oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu bunlara da sahip çıkabilecek nitelikte, donanımda bir lider olarak çalışmaktan onur duyduğum kişidir. Umarım öyle bir açıklama yapar, umarım Türkiye'yi demokrasiyle taçlandıracak potansiyeldeki Cumhurbaşkanı olarak karşımıza çıkar" açıklamasında bulundu.

"SİYASET YAPACAKSANIZ ELEŞTİRİYE AÇIK OLACAKSINIZ"

Cumhurbaşkanı ve AK parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na açtığı davaları değerlendiren Mahir Polat, "Tayyip Bey sanırım hakaret davalarıyla, tazminat davalarıyla köşeyi dönme, yolunu bulma konusunda mahir olmak istiyor. Bir Cumhurbaşkanı, siyasetçi belli eleştirilere açık olmak zorunda, küfür olmadığı, açık tehdit olmadığı müddetçe... Böyle bir yöneticimizin olmaması üzücü bir şey. Eleştirirler, çıkarsınız o eleştiri ne kadar sert olursa olsun, eleştiri sınırları içindeyse ona yine aynı sertlikte cevap verebilirsiniz. Dönüp baktığınızda herkese 7 sülalesinden başlayarak küfür eden, hakaret eden bir Cumhurbaşkanı var, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin en çok hakaret eden, küfür dilini kullanan Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar ne Sayın Demirel'de ne Sezer'de ne başka birinde bu kadar çok insanlara hakaret eden, bu kadar çok insanları aşağılayan, insanlara çemkiren, kendisine 'Gözünün üzerinde kaşın var' dendiğinde de ceza davaları açan bir Cumhurbaşkanıyla Türkiye daha önce karşılaşmamıştı. Yargıyı Cumhurbaşkanını koruma sopası olarak kullanan bir yönetim anlayışı var Cumhurbaşkanımızın. Bu da doğru bir şey değil, eğer siyaset yapacaksanız eleştiriye açık olacaksınız" dedi.

"MAĞDUR EDENİN PEŞİNDE OLURUM"

Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu'nun "CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat Kasım 2021’de geliyor ve ‘Esnaf mağdur edilecek’ diyor. Söylemler çok farklı… Akabinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de söylemi değişiyor ve Aralık ayında sizlerle ilgili daha fazla alanın kazandırılmasıyla ilgili ne gerekiyorsa yapacağız diyor" sözlerinin hatırlatılması üzerine konuşan Polat, "Siyaset kurumu doğruyu söylemek zorunda.  Hakan bey ile bizim 'merhabamız' var. Ben kendisine karşı bugüne kadar çirkin, yaralayıcı bir dil kullanmadım. Bergama'daki stadyum esnafı meclise beni ziyarete geldiler. Sayın Genel Başkanımızla bu esnafımızı bir araya getirdik. Konularının davacısı olduk. Ben Bergama'yı uzun yıllardır bilirim, Bergama'da çok köklü ilişkilerim vardır. Bergama'nın tarihini, kültürünü, belleğini yansıtır Bergama Stadyumu. Bergama'da vatandaşları ziyarete gittim. Gittiğimde 'Sizi mağdur edecekler' demedim, 'Sizi mağdur ettirmeyeceğiz. Sizin sonuna kadar yanınızda olacağız' dedim. Doğru okunması gerekiyor. Benim en temel görevim, bir yerde mağduriyet varsa, bunun sağına soluna bakmam, kimin yaptığına bakmam, mağduriyetin yanında mağdur edenin peşinde olurum. Bergama Millet Bahçesi açsından en zengin yer, Bergama'nın içi yemyeşil. Bergama'nın etrafı yemyeşil. Parka ihtiyaç da duyabilirsiniz ama Bergama'nın belleği olmuş bir esnaf var, Bergama'nın kalbi orası, orada esnafla oturursunuz, katılımcı demokrasi dediğimiz süreçleri işletirsiniz. Ben Hakan Koştu Bey'in yerinde olsam bana laf yetiştireceğine, benim arkamdan koşturacağına, doğru olmayan beyanlarda bulunacağına 'Ben nerede yanlış yaptım' derdim. Bir kentin şehri emini bunu kendine sormalı" ifadelerini kullandı.

"HAKAN BEY'İN SÖYLEDİĞİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR"

Bergama'nın Millet Bahçesine ihtiyacı olmadığını aktaran Mahir Polat, "Artık insanlar demokrasilerde partilerin ya da başkanların müşterisi değiller. Yönetim süreçlerine katılmak istiyorlar. Bergama, demokrasinin beşiği olan bir kent. Siz Bergamalıyı karar alma sürecinin dışında, hayatlarını da etkileyecek şekilde dışarıda tutarsanız Bergamalı esnaf da, çiftçi de bu kararların karşısında durur. Bergama mallarını sattırmadıkları gibi stadyumlarını da yıktırmazlar. Vicdanlı insan, insanın ekmek teknesinden edilmesinden rahatsız olur. Ben de rahatsız oldum. Arkadaşlarla dayanışmada oldum. Tunç Bey'e de rica ettim, 'Ciddi bir esnaf sıkıntısı var, birlikte gidelim' dedim, Tunç Bey de esnafı dinledi. İlk başta ne şekilde dava açtılar, muhtemelen Hakan Bey'in söylediğini tam olarak bilmesem de doğruyu yansıtmadığını düşünüyorum. Tunç Bey'in oradaki söylemlerinden onu anlıyorum. Onlarla dayanışacağımızı ve onları mağdur etmeyeceğimizi beyan ettik ve nitekim de davalar açıldı. Bildiğim kadarıyla Bergamalılar da o alanın Millet Bahçesi olacağından rahatsız oldular. Millet Bahçesi bir anlayışı yansıtıyor, yeşil bir anlayışı yansıtmıyor. Millet Bahçesi kentlerin belleklerini ortadan kaldırıp yeni bir bellek yaratma fikrinin, yeni bir restorasyon sürecini öngören anlayışın ürünü. Millet Bahçesi yerine 'Yeşil alan' denilebilirdi. Burada bir siyasal retorik kullanıyor Tayyip Erdoğan ve onunla siyaset yapanlar" açıklamasında bulundu.

"TÜTÜN KANUNU İPTALİ İÇİN DANIŞTAY'A BAŞVURDUK"

Yeni tütün kanunun, kaçakçılığın önünü açacağını kaydeden Polat, "Geçtiğimiz Aralık ayında bir Cumhurbaşkanlığı kararı yayınlandı. Sigaranın ülkemizden ihracı ve transiti konulu bir karardı. 2012'de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlamıştı, Türkiye'yede sigara kaçakçılığının önlenmesine yönelik bir Bakanlar Kurulu kararı almışlardı. O kararda, 'Üzerinde gideceği ülke dilinden başka dil yazmamak koşuluyla Türkiye üzerinden tahsisi ve ihracına izin verilir' diyordu. O dönem için bu gayet doğru bi karardı çünkü vatandaşın eline yabancı dilde yazılı bir sigara paketi geldiğinde onun kaçak ya da sahte olduğu anlaşılacaktı. Bugünse aldıkları kararda; ki biz bu kararın iptali için Danıştay'a Aydın Milletvekilimiz Süleyman Bülbül ile birlikte dava açık; tek bir satırla, geçmişte aldıkları kendisinin de imzası olan kararı ortadan kaldırdı. Bu da Türkiye'de çok ciddi tütün mamülü kaçakçılığına sebebiyet verebilecek bir konu. Yanlış bir karardı bunun iptali için başvurumuzu yaptık. Adıyaman ve Malatya'da kıyılmış tütün yasaklanmaya çalışılmıştı, o tütün nedeniyle sigara kartelleri ciddi biz zarara uğradı. Onun karşılığında bir şekilde Türkiye'ye kaçak yolladan gelişini açacaklar, yani vergisiz sigaranın gelişinin önünü açmayı hedeflemiş olabilirler" dedi.  

"KAYYUM OLAN İLÇELERDE SAHA ÇALIŞMASI YAPMIYORUM"

Kongre tartışmaları ile gündeme gelen Tire, Torbalı, Bayraklı ve Kınık CHP İlçe Başkanlıklarına yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine konuşan CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, "Ben kayyum yönetimlerine karşıyım. Seçilmiş başkanların fahiş hatalara imza atmadığı sürece görevlerini sürdürmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu benim demokratik anlayışımla ilgili fakat İl Başkanı ben değilim, il yönetim kurulu üyesi de ben değilim. Bu arkadaşlarn hangi gerekçelerle alındığını, istifa ettiğini bilmiyorum. Pandemi süreçleri vardı, ve süreçler uzadı. Kongre süreçlerinin uzadığı yönündeki eleştirilere de katılıyorum fakat mutlak bir haklılık olmasaydı İl Başkanımız bu süreci bu hale getirmezdi. Ben il başkanımızı tanıyorum, il başkanımız kavga eden, kavgayla yol alan bir yönetim anlayışında değil. Uzlaşıyı esas alan bir il başkanımız var. Herkesin bir yönetim anlayışı var, onun yönetim anlayışı da demek ki bu. Mesela ben mümkün mertebe kayyumlarla yönetilen ilçelerde siyasal çalışmalara katılmamaya özen gösteriyorum. 'Seçilsin örgütümüzden insanlar, ondan sonra saha çalışmaları yaparım' diye düşünüyorum. İl Başkanımıza da haksızlık etmemek gerekiyor. Bayraklı'da il başkanımızın bir dahli yok, yönetimin istifasıyla düştü, sancılı bir süreçti. Kınık'ta da ilçe başkanımızın istifasıyla yaşanan bir kayyum süreci var, süreç uzadı ama pandemiyi de düşünürsek uzaması makul, uzamasaydı iyidi ama" ifadelerini kullandı.

"DAĞ VE KIRKPINAR'IN HABERİ OLSAYDI MÜSADE ETMEZLERDİ"

AK Parti'nin siyaset sahnesinden silineceğini savunan CHP'li Polat, "Talepler, istekler tüm Türkiye'de ortaksa anlayış da ortaklaşabiliyor. Türkiye ciddi bir siyasal değişime imza atmak üzere. Çiftçi her yerde mağdur edilmiş, z kuşağı her yerde aynı şeyi düşünmeye başlamış, ev kadınlarının her yerde beklentileri aynı, sanayicinin beklentisi aynı. Bunun bölgesel ayırımı yok, her yerde aynı sorunlar, aynı beklentilerde buluştuysa insanlar Türk siyaseti müthiş bir değişime gidiyor demektir. Biz bunu AKP'nin iktidara geldiği 2002 öncesi süreçte yaşadık. Aynı süreci yaşıyoruz. Türk siyaseti yeniden şekillenecek ve bu şekilleniş içinde AK Parti olmayacak. Ben sevinerek söylüyorum, AK Parti de siyaset sahnesinden silinebileceği bir seçimle karşı karşıya olduğunu görüyor. Erken seçim konusundaki isteksizliklerinin temel sebebi de 2002 sürecinde geldikleri dönemdeki gibi Türk siyasetinin yeniden şekillenecek olduğunu iyi okumalarından kaynaklanıyor. Bu okumayı Türkiye'yi iyi noktaya götürmek üzerine değil de kendi yakınlarına daha fazla iş, daha fazla ihale verme noktasına doğru evirmiş durumdalar. Kapan neyi götürecek kaygısındalar. Maalesef devlet, geleneklerinden çok uzaklaşmış, liyakatle yönetilmiyor. Ana kadronun ben yönetim süreçlerine çok hakim olmadığını düşünüyorum. Hakim olunsa çok fazlaca yağmaya müsade etmezlerdi. Ege bölgesindeki vekil arkadaşlara seslenmek isterim. Bir şirketi devlet bankası alıyor, alacaklarına karşılık. Bu şirkete AK Parti'ye yakın bir avukatın vasıtasıyla başka bir şirket kurduruluyor. Bu yeni şirkete de bankadan eski şirketin belli bir hissesi satılıyor. Bir devlet bankası adına... İsim vermem doğru değil. Bu şirket aynı devlet bankasından çıkartılan ucuz krediyle alınıyor. Bu kabul edilebilir mi, sizin malınızı, sizin paranızla birileri alıyor, 400 milyonluk borç 2-3 milyar civarına geliyor, kimin parası kayboluyor. Ortadan kaybolan para devlet kamu bankasının. Kamu bankası halkın bankası. AK Partili bölge milletvekilleri eminim ki bu süreçleri bilmiyorlar, bilseler bu yağmaya ne Hamza Dağ'ın ne de Yaşar Kırkpınar'ın müsade edeceğini, sessiz kalacağını sanmıyorum" dedi.