Yazının hemen başında bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Son yazımda İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe ile ilgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun “kara kutusu” nitelendirmesi yaptım. Aziz Bey aradı, “Yazılarını okuyorum ama son yazında kara kutusu ifadesi ağır olmuş. Bizim karayla, farklı işlerle işimizin olmadığını en iyi sen bilirsin” dedi.

Bir yıl boyunca Büyükşehir, diğer 14 yıl ise siyaset muhabiri olarak yer aldığım gazetecilik sektöründe Aziz Başkan’ın yoğurt yiyişini elbette en iyi bilenlerdenim. “Arkadan dolanma”, “kapalı iş yapma” gibi hareketlerinin olmadığı aşikar! Ve bilenen bir gerçek.

Bu konuşmanın ardından “yanlış anlaşılmayı” düzeltmek adına Genel Sekreter Buğra Gökçe’yi aradım. Kara kutu ifadesiyle, “Yöneticilere yakın olan isimlerin kara kutu olarak nitelendirildiğini, sırdaş olduklarını” kast ettiğimi belirttim.

“Kara kutu” kelimesini en çok uçak kazalarının hemen ardından duyarız. Hemen Türk Dil Kurumu’na baktım.

Kara Kutu: “Uçaklarda pilotların konuşmalarını ve kuleden gelen mesajları alıp saklayan araç”

Bunu siyasete uyarlayarak “sırdaş”, “yakın” anlamında kullanıldığını/kullandığımı bir kez daha belirtelim. Buradan farklı bir anlam çıkartılmasın! İşini doğru ve ciddi bir şekilde yapmaya çalışan biri olarak bunun aksinin düşünülmesi beni de üzer…

Şimdi konumuza dönelim.

Başkan Kocaoğlu’nun, 24 Haziran’dan sonra konumlandığı yer ve önümüzdeki dönem ‘yokum’ demesinin ardından parti içerisindeki güç dengeleri değişti.

Kocaoğlu’nun koltuğu bırakmak isteyebileceği isimlerin başında Alaattin Yüksel olabileceğini daha önce yazmıştım. Ama Oğuz Oyan olabileceği aklımın ucuna bile gelmedi. Ankara’dan arayan haber kaynağım, “Aziz Kocaoğlu kendisinden sonra Oğuz Oyan’ı istiyor. Kesin bilgi” dedi. Çok şaşırdım. Yakınlıklarını bildiğim için “Nasıl böyle bir şeyi atlarım, daha önce düşünmedim?” diye de kendime kızdım.

Yazımı yazarken, Kocaoğlu’nun istemediği isimlerle ilgili bir haber düştü. Habere göre bu isimler CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, diğeri Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer. Kocaoğlu’nun Özkan’ı İzmir’de istemediğini zaten biliyoruz ama Soyer istemediği yönündeki iddia ile ilgili kuşkularım var.

“Güç” dengeleri değişti demiştik. Şimdi güç dengeleri milletvekillerine kaymış gibi görünüyor. MYK üyeleriyle ilişkileri iyi olan isimler partililer tarafından avantajlı görünüyor.  

Basınla İlişkiler ve Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, hiçbir şeye karışmıyor görünse de yerel seçimlerde istediği isimlerin aday olması için mücadele verecektir. Peki kim bunlar?

Karabağlar’da Şakir Başak, Çeşme’de Ekrem Oran, Çiğli’de Utku Gümrükçü, Narlıdere’de Ezgi Deniz Urunga, Torbalı’da Övünç Demir.  

Genel merkezde etkili olan bir diğer isim ise CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan. Uzun zamandır tanıdığım Murat Bakan, bana kalırsa bu sürecin etkili isimlerinin başında yer alacaktır.

O ise Karabağlar’da Heval Savaş Kaya, Bornova Belediye başkanı Olgun Atila, Gaziemir’de Abdurrahim Nursoy’un, Narlıdere’de Hakan Kılıç, Selçuk’ta Filiz Ceritoğlu Şengel, Buca’da Belediye Başkanı Levent Piriştina’nın aday olması için girişimleri olacaktır.

CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın olmazsa olmazı Güzelbahçe’de Alpay Kandemir…

Süreçte yokmuş gibi görünüp “etkili” olan diğer Milletvekilleri ise Sevda Erdan Kılıç ve Ednan Arslan

Her iki isim de Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur’u Büyükşehir için önerecektir. Arslan, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ve Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan’ın yola devam etmelerini istiyor.

Kılıç ise, PM üyesi olarak 2-3 yıldır genel merkezde siyaset yapıyor. Kılıç, sürecin bir diğer “gizli” kahramanı olabilir. Benden söylemesi.

Bir değir “gizli” aktör ise bana göre CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat. Genel merkezle farklı bir bağı olduğu söyleniyor.

Anlayacağınız; CHP’de tam anlamıyla fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor!