Çernobil herkesin bir şekilde duyduğu, etkilerinden sıkça bahsedilen, aynı zamanda en merak edilen yerlerden biri. Buraya bir turun olduğunu öğrendiğimden beri gitmek için uygun bir zaman ayarlamaya çalışıyordum.

Araştırmalara başlamadan önce herkes gibi benim de aklımda “Çernobil güvenli mi?“, “Özel kıyafet ile mi dolaşacağız?”, “Hala radyasyon var mı?” gibi sorular vardı.

Eğer bu yazıyı okuyor ve ciddi olarak gitmeyi planlıyorsanız gitmeden önce Çernobil Felaketi hakkında ve o tarihlerde yaşananlar hakkında araştırma yapmanızı öneririm. Discovery’nin “Battle of Chernobyl” belgeselini gitmeden izlemeniz faydalı olacaktır. Belgeseli Youtube’dan bulabilirsiniz.

Çernobil Felakati Hakkında Kısa Bilgiler

Yaşananları özetlemek gerekirse; 26 Nisan 1986 gece saat 1 sularında o zamanın Sovyetler Birliği’nde bulunan Çernobil 4.Reaktör’de bir deney yapılırken güvenlik sistemi devre dışı bırakılıyor. Beklenmeyen bir tepkimenin ardından büyük bir patlama gerçekleşiyor. Ortaya çıkan enerji ise Hiroshima’ya atılan atom bombasının tam 400 katı.

Patlama anında ölenlerin sayısı çeşitli kaynaklarda 2 ile 50 arasında değişmekte olup patlama sonrası etkileri ise milyonları etkiliyor. Patlamayı Sovyetler Birliği dünyadan gizlemeye çalışıyor ve 2 gün içinde 50.000 nüfuslu Pripyat şehri boşaltılıyor.

Atmosfere karışan radyoaktif elementler rüzgarın etkisiyle 1.100 km kuzeydeki İsveç’e ulaşınca Sovyetler Birliği Dünya’ya felaketi açıklamak zorunda kalıyor. Dünya o tarihe kadar böyle bir facia ile karşılaşmadığı için Sovyetler Birliği çözüm bulmakta zorlanıyor.

Reaktörün çevresindeki 30km’lik alan yerleşimden boşaltılıyor ve reaktörün üzeri çelik ve betonla kaplanıyor. Reaktörün içindeki radyoaktif madde zemini delerek ilerlediği ve toprağa ulaşıp ordan su ile temas etmesi halinde atom bombası etkisi olacağından, reaktörün altı da betonlanıyor.

Bu işlemleri yapan örneğin yangına müdahale eden itfaiyeciler, reaktörün altına beton dökmek için Sibirya’dan getirilen madenciler, reaktörün üstüne toprak döken işçilerin büyük bir kısmı daha sonra radyasyona bağlı nedenlerle vefat ediyor.

Çernobil Turu Genel Bilgiler

Çernobil’e yapılan turistik amaçlı turlar devletin yetkilendirdiği tur şirketleri ve özel izinle yapılıyor. (Yasadışı yollarla bölgeye giren stalkerlar da varmış). Aklınıza esip çıkıp gidebileceğiniz bir gezi değil. Önceden kayıt olmanız gerekiyor ki yasal belgeleriniz düzenlensin. Benim katıldığım tur ise Chornobyl-Tour.

Turun maliyeti ise ulaşım, yemek ve radyasyonu ölçmek için kiralanan Geiger sayacı dahil yaklaşık 100$. Günübirlik, 2 günlük konaklamalı, özel turlar, helikopter turu gibi opsiyonlar ile fiyat değişebiliyor.

Tüm turlar Kiev’den hareket ediyor ve ilk kontrol noktasına ulaşmanız yaklaşık 2 saat sürüyor. Yolda çeşitli güvenlik önlemlerinden, Chernobyl Exclusive Zone’da nasıl davranılması gerektiğinden bahsedilip, felaket hakkında çeşitli bilgiler tur rehberi tarafından veriliyor.

Bölgede hala radyasyon olduğundan tura hamileler ve çocuklar katılamıyor. Tur sırasında herhangi bir özel kıyafet giyilmiyor çünkü karşılaşılacak radyasyon miktarı kıtalararası yapılacak bir uçak yolculuğunda maruz kalınacak miktardan fazla değil.

Yazın tura katılmanız durumunda uzun kollu giyinmeniz ve şort giymemeniz gerekiyor. Yazın bu bölgede çok fazla sinek olduğundan tehlikeli olabiliyormuş.

Açık havada bir şey yiyip içmek, sigara içmek, hayvanlarla temas etmek, bölgeden herhangi bir şey almak, yere oturmak yasak. Uzun süre yürümenin ardından bir ağacın altında dinleneyim diyemezsiniz, ağaçlar ve toprak havadaki radyoaktif elementleri emdiği için oldukça tehlikeli.

Aralık ayında bu tura katıldığımdan hava oldukça soğuktu. Hava sıcaklığı -4, hissedilen ise -11 idi. Bu nedenle kışın gidecekler havanın çok soğuk olacağını, günün ise kısa olacağını bilmeli. Günbatımı 15:50 olduğundan turun sonuna doğru akşam karanlığı çökmüştü.

Yola çıkmadan yanınızda kağıt mendil, ıslak mendil götürmenizde fayda var. Tur boyunca kullanabileceğiniz tuvaletler oldukça kötü. Ayrıca herhangi bir şeyle temas etmeniz halinde silmeniz gerekebilir.

Ukrayna’ya vizesiz ve pasaportsuz sadece kimlikle gidilebiliyor. Bu tura katılabilmeniz için pasaportunuzun yanınızda olması şart.

Çernobil – Pripyat Turu

Kiev’den 2 saatlik yolculuk sonrası ilk durak boşaltılmadan önceki nüfusu 3.000 olan Zalissya. Burası küçük bir Sovyetler Birliği köyü. Terkedilmiş evlerin yanında dolaşırken küçük bir sağlık ocağı diyebileceğimiz bir binaya giriyoruz. Burada o tarihten kalma gazeteler, tıbbi kayıtların olduğu defterler mevcut.

Daha sonra köyün içinde o dönemden kalma terkedilmiş bir eve giriyoruz. Yerde ayakkabılar, oyuncaklar var. Rehberimiz evin tipik bir Sovyet evi olduğundan bahsediyor.

Daha sonra Kopachi‘ye geçiyoruz. Burada da terkedilmiş bir anaokulunu dolaşıyoruz. Anaokulunun terk edilmiş yatakhaneleri, etrafa saçılmış oyuncaklar gerçekten insana garip bir duygu yaşatıyor.

Anaokulunun etrafındaki toprakta radyasyon ölçümü yaptığımızda değerin normalin 100 katı fazla olduğunu görüyoruz. Toprağın ve ağaçların bu bölgede radyoaktif bulutun etkisinde kalmasından değerler oldukça yüksek. Hepimizin cihazı 0,3’ün üzerine çıktığı için ötmeye başlıyor.

Sıradaki durağımız ise Hayalet Şehir Pripyat. Bu şehrin öneminden bahsetmek gerekiyor. Pripyat 1970 yılında Sovyet rüyası olarak kurulan 50.000 nüfuslu büyük bir şehir. Şehrin merkezinde hastane, spor salonu, havuz, kültürel ve sosyal alanlar, etrafında ise yerleşim yerleri var.

İnsanlar evlerinden yürüyerek şehrin merkezine ulaşabiliyor ve tüm sosyal olanaklardan yararlanabiliyor. Burada yaşayanların Çernobil Nükleer Santrali’nde çalıştığını, evlerine döndüklerindeki imkanlarını, sosyal yaşamlarını hayal edin.

Bunun dışında şehirde büyük bir hotel mevcut; Hotel Polissia. Bu hotel Call of Duty 4 oyununa da konu olmuş, şehrin en büyük yapısı.

Şehirdeki en tehlikeli nokta ise hastane. Reaktöre ilk müdahale eden itfaiyeciler bu hastaneye getirildiklerinde üzerlerindeki kıyafetler radyoaktif durumdaymış. İtfaiyeciler daha sonra Moskova’ya götürülmüş ancak kıyafetleri, ayakkabıları hastanede kalmış. Yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen hala radyoaktif olan bu kıyafetlerden dolayı hastane şehrin en tehlikeli yeri.

Şehri dolaşırken 1970 yılında büyük umutlarla kurulan bu şehrin 16 yılda nasıl ömrünü tamamlandığını görünce, geride bırakılan hayatları düşününce insan gerçekten farklı duygulara kapılıyor.

Şehrin en popüler noktası ise 1 Mayıs 1986’da açılması planlanmış ama açılışı yapılamamış lunapark. Lunaparktaki dönme dolap ise hiç kullanılmamış bir şekilde 30 yıldır öyle bekliyor.

Lunaparktan sonra patlamanın gerçekleştiği 4 nolu reaktörü görmeye gidiyoruz. Şuan üzeri beton ve demir ile kaplı bu reaktör hala insanlık için ciddi bir tehlike olduğundan yoğun güvenlik önlemi var. Ancak sayaçlarımız bu noktada normal değerlerde.

Turun büyük bir kısmı bitmiş durumda olduğundan öğlen 2 gibi yemek yemeğe gidiyoruz. Yemeği reaktörde çalışan işçilerin yediği yemekhanede yiyoruz.

Yemekhaneye girmeden önce radyasyon kontrolünden geçiyoruz. Makinenin yanlarına elimi koyup bekledikten sonra bir ışık yanıyor ve üzerimde yüksek radyasyon olmadığını belirtiyor. Gerçi ben bu cihazı ben güven verici bulmadım. Spor salonlarında 2 dakikada yağ, kas ölçümü yapan cihazlar gibi biraz ciddiyetsiz geldi ama tabi itiraz edemeyiz.

Gezinin son durağı ise 150 metre yüksekliğindeki Radar Duga. Diğer adı ile “Russian Woodpecker“, “Ağaçkakan“. O dönemde neden yapıldığı sır gibi saklanan bu devasa yapı, iyonosfere radyo sinyalleri yollayarak ABD’nin balistik füzelerini tespit etmek amacıyla bir çeşit erken uyarı için kurulmuş.

1976’dan 1989’a kadar tüm dünyadan duyulan gizemli ağaçkakan sesinden dolayı bu isim verilmiş. Aşağıdan bakarken bile insanın içi ürperiyor.

Radar Duga’dan sonra Çernobil şehrine uğruyoruz. Hava karanlık olduğundan fazla zaman geçirmiyoruz. Çernobil felaketinde çalışması için tasarlanan robotlardan oluşan bir alan var. Robotlar yüksek radyasyondan dolayı bozulmuş ve sergilenmesi için buraya bırakılmış.

Gezinin bu noktasından sonra 2 saat sürecek dönüş yolculuğu başlıyor. 2 kontrol noktasından geçiyoruz. Bu kontrol noktalarında yine radyasyon taramasına giriyoruz.

Pripyat şehri tamamen terk edilmiş. Yaşam yok. Çernobil’de az da olsa yaşayan var. Burada yaşayanlar Reaktör’de görev alan çalışanlar, güvenlik işçileri. 15 gün burada yaşayıp geri dönüyorlarmış. 15 gün sonra tekrar geliyorlarmış.

Saat 10’dan sonra Çernobil’de dışarı çıkmak yasakmış. Nedeni ise radyasyon değil. Kurt tehlikesi…

Eğer 2 günlük Çernobil turu yapmak isterseniz Çernobil’deki küçük bir yerde konaklıyorsunuz. Aslında otel olarak tasarlanan bir yer değil. Daha çok konuk evi diyebiliriz.

Örneğin 2 günlük turda Red Forest’a gidip, yolun bir tarafındaki ağaçların radyasyondan dolayı kırmızı olduğunu, diğer taraftaki ağaçların ise yeşil kaldığını görebilirsiniz.

Çernobil’in Ardından…

Yaklaşık 12 saat süren bu yolculuk sonunda ufak bir hatanın bedelinin ne kadar ağır olabileceğini görmüş oldum. Terkedilmiş binalar, kayıp hayatlar, sayısız kanser vakaları hepsi dönüş sırasında insanın aklına geliyor.

Bu tehlikeli enerji kaynağının yerini 2020 yılından sonra Ukrayna’da yenilenebilir enerji alacakmış.

İmkanı olan herkesin yakın tarihin en büyük nükleer kazasının yaşandığı bu yere gitmesini, yaşananları yakından hissetmesi için tavsiye ederim.