En son köşe yazımı seçimden 1 hafta önce yazmıştım. Seçimin sonuçlarını geçimin belirleyeceği öngörüsünde bulunmuştum. Seçimlerin sonuçları bu öngörümün haklılığını ortaya koydu.

Ekonomide yaşanan sorunların vatandaşın cebine yansıması seçim tercihlerini belirledi. Ülke ekonomisinin belkemiğini oluşturan İstanbul ve ülke yönetiminin kalbi olan Ankara muhalefet partisi tarafından kazanıldı.

Türkiye’nin öne çıkan diğer illeri Adana, Antalya, Mersin’de de koltuklara muhalefetin adayları oturdu. Zaten İzmir ile Eskişehir de sürpriz beklenmiyordu. Ülke üretiminin yüzde 65’ine yakını gerçekleştiren şehirlerin muhalefet tarafından kazanılmasında ekonomideki gelişmeler başat rolü oynadı.

Pazarda kilogramı 10 TL’ye yükselen soğan, sürekli gerileyen gelirler, dizginlenemeyen enflasyon ve işsizlik vatandaşların seçim tercihlerinde rol oynadı. Seçim sonrası yapılan dış gezilerle borçlu olan Türkiye ekonomisi için sıcak para arayışı devam ederken, Hükümet de ekonomideki sorunların çözümü için çalışıyor.

İş Dünyası temsilcileri de sürekli seçimin bittiğini artık, ekonomiye odaklanılması gerektiğini vurguluyor. Vatandaş ise çarşı ve pazardaki fiyatların dizginlenmesini, cebindeki deliğin dikilmesini bekliyor. Bunun için de ciddi bir seferberlik ilan edilmesi şart. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçtiğimiz günlerde yeni ekonomi paketini açıkladı. Paket içinde en çok tartışılan başlıklardan biri de kıdem tazminatı fonu oldu. Bu başlık çalışan kesimden tepkiler aldı. Albayrak, tüm paydaşların mutabakatıyla bir süreç işleyeceğini ifade etti. Önümüzdeki günlerde bu başlığı çok tartışacağa benziyoruz.

Tek yol Ekonomi derken uzmanlar, kısa vadeli tedbirler yerine uzun vadeli olarak her alanda katma değerli üretimi esas alan, tarım gibi üstün olduğumuz alanlarda üreticiyi destekleyerek ithalatın önüne geçen bir strateji benimsenmeli görüşünde. 

İstanbul’da 17 gün boyunca oyların tekrar tekrar sayıldığı günlerde Çinli, Amerikalı, Hintli ve Avrupalı firmalar yaptıkları ar-ge çalışmaların karşılığı olarak yüzlerce patent aldılar. Türkiye olarak biz de bu konuda çalışmalar yapsak da ne yazık ki dünyanın çok gerisindeyiz. Bizim de ülke olarak bu yarışta geri kalmamamız için daha çok çalışmamız gerekiyor.

Katma değerli üretim için önce iyi bir insan kaynağına sahip olmamız gerekiyor. Bu da düşünen, sorgulayan ve üreten insanlar yetiştirmekten geçiyor. Sonrasında bu insanlara sahip çıkıp, başka ülkelerde iş arar pozisyona düşürmememiz gerekiyor. Bunun önüne geçmek için de evrensel hukuk, düşünce özgürlüğü konularını da hiç ihmal etmememiz. Seçim sonuçlarının değerlendirildiği bugünlerde büyükşehirleri kaybeden Hükümetin ekonomiye özel bir önem vereceğinden hiç şüphem yok. Bu yolla vatandaşın cepleri dikilirken, ülke geleceği açısından da olumlu adımların atılacağına inanıyorum. Gün hepimizin ülke geleceği için elini taşın altına koyma günü. Vicdanımızın sesini dinleyerek, birbirimizi anlayarak, ülkemiz için birlikte çalışarak bütün zorlukların üstesinden geliriz. Ne üst akıllar, ne de dış mihraklar bizi yolumuzdan döndüremez.