Akciğer kanseri, akciğerde yer alan hücrelerin çeşitli nedenlerle kanser hücresine dönüşüp kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu gelişmektedir. Akciğer kanseri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın ve erkeklerde kanser ölümlerinin ilk sırasında yer almaktadır. Sigara kullanımı bu hastalığın en önemli sebebini oluştururken, akciğer kanseri olan her 10 hastanın 9’unun sigara kullanıcısı olması önemli bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetle sigara içmek akciğer kanseri riskini ciddi seviyede artırmaktadır.

Uzun süreli öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi belirtileri bulunan akciğer kanserinde, erken evrede tanı konulan hasta oranı çok düşük olmaktadır. Hastaların yüzde 65-70’ine ameliyata uygun olmayan dönemde tanı konulmaktadır. Akciğer kanseri taraması için yoğun sigara içicilerde düşük doz bilgisayarlı tomografi denilen tarama yöntemi bulunmakta, ancak bu yöntem çok sınırlı sayıda ülkeyi kapsamaktadır.

Maalesef günümüzde akciğer kanseri için yaygın olarak kullanılan bir tarama metodu bulunmamaktadır. Bu sebeple çoğu vakada belirti verme aşamasında çoktan operasyon sınırı aşılmakta ve hastalara genelde ileri evrelerde tanı konulmaktadır. İleri evrelerde tanı konulan hastaların da sağ kalım süreleri son dönemde sağlanan gelişmeler sayesinde uzatılabilmektedir.

2000’li yıllara kadar ileri evrede tanı konulan akciğer kanseri hastalarının hepsine kemoterapi tedavisi uygulanmaktaydı. 2000’li yıllardan sonra tüm tümörlerde olduğu gibi, özellikle akciğer kanserinde de tümör profillemesi kullanılmaya başlandı. Yapılan tümör profillemelerinde akciğer kanseri hastası olanların tek bir hasta grubundan oluşmadığı, genetik özellikleri birbirinden farklı hasta gruplarından oluştuğu belirlendi. Çıkan sonuçlara göre 4 kişiden birinde akciğer kanserinde genetik değişiklikler saptanırken, tetkiklerin ardından metastatit hastalarda taşıdıkları tümörün genetiğine göre hedefli tedaviler uygulanmaya başlandı.

Ağızdan tablet şeklinde kullanılan ve yanıt oranları yüksek olan hedefli tedavilerin yan etkileri, kemoterapiye göre daha az yaşanmaktadır. Bununla birlikte akciğer kanserleri bireyselleştirilmiş hassas tıp uygulamalarının en güzel örneğini oluşturmaktadır. Çünkü hastaya, tümörün taşıdığı özelliklere göre uygun tedaviler verilebilmektedir.

HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ YAŞAM SÜRESİ VE KALİTESİNİ ARTIRIYOR

Hedefe yönelik tedaviler akciğer kanserinin seyrini ve doğasını olumlu yönde değiştirmektedir. Genetik mutasyonu olan ve hedefli tedavi uygulanan ileri evre akciğer kanseri hastalarında yaşam süresi ve kalitesi, kemoterapi tedavisine göre artmaktadır. Akciğer kanseri hastalarına ilk yapılan işlem hastanın patolojisinden ya da kanından tümörünün genomik değişikliklere sahip olup olmadığına bakmak ve çıkan sonuca göre de tedavi planlaması yapmaktır. Sigara içmeyenler de görülen akciğer kanserlerinde genetik değişiklikler sebebiyle oluşma olasılığı, sigara içenlere göre çok daha yüksek çıkmaktadır. Yani sigara içmeyen akciğer kanseri hastaları, hedefe yönelik tedavilere daha uygun olmaktadır.

GENETİK MUTASYONU OLMAYAN HASTALARA İMMÜNOTERAPİ VE KEMOTERAPİ UYGULANIYOR

Hedefe yönelik tedavinin ardından 2014 yılı ile birlikte akciğer kanserinde immünoterapi dönemi başlamıştır. İmmünoterapi uygulaması ile özellikle mutasyonu, yani genomik değişiklikleri olmayan hastalar için çok önemli sağkalım başarısı elde edilmektedir. Hem ileri evre hastalığın ilk tanısında hem de tedavi almış hastalarda immünoterapiler yaşam süresini uzatırken, hayat kalitesini de korumaktadır.

Özellikle immünoterapilerde bir grup hastanın yanıtları uzun süreli olmaktadır. Sonuç olarak güncel tanı ve tedavi yaklaşımları ile akciğer kanseri tedavisinde önemli gelişmeler sağlanırken, bu yöndeki ilerlemeler çok hızlı ve dinamik bir şekilde devam etmektedir.