Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - (ÖZEL HABER) Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Köse Kovid-19 salgın sürecini değerlendirdi. Henüz birinci dalganın bitmediğine dikkat çeken Köse, “Ülkemizde İnsanlarımız rahat hareket ediyorlar. Deniz kenarında yürüyenleri görüyorum. Kiminin maskesi elinde, kiminin burnunun altında! Tedbir almıyorlar. Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği olarak biz üniversite sınavına girenlerin bekleyişte olan ailelerine yönelik gözlem yaptık. Bu gözlemde 5 hemşirelik öğrencisi sağlıkçı meslektaşımız gönüllü görev aldı. Sonuçlar elimize ulaştı. Bu sonuçlara göre maske kullananların sayısı yarı yarıyaydı. Doğru kullananlar ise çok daha az. Maske İzmir’de doğru kullanılmıyor maalesef. İnsanlar restoranlarda 4-5 kişilik hatta sayıca daha fazla gruplar olarak maskesiz otuyorlar. Bu durum deniz kenarlarında da böyle… İzolasyon ve sosyal mesafeye dikkat edilmiyor. Hastalık için doğru tedbirler uygulanmıyor. Bakın hastalığın çok az görüldüğü Yeni Zelanda’da bile hasta sayıları artmaya başladı, İran’da da durum aynı. İkinci dalga diyoruz fakat bizim ülkemizde zaten henüz birinci dalga sonlanmış değil. Bu sebeplerle önlem almamız gerekiyor. Sosyal mesafe ve el yıkamanın önemini anlamamız gerekiyor. Biz Bulaşıcı Hastalıklar Derneği olarak el yıkamayı hep önemsedik. Özellikle ilkokul çocuklarına ve kadınlarımıza sürekli eğitim verdik. TUBİTAK işbirliğiyle projeler yaparak hastalıklardan korunmanın yollarını anlattık. El yıkama sadece Kovid-19 için değil tüm hastalıklardan korunmak için en kolay, en ucuz, en basit yöntemdir” dedi.
“TÜRKİYE’DEKİ İKİNCİ VAKANIN PASTASINI KLİNİKTE KESTİK”
Prof. Dr. Köse Türkiye’de görülen ikinci vakanın tedavi sürecini anlatarak, “Bizim Kovid-19 hastamız ilk defa 13 Mart’ta geldi. Yurtdışında yaşayan, orada çalışan bir Türk vatandaşıydı. İzmir’e ikamet eden ailesini görmek için gelmiş. Ateş ve boğaz ağrısı şikayetiyle hastaneye müracaat etti. O dönemde testler Ankara’ya gönderiliyordu. Sonuçlar için bir müddet beklememiz gerekiyordu. Hastaya yatış verdik. Genel durumu iyiydi fakat hastamız çok stresliydi. ‘Anneme, babama bulaştırdım. Kendimi çok kötü, çok suçlu hissediyorum’ diyordu, endişe yaşıyordu. Günlerce ağladı, çok üzüntülüydü. Bilinçli bir kızdı, Türkiye’deki ikinci vakaydı. Kendisiyle uzun sohbetler ettik, tedavisini düzenledik. Hastanede yatarken doğum günü geldi, biz de kendisine klinikte doğum günü pastası kestik. Çok hoşuna gitti, morali düzeldi. Tam bu sıralarda anne ve babası ateş yükselmesi sebebiyle hastaneye geldi. Onları da yatırdık. Kızımızın telaşı arttı tabi, sürekli kendini suçluyordu. Anne ve babanın testlerini de Ankara’ya gönderdik. Bu süreci korkuyla geçirdi, uyuyamıyordu, yoğun bir telaş içindeydi. 3-4 gün sonra anne ve babanın sonuçları negatif geldi. Çok mutlu oldu. Anne ve babayı eve gönderdik. Çevresine bulaştırmadığını öğrendiğinde çok sevindi. Kendisini sağlığına kavuşmuş olarak taburcu ettik” dedi.

“2 HASTAMIZI KAYBETTİK”
Pandemi sürecinde çalıştığı serviste 2 hastanın Kovid-19 sebebiyle yaşamını yitirdiğini söyleyen Prof. Dr. Köse, “Biz Kovid-19 sebebiyle 2 hasta kaybettik. Yine hastalığın ilk dönemlerindeydi. Poliklinikten yatırılmıştı hasta. Ben de İzmir Valiliği Pandemi Kurulu toplantısındaydım. Asistanım telaşla aradı. ‘Hocam hastamız öldü’ dedi. Ben de çok telaşlandım, çok üzüldüm. Hastaneye geldiğimde hastanın henüz polikliniğe gelirken vefat etmiş olduğunu öğrendim. Çok üzüldük. İkinci kaybettiğimiz hasta ise takip ettiğimiz, servisimizde yatan hastaydı. 50 yaşlarında tır şoförüydü. Genel durumu çok iyiydi. Tedavisinin üçüncü gününde vizit yapacaktık, serviste de temizlik yapılıyordu. Temizlik personeli hastayı kötü görünce bağırmaya başladı. Biz de yanına gittik ve maalesef hastamız ölmüştü. Kalp masajı yapıldı, müdahale ettik ama hastayı geri döndüremedik. Benim için bu kayıp çok üzücü oldu. Gençti, genel durumu çok iyiydi, bu haldeyken aniden kötüleşmesi hepimizi çok sarstı. Kronik bir hastalığı da yoktu. Tek hastalığı Kovid-19’du. Bu virüste yaşın genç olması ‘atlatacaksınız’ anlamına gelmiyor. Hastalığın nasılseyredeceği belli olmuyor maalesef. Ben tüm hastalarım için tedirgin oldum. ‘İyileşmiş’ dediğimiz, taburcu edeceğimiz hastamızda tekrar bir test yaptık ve durumunun aniden kötüleştiğini gördük” dedi.

“HASTA VİRÜSÜN DÜŞMESİ İÇİN YATAĞINDA ZIPLIYORDU”
Pandemi servisinde birçok ilginç manzaraya da şahit olan Bulaşıcı Hastalıklar Derneği Başkanı Prof. Dr. Köse, “Bu öyle bir hastalık ki, vücutta yarattığı tahribat ayrı, psikolojik olarak yarattığı tahribat ayrı. Belki de hastalığı geçirenler ileride başka sıkıntılarla karşımıza çıkacaklar onu da bilemiyoruz şu anda. Vizit yaptığım bir esnada bir hastanın yatağının üzerinde zıpladığını gördüm. ‘Ne yapıyorsun?’ diye hayretle sordum. ‘Virüs düşsün, gitsin kaçsın diye zıplıyorum’ cevabını verdi” dedi.
“SAĞLIKÇILARIN VİRÜS KAPMASI BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
Süreçte sağlık çalışanlarının büyük fedakarlık gösterdiğine dikkat çeken Köse, “Sağlık çalışanlarımızın virüsü kapması, yatması beni çok etkiledi. Sağlık çalışanlarımız süreçte çok aktif bir rol aldı. İçlerinden durumu ağırlaşanlar oldu. Ben de zaman zaman korktum tabi ki. Kadere inanan bir insanım. Tüm önlemelerimi alarak vazifemin başında oldum. Hastaneden çıkıp eve gidiyorsunuz. Evde de dışarıyla temasta bulunmaktan kaçındım. Kimseye hastalık bulaştırmamak adına, tamamen hastane ve ev arasında izole bir hayat yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Evdeyken ateşim ve boğaz ağrım oldu. Süreçte yalnız kalmak zorundasınız. Korktum tabi ki. Korkumu çalışarak insanlara faydalı olmam gerektiğine olan inancım bastırdı” dedi.
![]()
“KRİTİK BAKIM ÜNİTESİ OLUŞTURDUK”
Türkiye’nin Kovid-19 salgın süreci yönetimini değerlendiren Prof. Dr. Köse, “Biz Türkiye’de çalışan sağlıkçılar olarak kriz dönemlerine alışık ve tecrübeliyiz. Ülkemizde çeşitli afetler oluyor. Hastanelerimizde aynı anda 100-150 kişiye bakmaya alışığız. Bu sebeple hızlıca organize olabiliyoruz. Yurtdışında özellikle de Avrupa’da deneyimlediğim kadarıyla normal dönemde hasta sayıları çok düşük ve pandemi sürecinde hasta sayıları fazlalaşınca zor durumda kaldılar ve bu sebeple Türkiye’deki sağlık çalışanlarımız krizi yönetebiliyorlar. Fedakârca çalışıyorlar. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığımız da hızlıca kriz masası oluşturdu. İlaçları temin etti. Hiç ilaç sıkıntısı çekmedik. Yoğun bakım yatak sayımız fazla, bu da yoğun bakımların gereksiz kullanımı önlenerek, sadece Kovid-19’a ayrılarak sağlandı. Farklı yöntemler geliştirdik. Biz hastanemizde yoğun bakım öncesi kritik bakım ünitesi oluşturduk. Serviste kötüleşen, oksijen oranı düşen hastaları yoğun bakım öncesi 24 saat kritik bakım ünitesine aldık. Böylece yoğun bakıma gidişi azalttık. Daha efektif ve etkin kullanım sağladık. Hem sağlık çalışanlarımızın krize alışık olması, mesleğini kutsal görerek fedakarca çalışması hem de Sağlık Bakanlığımızın ilaç temini ülkemizde hasta kaybının diğer ülkelere göre düşük olmasını sağladı. Her koşulda her yerde ellerimizi yıkamalıyız. Yazın bitimi, sonbahara doğru önlemler alınmazsa, tedbirler yerine getirilmezse ikinci dalga beklenilen bir durum. Biz kurallara uyarsak bu virüsten kurtulacağız inşallah” dedi.





