İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin “Çokluğa ve Birliğe Davet” temalı son gününde konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “İkinci Yüzyılda Emek Eksenli Yeniden Kuruluş” başlığı altında sunum yaptı. Arzu Çerkezoğlu, 8 aydır bu çalışmanın sürdüğünü anımsatarak, “Bizim de katkı sunmaya çalıştığımız, Tunç Başkan'ın tüm toplantılara bizzat kendisinin katıldığı ve büyük bir titizlikle yürüttüğü bu çalışma son derece önemli. Bu kongreyi, çok özel bir tarihsel dönemde gerçekleştiriyoruz. 100 yıl önce birinci İktisat Kongresi toplandığında hem dünyada hem de bu topraklarda yeni bir dönemin ilk adımları atılıyordu. Zamanın ruhu denir ya, 100 yıl sonra bugün de hem dünyamız hem de ülkemiz açısından yeni bir çağın eşiğinde bu kongreyi yapıyoruz. Bu sistemin adına ne dersek diyelim; emperyalizm, kapitalizm, neoliberalizm... Nasıl tarif edersek edelim, bu sistemin tüm dünyada ve ülkemizde de işçi sınıfına, kadınlara, emekçilere, gençlere, bütün dünya halklarına vaat edeceği bir şey kalmadı. Bütün masallar bitti, bütün yaldızlar döküldü. Eşitsizliklerin alabildiğine arttığı, iklim değişikliğinden, su krizi, enerji krizi, gıda krizine kadar, sağlığın, eğitimin, sosyal güvenliğin özelleştirilmesinden işsizliğe kadar, bütün yıkıcı sonuçlarını yaşadığımız bu düzen artık iflas etti” dedi.

“Umutlu ve heyecanlı bir tarihsel andayız”
Artık yeni bir toplumsal düzenin şart olduğunu gördüğünü ifade eden Arzu Çerkezoğlu, “Ülkemiz çok zorlu bir dönemden geçiyor. Ama bir o kadar da kararlı, umutlu ve heyecanlı bir tarihsel andayız. Kararlılığımız deprem felaketinin 85 milyonun yüreğinde açtığı yaraların derinliğinden geliyor. Umudumuz, gücünü hayatı her gün ama her gün yeniden üreten ellerimizden alıyor ve heyecanımız bugün bu topraklarda tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi yeni bir ülke kurmanın tarifsiz coşkusu ve gururu ile büyüyor” dedi.

“Bugün üzerimize çöken sermayenin en vahşi egemenliğidir”
Arzu Çerkezoğlu, “Neyin üretileceği, nasıl üretileceği ve üretilenin nasıl paylaşılacağı eskisi gibi belirlenmeyecek. İçinden geçtiğimiz bu felaket günlerinde asırlık dayanışma kurumlarımızın çadır sattığı zihniyetin arkasında, gölgesini satamadığı ağacı kesen düzenin kendisi var. Her şeyi ama her şeyi özelleştirince, serbest piyasanın vahşi kurallarını dokunulmaz kılınca, sosyal devletten uzaklaşıp, sosyal politika yardım faaliyetine indirgenince, memleket şirket gibi yönetilince karşı karşıya kalacağımız acı hakikatin bu olduğunu yarım asırdır söylüyoruz. Bugünlerde altından çıkmaya çalıştığımız siyasi enkazın da, ekonomik enkazın da, depremin yarattığı enkazın da sebebi belli. Bugün üzerimize çöken sermayenin en vahşi egemenliği. Yani neoliberal yıkım stratejisidir” diye konuştu.

“Gelir eşitsizliği arttı”
Çalışma yaşamının sadece güvencesiz değil, aynı zamanda güvenliksiz bir hal aldığını söyleyen Çerkezoğlu, “Çalışırken ölüm, iş cinayetleri muazzam bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen, azalmak bir yana hızla arttı. Sendikal haklar, ağır baskılar ile yüz yüze kaldı. Türkiye'de her şey işçilerin örgütlenmesinin, sendikalaşmasının önünde engeldir. Bu zihniyeti değiştirmek zorundayız. İşçiler sendikalaştıkları zaman buna reaksiyon gösteren işverenler şunu bilmelidir ki; bugün belki kar oranlarını korudukları için mutlu olabilirler. Ama yarın hepimizin çocuklarının ve torunlarının yaşadığı Türkiye'de nasıl tehlikeli bir gelecek tahayyülüne el verdiklerini görmeliler. Gelir eşitsizliği arttı. Asgari ücret ortalama ücret haline geldi. Ağır bir vergi yükü emekçilerin alım gücünü giderek daha da aşındırdı” diye konuştu.

“İşçi sınıfı olmadan demokrasi olmaz”
Geleceğin inşasının, cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması ile olacağını da vurgulayan Arzu Çerkezoğlu, şunları söyledi: “Demokrasi sadece beş yılda bir sandığa gidip oy vermekten ibaret değil. Demokrasi tüm toplumsal kesimlerin hayatın her alanında karar mekanizmalarına katıldığı ve bunun güvence altında olmasıdır. İşçi sınıfının söz ve karar sahibi olması, örgütlü olmasından geçiyor. Ülkemizin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olmadan demokrasi olmaz, demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz. Tüm işçileri, çalışanları, dünyadaki en uzun çalışma saatlerine, en düşük ücretlere, en örgütsüz çalışmaya, en çok ölümlü iş cinayetine mahkûm eden bu distopyaya mahkum değiliz. Demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Yani meselemiz, Türkiye için demokrasi, toplum için ekonomidir. Esas meselemiz, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmektir. Neyin üretileceğine, nasıl üretileceğine ve nasıl bölüşüleceğine halkın karar verdiği bir düzen kurmaktır. Bunun yolu da örgütlü olmaktan geçiyor. Örgütlenmenin önündeki engelleri ortadan kaldıracağız.”
Arzu Çerkezoğlu, konuşmasının ardından son günün teması olan “Çokluğa ve Birliğe Davet” sloganını hatırlatarak sahneye sendika üyelerini, işçileri davet etti.