2 Nisan’daki köşe yazımızda şunları söylemişiz:

“…Zeybekci, İzmir’den gitmeyeceğini ve burada “patron” olacağının mesajını hem seçim öncesi hem de seçimden hemen sonra zaten verdi!  Sonuçların istenilen düzeyde olmamasının ardından “fatura” birçok isme kesilecektir. Bunun başında da hiç şüphesiz AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül gelecektir. Seçim öncesi konuştuğum AK Parti kurmayları Şengül için, “Daha iyi bir orkestra şefi olabilirdi” değerlendirmesi yapmıştı. Bunun gibi farklı değerlendirmelerin Zeybekci’ye yakın isimler tarafından da yapıldığını özellikle belirtmek isterim.  Zeybekci’nin adaylığı ortaya çıktığı andan itibaren başlayan “tartışma” aslında seçim süresi boyunca bitmedi.  Parti teşkilatında bu tartışmanın “alttan alta” hep devam ettiğini biliyorum. Zeybekci’nin seçime kısa bir süre kalan milletvekilleri ve ilçe başkanlarıyla yaptığı toplantıda, “Beni parlatmanız gerek. Kimsenin öne çıkmaması lazım” sözlerinin adresinin kime/kimlere olduğu aslında belliydi.  Sözün kısası AK Parti genel merkezi her seçim sonrası yaptığı gibi bir “değişim-dönüşüm” sürecine girecek İzmir teşkilatı da bundan üzerine düşeni alacaktır”

Aslında bugün yaşananların (Şengül’in istifası) gelişi önceden belirtilini vermişti.

AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, sürecin en başından beri yaşananlardan, kendisine ve teşkilata yönelik tavırdan rahatsızdı. Partide bir güç savaşı olduğunu söylemek yanlış olmaz! Bir tarafta AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’a bir tarafta da Nihat Zeybekci’ye yakın isimler…

Bu ekiplerin yerel seçim sürecinde “yıldızları” hiç barışmadı. Süreçte AK Parti İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, ilin çalışmalarından “memnuniyetsizliği” yakın çevresi tarafından paylaşıldı.

“İlin çalışmalarından” kasıt il yönetiminin “yetersiz” olduğu iddiasıydı!

Şengül’le birlikte il yönetiminin performansı da sorgulanır oldu.  Hatta sorgulanmanın da ötesine bile geçti!

İşi özü genellikle CHP’de yaşandığına şahit olduğumuz şeyler uzun süre sonra AK Parti İzmir’de de oluyordu.

Seçim sonucunda da kapalı kapılar arkasında yaşanan tartışmalar iyiden iyiye ayyuka çıktı. Zeybekci ve hatta Dağ’ yakın olan isimler seçim sonuçlarını “başarısız” olarak nitelendirdi. Şengül ve ona yakın isimler ise bunun tam tersini savunuyordu.

Şengül’e, “Kendisine, teşkilata yönelik” eleştirileri sorduğumda; “Teşkilat olarak oyumuzu artırdık. Büyükşehir arasında oy oranını en fazla artıran teşkilatıyız. Farklı şeyler söyleniyor. Bunları söyleyenler parti içiresinde hesapları olanlardır” dedi.

Bu açıklama da yeni “tartışmaların” fitilini iyiden iyiye artırdı.

Şengül’ün Ankara’ya gidip istifa etmesi ise “beklenmedik” bir hareketti! Konuştuğum milletvekilleri, “Acele etti” görüşü etrafında birleştirdi.

Bana kalırsa asıl soru şu; ‘Şengül’e göre madem teşkilat başarılıydı da neden istifa etti?’

Bununla ilgili iki görüş hakım. Birinci Şengül’ün “görevden alınma” ihtimaline karşın bu hamleyi yaptığı. İkincisi ise; Şengül’ün yaşananlara bir “tepki” koymak amacıyla istifa ettiği yönünde…

Şengül’ün istifa gerekçelerini açıklarken söylediği “sert” sözler ikinci görüşü destekler nitelikte.  Seçim süresi boyunca Zeybekci’nin 2014’te Binali Yıldırım aldığı yüzde 36’lık oyu geçip geçemeyeceği üzerinden tartışmalar yürüdü. Başarı kriteri ilginçtir bu oldu!

Zeybekci yüzde 39 oy aldı ve bu dakikadan itibaren “Yıldırım’ı geçti” şeklinde değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Ancak Yıldırım’a yakın olanlar bu yüzde 39’luk oy oranın “Cumhur ittifakı” ile alındığı savundu.

Kısacası; parti içerisindeki kapalı kapılar arkasında yaşanan “güç savaşı” şuan itibariyle farklı bir boyut kazanmış durumda! Bakalım sonucu nasıl olacak?!