Üroloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Boz, “Böbrekler vücut fonksiyonları gerçekleşirken oluşan atık ürünleri kandan uzaklaştırmakla görevlidir. Kanın temizlenmesi esnasında mineral ve tuzlardan oluşan yapıdaki tortular böbrek taşlarını oluşturur. Çok sayıda böbrek taşı tanımlanmış olmasına rağmen, böbrek taşlarını oluşturan mineral ve etmenlerin kimyasal yapılarına bağlı olarak başlıca kalsiyum taşları, ürik asit taşları, struvite dediğimiz enfeksiyon taşları ve sistin taşları en sık gözlemlenen taşlardır. Taş görülme sıklığı coğrafi, iklimsel, etnik, beslenme ve genetik faktörlere bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama 10 kişiden birinde ömründe bir kez böbrek taşı tespit edilir” diye konuştu.

İDRAR YANMASI, SIRT VE KASIK AĞRISINA DİKKAT

Erken dönemde böbrek taşlarının belirti vermediğine dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Boz, “Böbrek taşları genellikle üreter yani böbrekler ile idrar torbası arasında borucuk şeklinde olan idrar yoluna girdikleri dönemde belirti verir. Böbrek taşlarının en önemli belirtisi böbreklerin ve üreterlerin olduğu noktalarda, omurganın her iki tarafında sırtta, kaburgaların altında, alt karın bölgesinde ve kasıklarda ağrıdır. Ağrının dışında idrarda yanma, idrarda kan, sık sık idrara çıkma, idrar yapma zorluğu, mide bulantısı ya da kusma, enfeksiyonun eşlik ettiği durumlarda ateş yüksekliği de olabilir” dedi.

“ÇOCUK VE GENÇ YAŞTA BÖBREK TAŞI OLUŞAN KİŞİLERDE TEKRARLAYABİLİR”

Risk grubundaki kişiler hakkında konuşan Dr. Öğr. Üyesi Boz, “Aile öyküsü olanlarda daha fazla böbrek taşı oluşur. Özellikle çocuk ve genç yaşta böbrek taşı oluşan kişilerde tekrarlayabilir. Daha önce böbrek taşı oluşan kişilerin yarıya yakınında tekrar oluşabilir. Vücutta yeterli su olmaması böbrek taşı oluşmasında önemli bir etkendir. Sıcak iklimlerde yaşayanlar, yüksek sıcaklıkta çalışanlar ve çok fazla terleyenler de risk altındadır. Protein, sodyum veya şeker açısından yüksek, düşük lifli bir beslenme böbrek taşına zemin hazırlayabilir. Tuz tüketiminin arttırılması böbreklerden atılan kalsiyumu artırır ve böbrek taşı riskini önemli ölçüde artırır. Sindirim sistemi ameliyatı geçirenlerde ve fazla kilolularda risk oranı artabilir. İdrarda sistin, oksalat, ürik asit veya kalsiyum oranlarının artmasına neden olan rahatsızlıklar riski artırır. Vücutta sıvı birikimini azaltmak için kullanılan ilaçlar, kalsiyum bazlı antiasitler, bazı antibiyotikler ve ilaçlar, uzun süre D vitamini ve kalsiyum takviyesi kullanmak taş oluşumuna zemin hazırlayabilir” ifadelerini kullandı.

“ÇOK KÜÇÜK TAŞLAR DA ŞİDDETLİ AĞRIYA YOL AÇABİLİR”

Dr. Öğr. Üyesi Boz, böbrek taşı tanı ve tedavi yöntemlerine ilişkin “Bilgisayarlı Tomografi (BT), böbrek veya idrar yolundaki çok küçük taşların dahi yeri ve boyutu belirlemede en etkin görüntüleme yöntemidir. BT’nin yanı sıra Ultrasonografi, Düz Üriner Sistem Grafisi ve İntravenöz Piyelografi gibi diğer radyolojik görüntüleme yöntemleri de taş tespitinde kullanılabilir. Taşın boyutu, sayısı, yeri, böbrek fonksiyonlarının etkilenmesi, taşın tıkanıklık yapma durumu, enfeksiyon varlığı, ek hastalıklar, ilaç kullanımı gibi durumlara bağlı tedavi kararı verilir. 5-6 mm’den küçük taşlar kendiliğinden idrar yolundan atılabilmekle beraber çok küçük taşlar da şiddetli ağrıya neden olabilir. Tek böbrekli olmayan ve böbrek fonksiyonları etkilenmemiş kişilerde ağrı kesici ilaç tedavisi, taşın düşmesini kolaylaştıracak takviyeler, sıvı alımının artırılması, ağrı olan noktalara deride yanığa neden olmayacak şekilde sıcak su torbası uygulaması, hasta açısından mümkünse taşın pasajını kolaylaştıracak hoplama, zıplama hareketlerinin yapılması ile birkaç gün beklenebilir” dedi.

EN SIK UYGULANAN 3 YÖNTEM
İdrar yollarından geçemeyecek kadar büyük veya küçük olduğu halde düşmemiş taşlar için farklı tedavi yöntemleri olduğuna dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Boz, en sık kullanılan yöntemleri şöyle sıraladı:

"Vücut Dışından Şok Dalga Taş Tedavisi (ESWL): Çocuk yaş gurubu hariç anestezi gereksinimi olmadan, vücudun dışından böbrek ya da üreter taşını parçalamak için güçlü titreşimler oluşturan ses dalgaları kullanılır. Kırılan taş parçaları idrar yoluyla vücuttan atılır. 1,5 cm’den küçük taşlar için uygun olmakla beraber, işlem taşın büyüklüğü, bulunduğu bölge ve kullanılan cihaza göre 30-45 dakika sürebilir. Kan sulandırıcı kullananlara pek önerilmez.


Üreteroskopi (Retrograd İntrarenal Cerrahi-RİRC): Taşın bulunduğu yere bağlı olarak belden anestezi ya da genel anestezi altında uygulanan bu yöntemle üreter ve böbrek içi yerleşimli taşlar idrar yolu uç kısmından girilip lazer ile kırılarak, taşların idrar yolundan atılması ya da küçük parçalar halinde toplanması şeklinde gerçekleştirilir. Herhangi bir ameliyat kesisi yapılmadan işlemin idrar kanalından girilerek yapılması en büyük avantajları arasındadır. Bu sayede hastalar kısa sürede ev ve sosyal yaşamlarına dönebilir. Kanama bozukluğu olan veya kan sulandırıcı kullanan, obez, iskelet sistemi bozukluğu olan özellikli hastalarda uygulanabilirliği çok önemli avantajlarıdır.

Perkütan Nefrolitotomi (PNL) ameliyatı: Genel anestezi altında uygulanan PNL, 2 cm’den daha büyük ve kompleks böbrek taşlarının tedavisinde kullanılır. Hasta ameliyat masasına yüz üstü yatırılır. Sırt bölgesinden böbreğe küçük bir kesiden erişim sağlanarak böbreğe bir tüp yerleştirilir. Tüpün bir ucu cilt dışında bırakılır ve içerisinden nefroskop denilen optik kamera ve taşın kırılmasını veya alınmasını sağlayacak aletler geçirilerek taşa ulaşılır. Çıkarılabilecek büyüklükteki taşlar yerleştirilen tüpten çıkartılır. Çıkartılamayacak büyüklükteki böbrek taşları, pnömotik, ultrasonik veya lazer enerji ile kırılarak dışarı çıkartılır. Öte yandan çok seçili olgularda Laparoskopik ve açık cerrahi yöntemler de uygulanabilir."

“GÜNLÜK TUZ TÜKETİMİNİN AZALTILMASI BÖBREK TAŞI OLUŞUM İHTİMALİNİ AZALTIR”

Dr. Öğr. Üyesi Boz, “Böbrek taşlarının oluşma nedenleri farklı olduğu için, taş analizi yapılmış taşın yapısı tespit edilmiş kişilerde kişiselleştirilmiş öneriler yapılır. Gün içerisinde yeterli miktarda, zamana yayarak su tüketimi böbrek taşı oluşumunun engellenmesi bakımından ilk sırada yer alır. İdrar renginin berrak olması yeterli su tüketimi yapıldığının işaretidir. Günlük tuz tüketiminin azaltılması böbrek taşı oluşum ihtimalini azaltır. Tuzun içinde bulunan sodyum pek çok konserve ve paketlenmiş hazır gıdada bulunur. En sık görülen taş tipi olan kalsiyum oksalat taşı olanların, kalsiyumu tamamen kesmesi doğru bir yaklaşım değildir. Kalsiyum sağlıklı diş ve kemik yapısı için gerekli olduğu için doktor tavsiyesi olmadan kısıtlanmamalıdır. Sıvı tüketiminin artırılması yanında, kalsiyum oksalat taşı olan hastaların; bazı kuruyemiş ve yeşil yapraklı sebze ve meyvelerden kısıtlı diyet yapmaları önleyici olabilir. Fındık, badem, yer fıstığı, kaju, pırasa, maydanoz, kereviz, ıspanak, buğday kepeği, pancar kökü, kuşkonmaz, çilek, çikolata, soya ürünlerinden uzak durulmalıdır. Hayvansal proteinin aşırı tüketilmesi ürik asit taşlarının oluşmasını tetikleyebilir. Hayvansal proteinin sınırlı tüketilmesi önemlidir. Nar, üzüm, elma, karpuz, fesleğen, kereviz tüketimi taş oluşumundan korunmada etkilidir” diye konuştu.